17 Temmuz 2017

İzmir suikasti ve idamlar

SAKLI TARİHTEN SAYFALAR                                    

Bugün; bundan 91 yıl Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'e karşı gerçekleştirildiği iddia edilen İzmir Suikasti olayını, suikast sonrası ortaya çıkan gelişmeleri ve müteakiben icra edilen idamlar  ele alacağız.

Dönemin Siyasi Yapısı

1923 yılında kurulan yeni rejim kendisine muhalif olan bütün kişi ve kurumları ayıklamaya ve tasfiye etmeye başlamıştı. Özellikle Mustafa Kemal'in çalışma tarzlarıyla uyum sağlayamayanlar bir program dahilinde tasfiye ediliyordu.

Türkiye'de siyasal muhalefetin susturulmuş, basının sindirilmiş, örgütünün dağıtılmış olmasına rağmen, Mustafa Kemal, hala kendini tam güvence altında hissetmiyordu. Arka planda yeniden canlandırılmış bir ITC hayaleti hala korku veriyordu.

1925 yılında Terakkiperver Fırka'nın kapatılmasıyla muhalefete sersemletici bir darbe vuran iktidar, ‘İzmir suikasti' hãdisesinin ardından muhalefete bu defa öldürücü bir darbe vurmuş, bu darbenin ardından ülke, rejim açısından dikensiz gül bahçesine dönmüştür.

l926'da Mustafa Kemal'i hedef alan bu suikast teşebbüsü, hakim kanat karşısında hala bir tehlike oluşturdukları düşünülen İttihatçıları içine alan bir senaryonun sahneye konulmasına imkan verdi.Yargılamalar sonucu önde gelen İttihatçıların bazıları asıldı, beraat edenler ise Mustafa Kemal'in ölümüne kadar ülkeyi ve siyasal hayatı terk etti.

Dönemin iktidarının belirli bir plan dahilinde tasfiye ettiği en önemli hedef eski İttihatçılardı.O kadar ki Zürcher'in ‘İttihatçılık' kitabının Altıncı Bölümü ‘Hesaplaşma: 1926 Temizlikleri' başlığını taşır. Zürcher, siyasi durumu şöyle analiz eder:1926 davaları, Mustafa Kemal'in otoritesine şu ya da bu zamanda meydan okumuş, Muhalif hareket içindeki bütün rakip grupların tasfiyesini amaçlıyordu. (Zürcher,2005,Önsöz)

1926 yılında Mustafa Kemal'e İzmir seyahati sırasında bir siyãsî suikast düzenlemek istedikleri gerekçesiyle çok sayıda muhalifin derdest edilerek “İstiklâl Mahkemesi'nde yargılanması Türk devrim tãrihine dramatik bir fasıl katan” (Karaosmanoğlu,1993:96)  topyekün bir imha hareketiydi.

Mahkeme yargıçlarından Kılıç Ali de bu vesileyle bir tasfiye yapıldığını itiraf edenlerdendir.İzmir'de görevini tamamlayan mahkememiz, 2 Ağustos 1926 günü Ankara'da çalışmalara başladı. Burada sadece İzmir suikastının davası görülmedi, İttihat ve Terakki devri ile o devrin sorumluları da yargılandı. (Kılıç-Turgut, 2010:485)

Milletvekilleri, Dokunulmazlıkları Dahi kaldırılmadan Yargılandı ve İdam Edildi

İzmir suikasti hãdisesinin ardından “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın önder kadrosu tasfiye edildi.” (Uyar,1999:117) Daha vahim olanı “6 milletvekili, dokunulmazlıkları dahi kaldırılmadan İstiklâl Mahkemesi'nde yargılanıp idam edildiler.” (Ateş,1998:109) 

Bu olay; cumhuriyet ilan edilmesine rağmen hala milletvekillerinin can emniyetinin olmadığını, Türkiye'de demokrasinin yerleşme konusunda henüz mesafe katedilmediğini gösteren sembolik bir vakaydı. Kabaklı'ya göre esas mesele; M. Kemâl'in Paşalar komplosu yapmakla suçladığı eski arkadaşları ile şahsî kavgasıdır. Hattâ, bu muhalefetin “tehlike koparmayacağını” söyleyen dost ve partililerine karşı bile, “Benim burnuma barut kokusu geliyor. İnkılabımıza karşı bir ihtilâl oluşturabilirler” gibi sözlerle, durumu iyice vahim göstermiştir. (Kabaklı,1989:268)

İzmir suikasti, Atatürk'e muhalif simaların icabına bakma fırsatı vermişti. Bernard Lewis, mevcut durumu şöyle özetler:“İstiklâl Mahkemeleri soruşturmalarını suikastin çok ötesinde genişlettiler ve hukuk esaslarına aldırış etmeksizin Mustafa Kemal'in bütün siyãsî muhaliflerine karşı kovuşturmaya geçtiler.” (Lewis,2000:274) 

