VF kat sol
VF kat sağ

10 Temmuz 2015

'İslamcılık' Size Ne Yaptı?

Güncel tartışma konularının bir köşesinden tutmak gibi bir adetim yoktur, zira konu İslam ve İslamcılık olunca mesele başka bir yöne evriliyor. İstemesekte bir şekilde dahil oluyoruz.

Üstad Ali Bulaç son günlerde Mümtazer Türköne, Ekrem Dumanlı ve sonradan dışarıdan bazı yazarlarında yazılarıyla hararetle harladıkları bir yazı süreci oluşturdular.

70 li yıllardan bu yana bu yapıya yön veren yazarlardan biri olan Ali Bulaç'ın farklı bir mahalleye geçtikten sonra sert savrulmalar yaşaması bizim için doğal da, Bulaç ağabeyi okumamış olanlar için bu durum çok farklı bir durum gibiymiş gibi geliyor birilerine.

Türkiye'de İslam ve İslamcılık kökleri çok eski, lakin Türkiye'nin kuruluşu sürecinde"Kürtler"le beraber  "iç düşman" safına sokulduğu günden beri üzerinde çokça oynana bir alan haline getirilmiştir.

İstihbarat kurumları iç bilgi alma çerçevesinde bir şekilde tüm örgütlere sızarlar, bu para üstünden, mevki üstünden, gönüllülük üstünden vaya farklı bir çok şekil üzerinden olabilir. Devletin kendini ayakta tutması için uyguladığı yöntemlerden biridir. Bir şekilde bilgi toplamak zorunluluğu vardır. Zaten yeterli bilgi toplayamazsanız "Diyarbakır Patlaması" gibi olaylarla veya "6-8 Ekim" olayları gibi olaylarla karşılaşılması mukadder olur. Bu tür olaylar neden engellenemedi, sorularıyla karşı karşıya kalınır.

Bulaç bir çok kişinin dikkatini celbeden yazında, "Müslümanların en büyük hastalıkları milliyetçilik, mezhepçilik ve dünyevileşmedir; bu illetlerden kurtulmaları son derece güç. Kapitalizme, faşizme ve komünizme en ufak bir yakınlık duymadım ama dine saygılı sol ve sosyalizme sempati duydum. Duam, başladığım çizgide son nefesi vermektir." Derken kendini "İslamcı" mahallesinin dışında bir insan olarak konumlandırak "İslamcı"ları kötü/kötüleşen ötekiler olarak tanımlama yanlışına düşüyor. Durmadan devam ederek, dünkü yazısında da "İslamî camia içinde devletin eleman kullanması kadim teamüllerdendir." Gibi ucube bir ifadeyle, Sosyolojinin köküne kibrit suyu dökme hareketiyle düşmanca bir tavır içine giriyor. Gerçi yazının devamında sadece islamcıların içinde değilde tüm yapıların içinde bir şekilde devletin yerleştirdiği adamlar olura getiriyor, ama hedefi İslam ve İslamcıların kamuoyu gözünde "Mit", "İstihbaratçı" damgası yemesine yol açacak bir gayret içine giriyor.  Bulaç bu tartışmayı başlatırken, dün küfrettiği bir  yapının bu gün yanında olduğu savrulmasını göz ardı ettiğini unutuyor.

Kişiler değişir, kurumlar değişir. İnsanlar şu veya bu şekilde sempati kurarlar.  Dün devletin düşmanı olanlar bu gün devletin sahibi pozisyonuna geldiler, siyaset kurumunun gayesi de bu değil midir, zaten... Devlet yönetimine talip olmak, devleti sahiplenmeyi gerektirmez mi? Devlete sahip çıkmak şu ve ya bu şekilde devletin istihbarat elamanı olma sıfatı yemeyi mi gerektir, Bulaç'ın düşün dünyasında? Eğer Bulaç hoca böyle düşünüyorsa bu günden tezi yok bir kenara çekilip "bulamaç" yesin ve ortalığı seyredip, emekliliğinin tadını çıkarsın.

Kimsenin bizim mahlallenin pirupak olduğuna dair bir iddiası yok, iktidar olmak insan hayatını değiştirir, düşman olduğunuza dost, dost olduğunuza düşman olabilirsiniz. Dün düşündüğünüzü bu gün düşünmek zorunda değilsiniz, ama bunu devletin oyuncağı haline geldi ifadesine evirirseniz vay halinize...

Hazır maç başlamışken birkaç kelam edeyim havasında Altan Tan ağabey de ortaya atılan pasa girmiş İslamcı ve Kürt yazar çizer gurubunun  en yarısını ""44 yıldır hem İslami grup ve cemaatlerin, hem de Kürt siyasal örgütlerinin içindeyim. İçinde devletin olmadığı yapı görmedim. Şu an İslami basındaki yazarların ve Kürt siyasetinde yer alanların en az yarısı devletin adamıdır." İfadeleriyle suçlamakta geç kalmamış.

İçinden çıktıkları, hatta içinde olmaya devam ettiklerini iddia ettikleri mahalleye böylesine saldırmak, mahalleye zarar verir, zira en büyük zararı da kendileri görür. Mahalle değiştirmek kurtarmaz onlar o zaman. Rahat olsunlar gittikleri mahalleler İslamcılara kumpas kurarlar, İslamcıları pusularda öldürürler, ama "İslamcılar" onları sadece vicdanlarında mahkum ederler.

Meşhur bir hikayecik vardır. Günün birinde bir Hrıstiyan müslüman olur, lakin çok geçmeden ölür, annesi başında ağıt yakarken " Oğlum, oğlum der... Müslümanlara yaranamadan öldün, İsa'yı da kendine küstürdün"...  Galiba Bulaç ağabey de bu hale düştüğünün farkında değil, zorladıkça yeni dostları oluyor, lakin "eski" mahalleyi kendine küstürüyor, hatta küstürmekle kalmıyor, onları kırarak, arada kalmış köprüleri de yakıyor. Ulaşılmaz dağlara çıktığını sanıyor, ama bir fırtınanın onu da sığındığı köşkten uçuracağını unutuyor.

Kinlenmişler, tamam... lakin ayeti de unutmayın diyelim: "Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin..." (Maide/8)

Adil olun zira adalet size de gerekiyor Bulaç ağabey... Sahi İslamcılık Size Ne Yaptı? 

Ömer Evsen

Twitter: @evsenomer