28 Aralık 2017

'İt' cezasız mı kalacak?

FETÖ kasetleri ile CHP'ye genel müdür tayin edilen Kılıçdaroğlu'nun SSK'yı batırdığını bilmeyen yok.

Fakat adının neşter yolsuzluğuna karıştığını, kendisini neşter yolsuzluğundan koruyan dönemin savcısı Ömer Süha Algan'ı milletvekili yaptığını çok az kişi bilir.

Bu hususta “SSK'yı batırdı, yargılanmadan aklandı, aklayanı vekil yaptı” başlıklı bir yazı kaleme almıştım.

Yazı, tümüyle yayınlanmış haber ve belgelere dayanıyordu. Kılıçdaroğlu'nun ipten alan Ömer Süha Algan hepsi gerçek olan yazıyı tekzip dahi edemedi.

Kılıçdaroğlu ise gerçeklerin üstünü örtülemeyeceğini bildiği halde, yıldırmak amaçlı olarak hakkımda suç duyurusunda bulundu. Bu yazılanlar ve yazıklarımızın tescili manasına gelecek şekilde savcı takipsizlikle neticelendirdi suç duyurusunu.

İşte o eski savcı Algan, şimdi yolsuzluk bataklığından kurtardığı genel müdür ve genel başkanının yolundan giderek millete hakaret ediyor.

CHP milletvekili Ömer Süha Aldan, 15 Temmuz isyan, işgal ve iç savaş girişimini engelleyen şehitlere, gazilere ve o gece sokağa çıkıp direnen millete “it” dedi.

15 Temmuz'da sokağa çıkıp direnenlerle ilgili KHK düzenlemeyi değerlendirirken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kast ederek, “Benim bir sürü itim var, bunları salarım sokağa ve onlara af bile getirebilirim mantığıdır" dedi.

Bu dil sürçmesi mi? Değil…

Bu hadsizlik mi? Değil…

Bu düpedüz şehitlere, gazilere, millete ve Cumhurbaşkanı'na hakaret!

Bu tutuklu yargılanmayı gerektirecek katalog bir suç!

Bu insaf, ahlak ve terbiye sınırlarını aşma…

Bu işgalci it oğlu itlere arka çıkma…

Bu darbe, işgal, isyan, iş savaş talebi veya bunu yapanları açıktan destekleme, hatta darbe çağrısı…

Bu millet ve ülke düşmanlığı…

Bu bir nesep itirafı…

TUZ KOKMUŞ

Millete, şehitlere, gazilere kendi kartvizitini uzatan, aynadaki görüntüsüne bakıp herkesi öyle zanneden zavallı ve kurtardığı genel müdürü hakkındaki ne manşetler atılmıştı.

Üstelik bunlar Müslüman mahallenin gazeteleri değil, bugün Kılıçdaroğlu'nu savunan solcu ve liberal mahallenin mevkuteleriydi.

Dahası erken emekli olsun diye yeni doğan 10 aylık torununu 1997'de sigortalı gösteren, dürüstlük tiyatrocusu Kemal Kılıçdaroğlu'nun eski sözcüsü Selin Sayek Böke'nin o dönem Türk Tabipler Birliği Başkanı olan annesi Dr. Füsun Sayek, Kılıçdaroğlu ile dönemin iktidarı DSP'yi yani Ecevit yönetimini kast ederek “Tuz da koktu” diyordu.

Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçer ise “Neşter Operasyonunun sorumlusu sistemi bu şekilde yürüten kişi ve kurumlar. Peki, kim bunlar? Neredeler? Bektaşi fıkrasındaki gibi ‘ne yerdedir ne göktedir, ne şuradadır ne buradadır mı' diyeceğiz yoksa?” demişti.

Tuzu kokutan kişi Kılıçdaroğlu, tuzu kokutanı dava dışında tutup, milletvekilliğini kapan kişi bugün millete “it” diyen dönemin Neşter savcısı, hepsini affedip yolsuzlukların üstünü örten ise Ecevitlerdi. Yani Rahşan Affı'ydı.

Şimdi ise sokakta bile dolaşmaması gerekenler utanmadan millete hakaret ediyor.

Utanma sıkılma olsa hukuk eğitimi almış biri bu hakaretlerde bulunabilir mi?

İnsan olanlar geçmişlerine bakar, hatalarından ders çıkarır ve birazcık haya ederler.

Ama yok yapmıyorlar. Çünkü yaptıkları hep yanlarına kâr kalmış. Bunların geleneğinde hesap vermek değil iftira atmak var.

İnsanda sıkılma olsa Neşter yolsuzluğundan çıkardığı kişinin altında milletvekili olur mu?

Biraz izan ve ahlak olsa insan kendisini aklayanı milletvekili yapar mı?

NEŞTERİN DİYETİ VEKİL ADAYLIĞI

Bu gerçeği Star gazetesi 16 Nisan 2011 tarihli nüshasında şu cümlelerle manşet yapmıştı: Neşterin diyeti vekil adaylığı

Star haberinde, “Savcılık soruşturması çerçevesinde yapılan araştırmalarda yolsuzluğun büyük ölçüde SSK'nın alımlarında yapıldığı tespit edildi. Bu kapsamda, sarf malzeme alımlarına ilişkin kararlarda SSK yönetiminin de imzasının olmasına rağmen, ilginç bir gelişme yaşandı. Savcı Aldan, usulsüz alımların gerçekleştiği yıllar arasında SSK Genel Müdürlüğü görevini yürüten bugünün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu, “sanık” yerine “tanık” olarak dinledi.

Savcı Aldan'ın bu ilginç tercihi sayesinde, Neşter Dosyası'nda, SSK bürokratları alımlar konusunda suçlanırken, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun ismi ise, “ifade sahibi” olarak yer aldı. Böylece, Neşter Operasyonu'ndan Kılıçdaroğlu yargılanmaktan kurtulmuş oldu” diyordu.

Milliyet'in haberinde ise Neşter Sanıklarının avukatının “bazı yargın mensuplarının tatil masraflarını karşıladıklarını itiraf etmişti. Şimdi insan sormadan edemiyor, dönemin yargı mensubu Ömer Süha Algan'da bu kimseler arasında var mıydı?

Var mı, yok mu bilmiyoruz ama bildiğimiz şey, çalan da, çaldıran da, aklayan da, aklanan da, sözde ceza alan da bedel ödemediği.

SAVCILAR VE AK PARTLİLER NEYİ BEKLİYOR

Mesut Yılmaz ve Yaşar Dedelek, TBMM kürsüsünde bütün imam hatiplilere “yarasa” diye hakaret etmişti. Biz iki arkadaş bunlara dava açtık. Yanlış duymadınız bir milyon İHL'liden sadece 2 kişi. Kürsü dokunulmazlığı masalıyla davayı kaybettik.

Karardan sonra davanın hâkiminin odasına gidip, vicdanının rahat olup olmadığını sordum. Şunu dedi: “1 milyon kişiden söz ediyorsunuz ama sadece 2 kişi dava açıyorsunuz. 200 kişi dava açsaydınız ben de sizden güç alırdım. Günün şartlarını biliyorsunuz, çocuklarım evde ekmek bekliyor…

Bugün AK Parti ve MHP yönetimi, milletvekilleri, şehitler, gaziler, milletin bütün fertleri millete “it” diyerek hakaret eden CHP'li hakkında suç duyurusunda bulunmazsa, biz daha çok hakaretler işitiriz.

Millet gereğini yapmazsa, yarın millet “it” diyen … bize dava açar, sizde seyredersiniz.

Ey millet ya izzet ve şerefine sahip çık, ya da ebediyete kadar sus!