Bu büyük gözdağının ardından muhalif paşalar siyãsî hayatın dışına çıkarıldılar. Baskılar üzerine “Bir kısmı istifa ederek, bir kısmı emekliye ayrılarak siyasetten çekildiler.”(Karatepe,1993:36) 

Yakın tarihimizin önemli araştırmacılarından Şevket Süreyya Aydemir'in tesbiti İzmir suikasti hãdisesinin bir nevi özetidir: “Evvelce muhalif bilinenler, İstiklâl Mahkemesi'ni boyladılar.” (Apuhan,1993:36) 

Dönemin ABD Büyükelçisi John Grew ise; İzmir Suikasti hãdisesini araştırırken son birkaç yılı topyekün ele alarak “Diktatörlük lehinde kasıtlı bir karar alındığına”(Grew,2000:150)  işaret eder.

Kemal Karpat'a göre; Muhalefet eden veya hükümet politikalarını eleştiren herkes, Cumhuriyet'i yıkmak isteyen bir İslamcı-gerici ya da Sovyetler hesabına çalışan bir komünist olarak damgalandı.                             (Karpat,2007:271)

Zürchrer de bu vakıayı şöyle izah eder:“Mustafa Kemal'in 1927'de okuduğu ünlü Nutuk'u 1919-1927 yıllarının tarihi olarak değil, 1926 temizlik hareketini haklı çıkarma girişimi olarak görmelidir.” (Zürchrer,2005:301)

Mete Tunçay da bu dönemde İttihat ve Terakki'nin hesabının  görüldüğünü şöyle  anlatır:  1926 yılına gelindiğinde İzmir'de Atatürk'e suikast teşebbüsü ortaya çıkarıldı. Kazım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy dahil olmak üzere muhalefet tutuklandı.  Kısacası bu süreç, İttihat Terakki'nin hesabını görme sürecidir. O sırada yurtdışında olan Rauf Orbay da Atatürk'e suikast girişiminden on yıla mahkûm oluyor. Ülkeye Atatürk'ün vefatından sonra ancak dönüyor. (Tunçay,2010) Tunçay'a göre; Atatürk'e muhalif kim varsa hepsi İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanıyordu. (Tunçay,2011)

Yargılamalar:

Haziran ayında Atatürk'e suikast iddiasının ardından ilk duruşma, 26 Haziran Cumartesi günü saat 14:00 İzmir Elhamra Sineması salonunda başlamıştır. 11 Temmuz'da Savcı Necip Ali Bey iddianamesini okumuştur. Yargılamada, özellikle Maarif eski Nâzırı Şükrü ve İaşe eski Nâzırı Kara Kemal Beyler üzerinde durulmuştu.

Ali Çetinkaya başkanlığında toplanan mahkeme, 13 Temmuz'u 14 Temmuz'a bağlayan gece,  TBMM üyesi altı mebusla beraber, toplam olarak 12 kişinin idam cezaları yerine getirilmişti.  Kuvayı Milliye kahramanları Kazım Karabekir, Ali Fuat, Refet, Cafer Tayyar ve Mersinli Cemal Paşalar son anda beraat ettiler. Yurtdışında bulunan Rauf Bey ise 10 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.

Sanıkların Avukat Tutmasına Dahi Müsaade Edilmemişti

Sanıkların avukat tutmasına müsaade edilmeyen yargılamalarda İttihat ve Terakki Partisi'nin bütün icraatları muahaze edilir.Tunaya yaşananları şöyle anlatır:İkinci Meşrutiyet döneminde gazetecilerin öldürülmesinden Şükrü Bey sorumlu tutulmuştur. Birinci Dünya Savaşı'na giriş sorunu üzerinde durulmuş ve “İttihat ve Terakki, bu mağlubiyetle iftihar edebilir mi?” diye sorulmuştur. (Tunaya,1989:594-595)

Yargılama suikast girişimini aşarak genişletilmiş, İttihatçıların, 1908-1918 dönemindeki politikalarının hesabı sorulmuştur. Reis Ali Bey, İttihatçıların on yıllık eylemlerini, zaman zaman kızarak, hakaret ederek, alay ederek didik didik etmiştir.

Tarık Zafer Tunaya bu durumu şöyle özetler: Tek parti rejimi (CHF) kendinden önceki tek parti rejimini (İttihat ve Terakki) yargılamıştır. Ve onu yalnız 1926 yılındaki suikast olayından suçlamıyor, 1908 Temmuz'undan, 1926 Temmuz'una değin, on sekiz yılın hesabını soruyordu. Ve 1926 Temmuz'unda acı bir rastlantı eseri, bazı ittihatçılar idam ediliyordu. (Tunaya,1989:597)

Hakan Özoğlu'nun naklettiğine göre; ABD'li gözlemciler, suikast girişiminin ardından kurulan mahkemeyi Rusya'daki ‘Çeka Mahkemeleri'ne benzetilip yeni rejimin İTC gibi muhalif olma ihtimali bulunan grupları dahi ekarte etmeye çalıştığını not ediyordu.

