İstanbul Sözleşmesi aileyi parçalama ve Avrupalılaştırma plânıdır
Avrupa Birliği'nin modern-laik sömürge statüsüne sahip ülkelere dayatmalarından biri olan ve Sevr Anlaşması'nın sözde “medenî” cephesini ifade eden İstanbul Sözleşmesi Müslüman Türk aile yapısını parçalama plânıdır. Bu plânın en üst merkezi olan Birleşmiş Milletler Kadın Birimi Konseyi, Türkiye de dâhil, bütün ülkelere “aileye ilişkin hukukî düzenlemeler” konusunda tahakküm ediyor ve baskı yapıyor.
İHÂNET SÖZLEŞMESİ
Birleşmiş
Milletler Kadın Birimi'nin 25 Haziran 2019'da yayınladığı “Değişen Dünyada
Aile” başlıklı raporu, kadını aileden koparıp, evin dışına çıkarmayı talep
ediyor. Aileyi parçalayıcı bu raporun Türk aile yapısına teklif edilmesi ve
iktidar tarafından kabul görmesi ağır bir ihânetti. Kırktan fazla
maddesinden sadece birkaç maddesini okuduğumuzda İstanbul Sözleşmesi’nin
hedefinin Müslüman Türk aile yapısını ve inançlarını yıkmaya matuf olduğu gayet
açık:
AİLENİN KÖKÜNE DİNAMİT KOYAN
SÖZLEŞMENİN SADECE İKİ MADDESİ…
“Madde 4-Temel
haklar, eşitlik ve ayrım gözetmeme
3-İşbu
sözleşme hükümlerinin cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi
veya başka görüşe sahip olma, ulusal veya sosyal menşe, bir ulusal azınlıkla
bağ, mülkiyet, doğum, cinsel tercih, cinsel kimlik, yaş, sağlık durumu,
engellilik, medeni hal, göçmen ya da mülteci olma durumu veya başka statüler
temelinde herhangi bir ayrımcılık olmaksızın Taraflarca uygulanması güvence
altına alınmıştır.”
“Madde 42
/1-Taraflar, işbu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eyleminin
gerçekleşmesini müteakiben başlatılan cezai işlemlerde kültür, gelenek, din,
görenek veya sözde namus’un bu eylemlerin gerekçesi olarak kabul edilmemesini
sağlamak üzere gereken hukuki ve diğer tedbirleri alır. Bu özellikle, mağdurun
kültürel, dini, sosyal veya geleneksel olarak kabul gören uygun davranış
normlarını veya törelerini ihlal ettiği iddiasını da içerecektir.”
“Madde
12-Genel yükümlülükler
1-Taraflar,
kadının aşağılık bir cins olduğu veya kadın ve erkek için alışılagelmiş rollerin
bulunduğu düşüncesine dayanan ön yargıları, örf ve aâdetleri, gelenekleri ve
her türlü farklı uygulamaları ortadan kaldırmak amacıyla kadın ve erkeklere
ilişkin sosyal ve kültürel davranış modellerinin değişimini sağlamak için
gerekli tedbirleri alır.”
AİLEYİ YOZLAŞTIRMA PROJESİ:
“TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ”
1985'de
imzalanan “Kadına Karşı Her Türlü Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına İlişkin
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (CEDAW)'ın “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kavramı”
da İstanbul Sözleşmesi kadar Türk toplum yapısına aykırıdır. Birbirini
tamamlayan iki tehlikeyle karşı karşıyayız. “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
projesi” cinsî kimlikleri yozlaştırıcı ve aile yapısını yok edici bir projedir.
Cinsiyette
de eşitlik olmaz. Müslümanca yaratılış gayesine uygun bir eşitlik anlayışı
dinimizde vardır. Kendi ayağına kurşun sıkmanın adıdır bu. Güya cinsler arası
hak-hukuk ve eşitlik eğitimi adı altında çocuklarımızın edep ve cinsiyet
algısını yozlaştıracak, uyuşturucudan daha tehlikeli bu proje Avrupa ülkelerinde
de yaygınlaştırılan bir yozlaştırma projesidir.
Bu projenin
tatbikinden sonra Avrupa'nın rezil ve insanlık dışı hâli ortada… Batı'da aile
bitmiştir. Çocuk ve gençler, kanserden daha tehlikeli bu projenin
uygulanmasıyla hâşâ huzurdan kız erkek cinsiyeti kalmamış, üçüncü bir cinsiyet
tercih edenler çığ gibi büyümeye başlamıştır. Daha kötüsü, hâşâ huzurdan Lbgt
gibi Lut kavmi benzeri topluluklar zuhur etmeye başladı. İstanbul
Sözleşmesi’nin bir parçası olan bu projenin uygulanması Müslüman Türk
milletinin yapısına, dinine, örfüne ve aile anlayışına aykırıdır. Devam ederse
şayet meydanlarda feminizm, Lbgt ve benzeri ahlâksız zümrelerin cirit atmasına
hiç şaşmayın.
BİZE NE AVRUPA BİRLİĞİ
MEVZUATLARINDAN!
Avrupa
Birliği anlaşma mevzuatlarında var, diye bu mevzuatları uygulamaya sokmak
Müslüman millete ihânettir. Ne demek “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı
Okul?” Baldıran zehirinden daha tehlikeli alçak ve şenî mevzuat ne diyor:
“Avrupa
Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından desteklenen ‘Eğitimde Toplumsal Cinsiyet
Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi' (ETCEP) kendisini, ‘Temel olarak,
kamuoyunda toplumsal cinsiyet eşitliği kavram'ının yaygınlaştırılmasına katkı
sağlamayı amaçlar. Proje faaliyetleri özelinde ise eğitim sisteminin tüm
bileşenlerine toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısını yerleştirmeyi hedefler”
KAPIDAKİ TEHLİKE: FEMİNİZM LBGT
VE CİNSİYETSİZ
GENÇLİK
Hâşâ
huzurdan “LGBTİ Bireyler”i de savunan utanç verici “İstanbul Sözleşmesi” nin
desteklediği Feminizm hareketi bu alçakça projenin ilk versiyonudur. Feminizm
“Cinsiyet eşitliği eğitimi” gibi “Avrupa Birliği mevzuat ve müktesebâtına uyum
mecburiyeti” nin sonunda bu ülkeye sokulduğu bir gerçek. Bu ihânet projesi
yozlaşmış Batılı kadını ideal bir model olarak gösteriyor. Erkeksi özellikler
taşıyan, erkek gibi giyinen evsiz, çocuksuz bir kadın bu model. Erkeksiz, yâni
evli olmayan, iş hayatına adanmış, annelik duygu ve vecibelerinden koparılmış,
evin dışında istediği vakit istediğini yapan sözüm ona “özgür ve eşit kadın!”
“Cinsiyet
eşitliğinin geliştirilmesi” projesi Hiroşima'ya atılan atom bombasından fazla
zarar verir Türkiye'nin çocuklarına ve ailelerine. Müslüman Türk çocuklarını
Avrupa'nın zihni ve nesebi bozuk, ana baba, edeb ve hayâ bilmeyen gençlerine
dönüştürecek bir uygulama bu… Bir kuşak sonra, modern-kapitalist hayatın
telkinleriyle yozlaşmış kadın ve erkek tipi çoğalacaktır. Erkeğe benzeyen
kadınlar ve genç kızlar, kadına benzeyen erkek ve gençler Müslüman Türkiye'nin sokaklarını,
okullarını, üniversitelerini doldurursa nasıl baş edilecek?
(ilbeyali@hotmail.com)