13 Aralık 2016

İyi de bombacılar bu işleri nasıl yapabiliyor?

Terör bu kez 44 insanımızın evlerine, kendilerini bekleyen sevdiklerine ulaşmasına engel oldu. Allah'tan her birine rahmet, geride kalanlara sabır diliyorum.

Kaçtır bu böyle. Ya yüzlerce, tonlarca bombanın yüklendiği bir araçla çalıyor kapımızı terör denen alçaklık ya da patlayıcı maddeleri efsunlanmış bedenine tıkıştırmış bir canlı bombayla…

Her felaketten sonra hangi alçak örgütün bu ölümlere sebebiyet verdiğinin merak edilmesi, tartışılması gayri anlamlı gelmiyor bana.

Evet, ne fark ediyor? Ha PKK, DEAŞ ha DHKP-C, MLKP ha TAK, TUK...

Böylesi tuzaklarla eksilirken açık açık dillendirilmesi gereken soru bu değil ki. Soruların birincisi ‘neden', ikincisi ise ‘nasıl' onca bomba yüklü araç ya da patlayıcı kuşanmış insanlar rahatça şehirlerimize sızabiliyorlar olmalı oysa.

Neden sorusuna dair o kadar çok yazıp çizdik ki maşallah herkesin az çok doğruya yakın bir fikri var.

Elimizdeki asıl soru, kimlerin göz yumması, es geçmesi, gözden kaçırması, var olan engelleri kaldırması sayesinde bu bombalar patlatılabiliyor?

Herkes adı gibi biliyor ki devletin içinden stratejik, lojistik ve istihbaratı yardım ve yataklık olmadan hiç kimse bu kadar sayıda bombayı bu kadar kısa zamanda patlatamaz.

Tespit edilip yakalananları hesaba kattığınızda bu sorunun sorulmasından da alınacak cevaptan da rahatsız olacakların olduğunu çıkarmak zor değil.

Rastlantı bu ya Beşiktaş'taki saldırının olduğu gün Yeni Söz ‘'Devlet hâlâ FETÖ'cüleri ‘atıyor'' manşetiyle çıkmıştı.

  1. Tevfik Şahin imzalı haber, bu kez de 1 Aralık'ta yürürlüğe giren kararnameyle 616 mülki idare amirinin görev yerlerinin değiştirilmesinden sonra ortaya çıkan garipliğe dikkat çekiyordu.

Atanan vali, vali yardımcısı, kaymakam gibi üst düzey bürokratların arasında ne hikmetse FETÖ operasyonlarında görevden uzaklaştırılmış, gözaltına alınmış hatta tutuklanmış pek çok isim yer alıyor çünkü.

Merak edenler bu önemli haberi arşivden bulup okuyabilir. Bizim için hayati olan, 15 Temmuz'dan sonra FETÖ'cü olduğu gerekçesiyle memurluktan atılan, gözaltına alınan hatta tutuklanan onca ismin, 15 Temmuz'da alçakça alaşağı edilmek istenen bir Hükümet tarafından ödüllendirilircesine nasıl üst düzey görevlere atanabilmelerindeki gariplik.

Beter olanı ortadaki garipliklerin yalnızca bu kararnamede şahit olduklarımızla sınırlı olmaması.

Aynı söylentilerin Emniyet için de bini bir para… Hala birçok karar verici noktada FETÖ ile ilişkili olduğu söylenenlerin görev yaptığı yazılıp çiziliyor. Kısa bir süre önce yapılan emniyet atamalarında benzer garipliklerin olmadığını iddia edebilecek var mı?

Üstüne bu gariplikler meselesi mülki amirler, emniyet, yargı üyeleriyle ilişkili bakanlıklarla sınırlı değil. Sağlık Bakanlığı'ndan milyonlarca dolarlık hibelerin, projelerin, programların üstlenici konumundaki Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı'na kadar her yerde neler olup bittiğini tam bilmiyoruz.

15 Temmuz sonrası en hararetli zamanlarda her Bakanlık, müzayedelermiş gibi ‘benden şu kadar FETÖ'cü' deyip durdu ama onların nereye gittiğini, nerelere döndüğünü bilenimiz yok. Ancak M. Tevfik Şahin gibi birileri araştırırsa öğrenebiliyoruz.

3,3 milyon kamu çalışanının olduğu bir ülkede işten el çektirilen veya hakkında soruşturma açılanların sayısı 100 bini aştı diye mağdur edebiyatına başlayan Kılıçdaroğlu'nu dile dolamak kolay...

Peki, bu kafa bulandırıcı görevden alma-yeniden atama oyunlarıyla FETÖ ile mücadeleyi sulandıranlara ne diyeceğiz?

Hem de toplamın içinde işten el çektirilenlerin oranı sadece yüzde 3 civarındayken... Muhalefetin onca mağdur edebiyatının üzerine, birilerinin ‘aman canım adamlar tutuklandılar, sorgulandılar, perişan oldular' türü ‘gizli mağduriyet' yaklaşımlarıyla sürekli azalan bir yüzde bu üstelik.

Bir zamanlar FETÖ'nün sızamadığı kurum diye övünülen askeriye için bile 15 Temmuz'un o sıcak saatlerinde dillendirilen yüzde 70'ler, 80'ler değil miydi?

E nerede yüzde 3'ler nerede yüzde 80'ler diye kimse sormayacak mı?

En aşağısından en tepesine her müridini soysuz ve sınırsız bir ‘yalancılık' ve ‘takiye' ile pişiren karanlık bir örgütle böyle mi mücadele ediliyor?

Böyle mi her defasında onlarca insanımızı parça parça hayattan alan, yüzlercesini, binlercesini tarumar eden bombaların patlamasına engel olunacak?

Ölüm yüklü araçların, bedenlerin şehirlerimize taşınmasına yardım ve yataklık edenlerin, hala toz kondurulmayan ama ne türden kötülükler yapabileceklerini kanıtlayan FETÖ'nün elemanlarının olabileceği neden hiç konuşulmuyor?

Unutmayalım ki 15 Temmuz'da nasıl bir canavar olduklarını gösterenlere de çok zaman kimse toz kondurup, kondurtmadı.

Bugün siyasetçisinden bürokratına hâlâ yetkili mevkilerde kalabilen, kritik görevlere atanabilen FETÖ'cülerin olduğu bir ülkede kimse kusura bakmasın ama bu kadar bombaya dahi şükredesi geliyor insanın. Cehennemi bir örgütle mücadelede gösterilen bunca savsaklamanın, samimiyetsizliğin ve zafiyetin bedeli çok daha büyük olabilir(di) çünkü.