03 Ocak 2017

İstiklal harbi veren ülkede en küçük bir ayrım dahi ihanettir…

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaşadığımız zamana dair dilinden düşürmediği bir vurgu var.

Yeri ve zamanı geldiği her yerde öne çıkardığı o söz ‘Türkiye'de neden bombalar patlıyor?' sorusunu soran herkese bir cevapta niteliğinde de.

‘Türkiye yeni bir istiklal harbi veriyor' diyor Cumhurbaşkanı.

Yani ‘birliğimiz, toprak bütünlüğümüz, ekonomimiz tehdit altında.'

Son 2 yıldır üzerimize çöreklenen terör, çirkin yüzünü Ortaköy'de gösterdiğinde de haklı olarak aynı vurguyu yaptı Cumhurbaşkanı.

Peki neden sürekli aynı şeyi söylüyor? Türkiye gerçekten topyekûn bir saldırı altında mı? Yoksa İstiklal Harbi vurgusu Batı'nın dilinden düşürmediği, bizdeki önemli oranda bir kesimin de inandığı gibi Erdoğan'ın ‘tek adam' olma emellerini perdeleyen bir yalan mı?

Bana göre Batının söyledikleri tamamen manipülasyon ve ona inanan kesimler de o manipülasyonların kurbanları.

Fakat bu gerçek, bir İstiklal Harbinin başarısını etkileyecek ‘birlik ve beraberlik' konusunda stratejik bir hatanın yapıldığı gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Bu kesimin sözcülüğünü yapan siyasilerin, toplumsal grupların ve STK'ların açıklamalarını ve sosyal medya ortamında paylaşılanları sadece ihanet ya da aptallık ile açıklamak ise böyle bir zamanda olmazsa olmaz ‘bir ve bütün olmak' ihtiyacımızı kendi ellerimizle yaralamak anlamına gelir.

Eğer kör bir Erdoğan karşıtlığında birleşen kesimlerin ‘birlik ve beraberlik' konusundaki düşünce ve ruh hallerinin İstiklal Harbi veren bir ülkenin standartlarında olmamasının ceremesini topluca çekeceksek, bunu ortadan kaldırma görevi en çok kime düşer?

Tersinden soralım. Birlik ve beraberlik hususundaki söylemlerin gayri eski Türkiye'deki durumu kurtarma kurnazlığıyla söylenmiş boş ve sonuçsuz hamasetlerden olmadığını 79 milyona belletmek en fazla Devleti temsil edenlerin vazifesi değil midir?

Kimse her eleştiri de olduğu gibi taş kapıp, üstümüze yürümeden söylesin. 15 Temmuz gibi bir ihaneti yaşayan bir ülkede devlet, ‘birlik ve beraberlik duygusunun 79 milyonca gönülden paylaşılır olabilmesi için yapılması gerekenin en iyisini bütün kurum ve kuruluşlarıyla yapıyor mu?

Evet, geçmişe göre çok olumlu gelişmeler var, oluyor. Fakat bugün FETÖ ile mücadele konusunda dahi aklın alamayacağı garipliklerin yaşandığını Erdoğan'ı gönülden seven ve destekleyen birçok kimse bile telaffuz ediyorken ‘birlik ve beraberlik' konusuna karşı kesimlerin şüpheyle bakması tamamen yanlış sayılabilir mi?

Kendi sülalesinden, lise ve üniversite arkadaşlarından, eski politik dostlarından düşünceleri yüzünden vebalı muamelesi gören biri olarak biliyorum ki çoğu bu vatanın çöpte bulunmadığına gönülden inanıyor.

FETÖ, PKK veya aşırı örgütler gibi alçaklıkta ve hainlikte sınır tanımayan ahlaksızların dışında milyonlarca muhalif insanın da ülke dara düştüğünde canını vereceği biliniyor.

Aylardır süren FETÖ, DEAŞ, PKK terör örgütlerinin saldırılarında çok sayıda güvenlik görevlimizin ve vatandaşımızın hayatını kaybetmesinden Erdoğan karşıtı insanların hiç acı duymadığını söylemek mümkün mü?

FETÖ gibi soysuzları saymazsak 79 milyon insanın bu ülkenin İstiklaline kast etmeye çalışanlara karşı bir olmamak, iri olmamak, diri olmamak ve hep birlikte Türkiye olmamak için imkânsız bir engelinin olduğunu düşünmüyorum.

Yeter ki daha önce defalarda ne mal olduklarını gösteren emareler ortadayken dahi ısrarla eski Türkiye alışkanlıklarıyla davranıp FETÖ gibi canavarları başımıza bela edenler gibi birlik ve beraberlik ruhuna aykırı davranılmasın.

Kendinden olana gösterilen imtiyazlarla ancak FETÖ türü cehennemi örgütlerin ortaya çıkmasına imkân sağlanılacağı anlaşılsın ve gayri mezhebe, dine, ırka, siyasi görüşe, hayat tercihine göre bir tek himayenin dahi olmamasına özen gösterilsin.

Bu ülkede dinine, mezhebine, ırkına, politik görüşüne bakmaksızın ruhunda ve karakterinde hainlik ve alçaklık olan insanların haricindeki herkesin İstiklal mücadelesini canı gönülden sahiplenebilmesi için her türlü imkândan eşit ve adil yararlanması gerektiği bellensin.

Aynılıkların şekillendirdiği sadakat anlayışının sakat bir anlayış olduğu anlaşılsın ve iltimasların hukuksal açıdan suç ve haksızlık, ahlaki açıdan ise yanlış ve günah olduğu bu ülkenin en küçük yetkilisinin dahi aklına ve yüreğine silinmemecesine kazınsın.

Unutmayalım ki ülkesinin sahip olduğu imkânlardan ‘eşit ve adil' yararlanamayan herkeste memleket aidiyeti eksik kalabilir. Aidiyet bağı güçlenmeyen insanlarda da İstiklal tehlikesinde dahi gereken itina ve destek oluşmayabilir.

Türkiye yeni bir istiklal harbi verirken Sünni'yi Alevi'ye, Türk'ü Kürt'e, Müslim'i Gayrimüslime, Sağcıyı Solcuya, Dindarı Laike ya da tersinden birini birine tercih eden en küçük bir iltimas ve himaye dahi ayrımcılıktır ve bu ülkenin birlik ve beraberliğine FETÖ alçaklarının yaptığı türden ihanettir.

Milli Seferberlik şartlarının oluştuğu bir zamanda bu da böyle biline…