İslam sanatı İslami dünya görüşünün evrensel ve ideolojik dilidir
Bir medeniyetin en önemli göstergelerinden biridir sanat. Başka bir ifade ile sanat, bir medeniyete kaynaklık edip can veren inanç, ahlâk ve dünya görüşü ile yaşayış biçiminin estetik bir kimlik kazanmış hâlidir. Böyle olduğu içindir ki sanat, ait olduğu medeniyetin kurucu ilkelerinden soyutlanamaz.
Endülüs’ten Endonezya’ya, Asya’nın
ortasından Afrika’nın tâ derinliklerine kadar Müslümanların elinde canlanan
sanat İslâm düşüncesinin varlık, bilgi ve değer anlayışından neşet etmiştir.
Allah, insanı çamurdan en güzel
şekilde (ahsen-i takvîm) yaratmış ve ona kendi ruhundan üflemiştir. en güzel
yaratıcıdan (ahsen-i halıkîn) armağan bir ilahî esintiye mazhar olan insan;
kendisinde Yüce Yaratıcı’nın esma-i hüsna sının en fazla tecelli ettiği varlık
olarak yaratılmıştır.
Dolayısı ile İnsandaki estetik ve
sanat duygusunun yapısallığı onun yaratılışının; bizatihi ölçü, denge, yerli
yerindelik, estetik ve ahenk üzere olmasından gelmektedir.
İnsan, arızî bazı durumlar dışında,
yeryüzünü kendisine yaraşır ve daha yaşanılır hale getirmek için her zaman birtakım
çabalar içindedir. Bu hedefi gerçekleştirmede sanat ve din, onun önemli iki
yardımcısıdır.
bu minvalde, İslâm sanatı İslami dünya
görüşünün ideolojik anlamda dilidir aslında. Bu dilin her şeyden önce gözettiği
veya göz önünde bulundurduğu husus Tevhid olmuştur. İster mîmârî ve hüsnühat
gibi görsel alanda olsun, ister işitsel ve edebî alanda olsun, bütün sanatlar
Tevhide yaslanmıştır. Tevhid, mesajın estetik ifadesi olarak, bu sanatın en
başta gözettiği ilke olmuştur.
Bu bakımdan Allah-âlem ilişkisi
insanda sanat duygusunu inşa eden ilham edici bir işleve sahiptir. Buradan
hareketle güzelliğin ve estetiğin kaynağının doğrudan doğruya Allah olduğunu
söyleyebiliriz. Zira Asıl sanatkâr Allah’tır. O sâni’, latîf, bedî’ ve
musavvirdir.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran
yegâne özellik sadece ‘Düşünme vasfı’
değildir. Yüksek hisler (Hissiyât-ı Âliyye) adı verilen estetik ve din hissi
gibi duygular insana mahsus olan, onu ayrıcalıklı kılan vasıflardır. inanç gibi
güzellik hissi de insanın yaratılışında ve fıtratında mevcuttur. İnsan bu
hislere doğuştan sahip bulunmaktadır… İslâm, insanların maddî ve manevî hiç bir
ihtiyacını reddetmez. Tersine insanda yaratılıştan mevcut olan bütün fıtri
özellik ve kabiliyetlerinin en uygun ve
en mükemmel bir şekilde geliştirilmesini ve olgunlaştırılmasını ister.
Sanat, bir yönüyle de inanç ve dünya
görüşünün estetik olarak ifade edilmesi anlamına da gelmektedir. Mümin; inancını,
hayata bakışını, olayları yorumlamasını sanatla ifade edebilir. Çünkü ilahî
öğretide doğruların ve güzelliklerin kişisel olarak benimsenip yaşanması
yeterli görülmez. Onların başkalarına da sunulması gerekir. Fakat güzellikler,
güzel bir şekilde takdim edilmelidir. Bundan dolayı gerçek sanat ve güzellik
unsurlarını, bozulmamış ilahî dinden ayırmak mümkün olamayacağı gibi, dini de
sanatsız ve güzelliksiz düşünemeyiz.
Sanatçı güzelliğin yaratıcısı değil; kâşifidir. O,
Allah ile rekabete kalkışmaz. Sanatını O’nu anlamaya, anlatmaya ve yüceltmeye
adar.
Sanatçı bütün güzelliklerin kaynağının
Allah olduğunu fark ederek izafî güzellikten mutlak güzelliğe ulaşmaya çalışır.
Böylece insanı, hayvanî derekenin bile altına düşürecek olan süfli bağlarından
kurtularak, onu meleklerin bile üzerine taşıyacak olan sonsuz bir idraki ve
içsel duygusal bir sezgiyi yakalar
insandaki estetik ve sanat duygusunun
yapısallığı onun yaratılışının; bizatihi ölçü, denge, yerli yerindelik, estetik
ve ahenk üzere olmasından gelmektedir.
Fıtrî oluşu sebebiyle sanat duygusu,
aynı zamanda evrensel bir hadisedir. Aynı şekilde evrende de ahenk, düzen ve
ritme dayalı bir güzellik vardır. Kur’ân insanın, hem öz varlığındaki (enfusî)
hem de dış dünyadaki (âfâkî) deliller üzerinde düşünerek düzenden
düzenleyiciye, sanattan sanatkâra, eserden müessire ulaşmasını ister.
Bu esaslar çerçevesinde sanatçı
güzelliğin yaratıcısı değil; kâşifidir. Sanatı ile yaratıcısını anlamaya,
anlatmaya ve yüceltmeye çalışır. bütün güzelliklerin kaynağının Allah olduğunu
fark ederek izafî güzellikten mutlak güzelliğe ulaşmaya çalışır.
Veselam.