İstanbul'un tarihi semtleri (25)
Yazılarımıza
verdiğimiz bir haftalık istenmeyen aranın ardından kaldığımız yerden devam
edeceğiz. İki hafta önce sizlere Aya kapı semtini tanıtmış ve Miralay Nazım Bey
Caddesi ile Abdülezel Paşa Caddesi’nin kesişiminde bulunan ve Ayakapı Hamamı olarak
da bilinen Atik Valide Sultan Hamamı önüne kadar gelmiş ve gezimizi sonlandırmıştık.
Bu hafta caddenin karşısına atlayıp Fener Semtini sizlere tanıtmaya gayret edeceğiz.
Fener: Atik
Valide Sultan Hamamı önünde bulunan trafik ışıklarından karşıya geçip Abdülezel
Paşa Caddesi boyunca yürümeye devam ediyoruz. Fener adı orta devir Yunancasında
bulunan ve Fener anlamına gelen Fanarion kelimesinden türemiş
olup, daha sonraki dönemlerde Fanari şekline dönüşmüş ve
Türkçe’ye de Fener olarak geçmiştir. Bu mıntıka 1955’e kadar kahir
ekseriyetle Rumların ikamet ettiği bir mıntıka halindeyken 6-7 Eylül 1955 olaylarından
ve 1963 ve 1974 Kıbrıs harekâtlarından sonra Rum nüfusun başta Yunanistan olmak
üzere çeşitli ülkelere gitmesiyle semtteki Rum ekalliyetin ekseriyette olması
özelliğini kaybetmiştir. Günümüzde eskisi kadar çok olmasa da bazı Rum aileler
bu bölgede ikamete devam etmektedirler.
Yürüdüğümüz tarafın solunda Haliç
Deniz Surları’nın kalıntıları bizlere yer yer merhaba demekte. Yılların verdiği
yorgunluk ve çevre halkının vurdumduymazlığı yüzünden büyük çoğunluğu yok olmuş
olan tarihi surların kalan kısımlarının koruması için acil ve kapsamlı bir
restorasyon gerekmekte. Sura bitişik ve restorasyonu yapılmış başka bir Taşoda
ise sanat etkinlikleri için kullanılmakta. Yaklaşık 50 metre sonra sol taraftan
gelen bir sokak Abdülezel Paşa Caddesine katılıyor. Bizde bu sokaktan içeri dalıyor
ve meraklı gözlerle bahtımıza ne çıkacak diyerek keşfe başlıyoruz.
İçine daldığımız sokağın tabelası
hemen gözümüze çarpıyor: Sadik Ahmet Caddesi. Caddeye adını veren Doktor Sadik
Ahmet, bugün Yunanistan sınırları içinde kalan kadim Osmanlı şehri Gümülcine’de
1947 senesinde doğmuş, çocukluğu ve gençliği aynı şehirde geçmiş, bütün
tedrisini orada tamamlamış ve üniversite için seçtiği tıbbiyeyi Ankara’da tamamlamış
ve uzmanlığını Selanik'te vererek doktor olmaya hak kazanmış biridir. 34 ay
askerlik ve bir yıl zorunlu doktorluk hizmetini Yunanistan'ın değişik
yerlerinde tamamladıktan sonra, doğup büyüdüğü baba ocağı Gümülcine'ye
doktorluk yapıp, kendi hemşerilerine faydalı olmak düşüncesi ile geri döner.
Yunanistan o günlerde de aynı bugün olduğu gibi Batı Trakya'da yasayan Türk ve
Pomak halkın varlığını kabul etmemekte ve bu iki grubu da Müslüman Yunanlı
olarak adlandırmaktadır.
Sadik Ahmet’in Gümülcine'ye geri döndüğü
sıralarda Yunan hükûmeti Türkler’e ait arazileri zorla kamulaştırmakta ve 6-7 Eylül
1955 olaylarını bahane ederek yaklaşık 1998’e kadar 50 bin Türk'ü vatandaşlıktan
çıkarması ve Lozan’da kendilerine verilen azınlık haklarının kısıtlanması üzerine
1985’te Batı Trakya Türkleri’nin sesini dünya kamuoyuna duyurmak için bir imza kampanyası
başlattı. Kısa surede 15 bin imza sayısına ulaştı fakat bu is başına dert açtı.
