21 May 2015

İSRAİL'E 'KUDÜS SELAM'I; HEDEF 'TEVHİD'

Casusluk şüphesiyle tutuklu bulunduğu cezaevinden mektup yazan eski polis şefi Yurt Atayün, Selam-Tevhid operasyonunun, 3 savcı ve 20 hakim kararı ile dünyadaki en kapsamlı casusluk soruşturmalarından biri olduğunu iddia etmiş. Atayün, iddia ettiği örgütün de Yargıtay tarafından "silahlı terör örgütü olduğunun" onaylandığını öne sürmüş.

Yurt Ataün haklı. Operasyon gerçekten dünyanın en büyük casusluk operasyonu. Operasyonla hedeflenen sonuçlara baktığınızda siz de hak verecek ve Atayün ve suç ortağı isimlerin tutukluluğunun ne kadar da haklı gerekçelere dayandığını anlayacaksınız.

90'lı yıllarda, ülkeyi kaos ve kargaşa ortamına sürükleme amaçlı bir çok faili meçhul suikastın Derin Devlet imzasıyla gerçekleştirildiği malum. Bu suikastlerin, 1991'deki Refah Partisi'nin seçim başarısı sonrası yükselen muhafazakar eğilimi tırpanlama amacıyla muhafazakar kesimlerin üzerine yıkıldığını tartışmaya bile gerek yok.

Bizzat CIA-MOSSAD ve Ergenekon yapılanmasının işbirliğiyle gerçekleştirilen bu eylemler, o dönem sistematik bir şekilde muhafazakar dindar kesimi sindirme malzemesi olarak kullanıldı.

Askerin rejim bekçiliğini pekiştirmek için üretilen irtica tehdidini dinamik tutmanın bir diğer enstrimünı da bilhassa sol aydınlara yönelik bu faili meçhul suikastlerdi.

Bu çerçevede yürütülen kontrollü gerilim stratejisinin bir ürünü olarak 1990-2000 yılları arasında katledilen Gazeteci-yazar Uğur Mumcu, Doç.Dr.Bahriye Üçok,Prof.Dr.Muammer Aksoy ve Prof.Ahmet Taner Kışlalı gibi bir çok aydının faili olarak, Selam Tevhid Kudüs Ordusu adıyla üretilen bir örgüt gösterildi. Aynı stratejiye hizmet eden Yargıtay, 2002 yılındaki, bu grubun, silahlı örgüt olduğuna dair mahkeme kararını onadı.

Ve 29 Ocak 2009'da Davos'ta Recep Tayyip Erdoğan'ın "one minute" çıkışıyla karizması çizilen İsrail, işgal ettiği coğrafyada "sıkışmışlık" sendromuna kapıldı. Erdoğan ve Türkiye'nin her geçen gün artan söylemleri, İsrail'i uluslararası toplum ve bilhassa Arap coğrafyasında tam bir yalnızlığa itmeye başladı. Bundan tek çıkış yolu vardı Erdoğan'ın Türkiye dışına taşan ve Ortadoğu coğrafyasında kahraman ilan edilmesine neden olan yükselişini durdurmak.

31 Mayıs 2010 tarihinde Mavi Marmara'ya yönelik İsrail baskını ve gemideki katliamla daha da yalnızlaşan ve tarihinde ilk kez özür dilemek durumunda kalan İsrail için Erdoğan ve AK Parti'nin yıkılması ve itibarsızlaştırılmasının önemi daha da artmıştı.

Ve 4 Mart 2011'de düzmece bir itiraf üzerinden MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil devletin en tepe noktaları, bir dönem MOSSAD ve CIA'nın Ergenekon'la ortak düzenlediği faili meçhul suikastleri perdelemek için üretilen sözde örgütle irtibatlandırıldı.

Örgüt bu kez de trihinde ilk kez kendi coğrafyasında oyun kuruculuğa soyunan, dünyayı yöneten hakim güçlere BM dahil söz aldığı her platformda ayar çeken, İsrail'in yalnızlaştırılması sürecinin baş aktörlüğüne soyunan Recep Tayyip Erdoğan ve kadrolarını itibarsızlaştırma ve Uluslararası arenada terörist ilan etme amacına yönelik olarak gündeme alındı.

Yeni dönemdeki amaç ise dünyanın en önemli ve en kapsamlı Casusluk Faaliyetini icra edebilmekti. Yeniden ısıtılıp gündeme alınan sözde Selam-Tevhid Kudüs Ordusu soruşturması ile Erdoğan'ın Filistin Devlet Başkanı, Başbakanı ve Somali Cumhurbaşkanı dahil birçok devlet adamı ile yaptığı görüşmeler kayda alındı.

Aynı soruşturma kapsamında, MİT'in, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakan'ı Taner Yıldız'ın da milli güvenliğe ilişkin telefon görüşmelerinin kaydas alındığı anlaşıldı.

Menzil grubu ile İran'daki çeşitli grupların ilişki içerisinde olduğu üzerine kurgulanan sözde örgüt soruşturması ile, Ehlibeyt Alimler Derneği, Ehlibeyt İlim Vakfı, El Mustafa Medresesi, Kanal 14, Ankara Muhammediye Camisi gibi Şii ve Caferilere ait ibadet yerleri ve kuruluşların da izlemeye alındığı ortaya çıktı.

Çok daha önemlisi de, soruşturmayı yürüten başta Yurt Atayün olmak üzere emniyet içerisindeki Fetullahçı Terör Örgütü şüphelilerinin, soruşturma kapsamında elde ettikleri devletin en tepe noktalarının milli güvenliği ilgilendiren görüşmeleri ile yabancı devlet adamları ile olan görüşme kayıtlarının da bulunduğu klasörleri, emniyet dışına kaçırdıkları şüphesi.

Türkiye'nin kendi bölgesinde satrancın piyonu değil oyuncusu olmak için yürüttüğü çalışmalardan tutun da bu yöndeki örtülü operasyonlara kadar birçok sırra uzanma maksadıyla üretilmiş bir soruşturma bize göre de dünyanın en büyük ve kapsamlı casusluk soruşturmasıdır.

İsrail'e KUDÜS SELAM'ı çakıp TEVHİD inancına halel getiren bu eylemler elbette cezasız kalmamalı.