İstanbul'un tarihi semtleri (3)
İstanbul'un sokaklarını bu hafta da arşınlamaya devam ediyor ve şehrimizin tarihi semtlerini sizlere tanıtmaya devam ediyoruz.
Şehzadebaşı: Mimar Koca Sinan'ın “Çıraklık eserim” diye
tarif ettiği Şehzade Mehmed Külliyesi’nin gölgesi altında bulunan bu semt,
Osmanlı döneminde şehrin en önemli semtleri arasında gelmekteydi. Semtin
siluetinde önemli yer tutan konaklarda devletin çeşitli kademelerinde görev
yapan memurlar ikamet etmekteydi. Bu semt komsu Vezneciler semti ile beraber
İstanbul'da tiyatroların ilk filizlenmeye başladığı yerdir. Özellikle de
Direklerarası diye tabir edilen Ramazan eğlenceleri semtin tarihinde önemli bir
yer tutar. 1930larla beraber tiyatroların başka semtlere taşınmaya başlaması
semtin eğlence özelliğinin sona ermesine sebep olmuştur. 1950lerde ise semtin
eski günlerinin yerinde yeller esmektedir. Semtin eski mahalleleri Şehzadebaşı
Parkı ya da belediye sarayı yapılmak için istimlak edilmiş ve İstanbul'un bu
müstesna semti de mahallelilerinden uzaklaştırılmıştır. Osmanlı döneminde pek
çok medreseye de ev sahipliği yapan ve bir nevi ilim merkezi hainde olan bu
semtte günümüzde Vefa Lisesi bu ilim misyonuna devam eden yegâne müessesedir.
Semtin bir diğer özelliği ise Mimar Sinan tarafından İstanbul'un orta noktası
olarak tespit edilmiş ve tespit edilen yere dikilmiş olan yeşil sütunun Şehzade
Mehmed Külliyesi'nin doğu köşesinde yer almasıdır. Semte yolunuz düşerse her
kosesi ayrı bir güzellikte olan Şehzade Mehmed Külliyesi’ni, Damat İbrâhim Paşa
Külliyesi'ni. Onsekizsekbanlar ve Burmalı Mescidlerini ziyaret edebilirsiniz.
Saraçhane: Şehzadebaşı'ndan ağır adımlarla yürümeye devam
ettiğimizde önümüze önce Hâşim İşcan Geçidi gelecektir. Durmaksızın akan
trafiği trafik ışıkları marifeti ile geçtikten sonra kendimizi Saraçhane'de
bulacağız. Bu bölge Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul'u fethinden sonra şehrin
canlandırılması için 1475’te yaptırdığı 110 bab dükkândan müteşekkil çarşının
saraç esnafı tarafından kullanılmaya başlamasıyla bu ismi almıştır. Atatürk
Bulvarı adi verilen ana arter caddenin bu semtten geçirilmesi ile bu semtte
bulunan pek çok tarihi eser kör kazmanın kurbanı olmuştur. Semtin mahalleleri
de açılan meydan ve parklara kurban edilmiştir. Bozdoğan Kemeri, Gazanfer Ağa
Medresesi, Ankaravi Mehmed Efendi Medresesi, İtfaiye Müzesi gibi tarihi yapılar
bu semtte yer almaktadır.
Horhor: Rivayet odur ki Fatih Sultan Mehmed fetih sonrasında
şehirde gerçeklesen imar faaliyetlerini incelediği bir günde muhtemelen Fatih
Külliyesi'nin olduğu bölgeden Aksaray mıntıkasına doğru yürüdüğü bir esnada
aniden durur ve dikkat kesilerek etrafı dinledikten sonra yanında bulunan
lalasına “Bre lala baksana hor hor su sesi geliyor” der. Fatih’in gösterdiği
yer kazıldığında toprak altından debisi yüksek bir su kaynağı açığa çıkar.
Akabinde ayni yere inşa edilen çeşmeye Horhor Çeşmesi denir ve semt de bu
isimle anılmaya başlar. Günümüzde semt
tarihi yarımadanın yavaş yavaş mahalle hüviyetine bürünmeye başladığı bir bölge
konumundadır. Meşhur Horhor Antikacılar Çarşısı’nda geçmişe dalıp gitmek ya da
Fetihte surlara ilk sancağı diken Baba Hasan Alemi veya halk arasında bilinen
ismi ile Ulubatlı Hasan'ın kabrini ziyaret etmek isterseniz yolunuzu bu semte
düşürebilirsiniz.
Kıztaşı: Semt adını 455 senesinde Roma imparatoru Markianos
anısına dikilen sütunun kaidesinde bulunan Nike heykeli yüzünden halk arasında
Kıztaşı olarak anılmıştır. 1908 Çırçır Yangını sonrasında bütün
semt baştan imar edilmiş, bu sırada daha önce bir evin bahçesinde olan sütun
etrafı bir meydan olacak şekilde yeniden düzenlenmiştir. İskender Paşa Camii,
Bıçakçı Alaaddin Camii, Sofular Hamamı gibi tarihi eserlerin öne çıktığı semt
günümüzde mahalle hüviyetini kısmen korumaktadır.