Önce tutuklandı, tutuklanıp serbest kalınca Selanik'te dağıttığı bildiriler yüzünden
30 ay hapis cezasına çarptırıldı.1989 seçimlerinde bağımsız milletvekili seçildi,
fakat vekilliği iptal edilmek suretiyle kendisi engellenmeye çalışıldı.
Vekilliği düşürüldükten kısa bir
süre sonra yaptığı bir konuşmasında kullandığı Türk kelimesi Sadik Ahmet’in
yeniden başının ağrımasına yol açmış ve kendisi Yunanistan'da yasayan Türk
yoktur denilerek hapsedilmiş, cezanın bir kısmını yattıktan sonra gerisini para
cezası olarak ödemek suretiyle bu durumu başından savuşturmaya çalışmıştır.
Ertesi sene Yunanistan'da hükûmet
düşmüş ve erken secime gidilmek durumunda kalınmıştı. Bu durum Sadik Ahmet için
de yeni bir başlangıç yapabilmesi anlamına geliyordu. Seçimlere yeniden bağımsız
olarak girmiş ve secim sonucunda ise sevenleri ona mecliste Yunan devletine
karşı tek başına muhalefet olma yetkisini vermişti. O, davasını herkese ulaştırmayı
kendine vazife edinmişti. Bu durum ise partileşme ile sağlanabilirdi ve o da öyle
yaptı. Dostluk, Eşitlik ve Barış Partisi adını verdiği siyasi oluşumu hayata geçirdi
ve parti başkanı seçildi.
Yunan devleti bu tek kişilik
muhalefete halkın teveccühünü kırmak için 1993’te yaptığı anayasa değişikliği
ile siyasi partilere baraj uygulamasını getirdi. Koyulan % 3'luk baraj Yunan nüfusunun
%1.50 sine tekabül eden Müslümanlar’ın partisini meclis dışına itti. Vekil olması
kedisine yapılan baskı ve yıldırma politikalarına bir son vermedi. Aksine Batı
Trakya sorununu dünya çapında dillendirmesi kendisinin istenmeyen kişi haline
getirmeye yetti. 1995 senesinin 24 Temmuz günü hala nasıl olduğu aydınlatılamamış
bir trafik kazası sonrasında doğduğu ve hayatını vakfettiği Gümülcine'de hayata
gözlerini yumdu. Böyle cesur ve gözü pek bir dava adamı olan Sadik Ahmet’in Yunan
devletince çeşitli cefalara uğramasında ve şüpheli bir şekilde ölümünden sonra isminin
bu caddeye verilmesi tabii ki bir tesadüf değil.Kısa hayat hikayesini burada
sizlerle paylaştığımız Sadik Ahmet’in adı olumunun hemen ardından Yunan
devletine bir ikaz ve protesto mahiyetinde Rum Patrikhanesinin bulunduğu
caddeye verilmiştir.
Caddeden içeri doğru yürüdüğümüzde
sol tarafta beliren büyük yapı Maraşlı Rum İlkokulu'dur. 1901’de inşa edilen
okul binasının yapımı tüccar Yorgo Maraşlı tarafından finanse edilmiş olup, mülkiyeti
Maraşlı Vakfına aittir. Günümüzde öğrencisi bulunmayan okul âtıl bir halde
beklemektedir. Eski günlerdeki çocuk cıvıltılarını özlere bir halde sanki “Yok
mu beni kurtaran” diye haykırmakta. Bakanlık, mülkiyeti bir vâkıfta olan bu âtıl
okul binasını çevre semtlerin okul ihtiyacını karşılamak için harekete geçmeli ve
123 yaşındaki bu tarihi binanın kaderine terk edilmesinin de önüne geçmeli diye
düşünüyoruz.
Okulun antik Yunan eserlerinin
modern bir kopyası görünümde olan kapısı dışında dış cephesinde bir süslemesi
yoktur. Okulun karşısında yapılmış olan sıra evler okulun vakfına akar olarak yapılmış
olup yine Yorgo Maraşlı tarafından yaptırılmıştır ve Maraşlı Evleri olarak
bilinmektedir. Bu evler restore edilmiş olup gayet iyi durumdadırlar. Karşı
çaprazda ise Ortodoks dünyasının kalbi diye nitelenen Fener Rum Patrikhanesi bulunmaktadır.
Yazımızı bu hafta burada nihayete
erdirirken, Fener Rum Patrikhanesinin kısa tarihini ve Fener semtinin devamına
nasip olursa gelecek haftaki yazımızda devam edeceğiz. Şimdilik kalın
sağlıcakla...