10 Nisan 2017

İslamofobya ittifakı

Dünyada sanki bugün bir İslamofobya ittifakı söz konusudur. Rusya'daki son metro patlamasının failinin Kırgız asıllı çıkması mevcut ezbere ve negatif retoriğine dair yeni bir belge ve fiziksel gerçekliğe dair yeni bir alan daha oluşturdu. Küresel düzeyde siyaset yürütebilme kabiliyeti olan,  P5+1 düzenini teşkil eden devletlerin düşman ve terör tanımlamalarına bakıldığında bunun tam ortasında İslam öznesiyle şekillenmiş bir terör imgesinin olduğu görülecektir. DAEŞ'in çok milletli teşkil edilmesinin belki de bir sebebi bu noktada herkese burada bir pay çıkmasını sağlamak olabilir.

Rusya açısından bakıldığında, Çeçen öznesi yanına Kırgız, Özbek ve sair unsurlar da terör listesine katılmaktadır. Bunlar ortak yani ise Müslüman olmalardır. Buna ilave olarak güncel noktada Suriye'de yer alan DAEŞ meselesi Rusya'nın bu ittifaktaki konumu sağlamlaştırmaktadır. Basında ortaya çıkan görüntülü DAEŞ propagandaları, “Terör örgütü IŞİD, Rusya'yı tehdit ettiği bir video yayınladı. 31 Temmuz'da YouTube'a yüklenen 9 dakikalık videoda, bir grup maskeli IŞİD üyesi görülüyor. Aracı kullanan militan videonun sonunda Rusça şöyle diyor: “Dinle Putin, Rusya'ya gelip sizi evlerinizde öldüreceğiz. Ey kardeşlerim, cihat edin ve onları öldürün, onlarla savaşın.” bu ittifakta Rusya'nın yerini sağlamlaştırmaktadır.

Konu Çin noktasından ele alınırsa, Uygur demek terörist demektir. Terör kavramının odağında yine İslam yer alıyor. Uygur kardeşlerimize orada söz konusu olan baskıların dini kavramları içermesi kimliksizleştirme çabası ötesinde İslamofobya ittifakının bir üyesi olarak Çin'i bu zihniyet hareketinin aktif bir parçası kılmaktadır. DAEŞ elbette Çin'in içinde bulunduğu ittifak adına motor unsur olarak Çin içinde söz konusudur. Basında geçtiğimiz dönemlerde çıkan “Pekin'de Ulusal Halk Kongresi toplantısında konuşan Sincan Uygur Özerk Bölgesi Parti Komitesi Sekreteri Zhang Chunxian, Suriye, Irak ve Pakistan'da IŞİD safında savaşan ve sonradan Sincan'a geri dönen radikal Doğu Türkistanlıların Çin'de saldırılar gerçekleştirmeyi planladıklarını belirtti.” tarzı haberler söylenmek isteneni açıkça göstermektedir. Yani Uygur imgesi ile IŞİD aktüalitesi birleşerek düşman içerik kazanmakta, terör kavramı İslami içeriği ile güçlenmeye devam etmektedir.

Fransa, İngiltere ve Almanya açısından durum farklı değildir. Londra'da parlamentoya araba süren Müslüman kimlikli şahıs, Charlie Hepdo saldırısındaki IŞİDciler, Almanya ve Avrupa'nın genelinde yürüyen İslamofobik faaliyetler hep bu ittifakın esasını oluşturur. DAEŞ denen örgütün varlığı ise yaranın kabuğunun her fırsatta kaldırılıp yeniden kanatılmasını sağlamaktadır.

Nihayet ABD, 11 Eylül sonrası başlatılan Haçlı seferi sürecinde ve DAEŞ özelinde İslamofobik faaliyetlerin lideri olarak devam etmektedir. Bir yandan İran üzerinden yürüttüğü muhalefet, öte yandan Sisi'ye verilen sonsuz destek ve sırtının sıvazlanması gibi en aktüel gelişmeler bu ittifaktaki yerlerini açıkça ortaya koymaktadır. Irak'ta söz konusu olan işgal faaliyetleri bağlamın hayatını kaybeden milyonlar hep bu ittifak bağlamında hayattan koptular.

İslam öznesi millenyumun başından itibaren terör kavramı ile yeniden yapı söküme uğratılmıştır. Bir negatif retoriği olarak terör İslam'a eklemlenmiştir. Bunun belgesel desteği yayınlanan yüzlerce makale, kitap ve görsel unsurlarla desteklenirken, fiziksel gerçekliğini geniş anlamıyla Orta Doğu teşkil etmektedir. Tamam, bu ittifak var ama hep bulanmadan donmadan akması gereken Müslümanın hiç mi kabahati yok, tefekkürsüz kalan bir dinin akış yolları kapanmış bir ırmak gibi bir yerlerde durağanlaşıp bulanacağını düşünememek mazur mudur, hörmet ve merhameti unutup kendine bir isyan ahlakı söz konusu kılamamak çok mu masumdur, köksüz bir ağaç gibi günü kurtararak geleceği kuracağını sanmak çok mu makuldür? Çok sevdiklerini iddia ettikleri ülkelerine dış destekli bir darbe ile bahar getireceğini zanneden kara kışlara ise söylenecek söz bulmak çok zor!

Nihayet son dönem Türkiye ile yaşanan gerginlikler. Sayın Cumhurbaşkanımızın başına silah dayayan hain ve hadsiz çıkışlar, anti-Erdoğan histerik haller, Türkofobik ve İslamofobik tuhaf yorumlar, ötekileştirici sıfatlar ve yakıştırmalar, Suriye ve Irak'ta görülen aleyhimize müşterek küresel aktör tavırları hep bu ittifakla alakalıdır. 1916'da İngiliz Başbakanı David Lloyd George, şöyle bir bildiri yayınladı: “Ülkenin her bir köşesinden genç adamlar uluslararası bir amacın sancağı altında bir araya geldiler, büyük bir Haçlı Seferi için.” İngiliz Generali Allenby Aralık 1917'de Kudüs'ü Türklerden aldığı zaman, Punch dergisi yukarıdan bakan ve “Nihayet hayalim gerçekleşti!” diyen bir Arslan Yürekli Richard karikatürü çizerek The Last Crusade [Son Haçlı Seferi] başlığı ile yayımlandı. Evet, o günden bugüne zembereği gerilmiş bir akıl işleyip duruyor. DAEŞ ise bunun güncelleyici son aktörü. Yeni Söz'de naçizane neşrettiğimiz Biruni ve Aliya versus DAEŞ başlıklı yazılarda da görüleceği üzere medeniyet müktesebatımız ve kültürel olarak Türk tarihinin kazandırdığı tecrübeler tüm gelişmelere dair bize hem ders hem de çözüm imkânları sunuyor.

Ey! Muktedir müttefikler İdlib'te çocuklar vardı, çocukların sadece oyuncakları vardır.