Özoğlu,ABD arşivlerindeki bu ayrıntılı tutanakları Türkiye'de yayımlanan tutanaklarla karşılaştırmış. Mahkemede geçen birçok diyaloğun Türkiye'deki metinlerden silindiğini fark etmiştir.

Türkiye'deki metinlerde yer almayan bir diyalog şöyle yer alır:

“- Mahkeme hâkimi: Mesleğiniz nedir?

- Suçlanan Saruhan (Manisa) Milletvekili Abidin Bey: Eski milletvekiliyim, sizin gibi katil değilim!” (Özoğlu,2012) 

İzmir suikasti münasebetiyle yargıladığı Kazım Karabekir'e Ali Çetinkaya niçin bir parti kurduklarını sorduktan sonra bir de kanaat izhar eder: “Memleketin böyle partilere tahammülü yoktur.”

Karabekir'in cevabı yalındır: “Memleket demokrasiye layıktır. Milletimiz anlayışlıdır.” (Mumcu,1998:197) 

Münevver Ayaşlı, yaşananların dramatik bölümünü şöyle anlatır:“Bu gece, İzmir suikasti dolayısıyla idama mahkûm edilenlerin asılacağı gece idi ve Celâl Bey (Bayar), İş Bankasının kuruluş yıldönümü olduğu için Atatürk Orman Çiftliğinde bir ziyafet veriyordu. O gece Cavid, Şükrü ve Dr. Nazım Beyler asılmışlardı.Dr. Nazım Bey, Tevfik Rüştü Aras Bey'in bacanağı oluyordu. Tevfik Rüştü Bey,Mahkemelerin kuruluş kanununun teklif eden kişiydi. O gece büyük bir medenî cesaret göstermiş ve ziyafete katılmamıştı. O yıllarda Gazi'nin bulunduğu bir dâvete gelmemek bir cesaret işi idi. Gece yarısından sonra Kılıç Ali Bey, dâvette bulunanlara idam edilenleri görmek için idam yerine gitmeyi teklif etmiş ve hâzirûnun önemli bir kısmı şen-şatır gitmişlerdi. (Aktaran: Kabaklı,1989:371)

Hedeftekiler

Tutuklananların adları açıklandığında, kamuoyunda büyük bir şaşkınlık yaşandı. İkisi hariç TCF'nin önde gelen bütün üyeleri tutuklanmıştı. İkinci Grup'un birçok üyesi ve birçok önemli ITC üyesi de tutuklananlar arasındaydı. (Zürcher,2005:73)

Kâzım Karabekir Paşa

İzmir Suikasti münasebetiyle tasfiye edilen devlet adamlarıyla ilgili küçük bir bahis açalım.Tasfiye edilenlerin başında Erzurum'da Atatürk'ün en zor gününde “Paşam emrinizdeyim” diyen Kazım Karabekir Paşa geliyordu.

Akyol, Karabekir olayını şöyle anlatır:1924 Anayasası'nda milletvekillerinin dokunulmazlığı var ama Kazım Karabekir dokunulmazlığı kaldırılmadan tutuklanıyor! O sırada İsmet Paşa Başvekil. Karabekir'i idamdan kurtarmaya çalışıyor ama İstiklal Mahkemesi, Karabekir'i savunuyor diye İsmet Paşa hakkında da tutuklama kararı veriyor. İsmet Paşa, Karabekir'i idamdan kurtarmak için Atatürk'e gidiyor. “Yapmayalım... Orduda huzursuzluk çıkar. Bırakalım... Karabekir köşesine çekilir, siyasetle uğraşmaz” diyor. Atatürk de Peki diyor ve mahkemenin hâkimi Kel Ali'ye söylüyor. Karabekir beraat ettiriliyor ve İstanbul'da köşküne çekiliyor. (Akyol,2012)

Cumhurbaşkanı ve Başbakanın önce bir tertiple sanık haline getirdikleri Kazım Karabekir Paşa için sonradan devreye girerek yargıya yaptıkları müdahale sonucu Karabekir tahliye edilir.

Ali Fuat Cebesoy:

Tasfiyenin hedefindeki bir başka isim, Atatürk'ün gençlik arkadaşı Ali Fuat Cebesoydu.Cebesoy o günlerde başına gelenleri şöyle anlatır:Karanlık tamamiyle basmıştı. Açık bir polis otomobili ile meçhul bir istikamete doğru gidiyorduk. Sağıma, soluma, ön tarafa birkaç sivil memur oturmuştu. Beni nereye götürüyorlardı, bilmiyordum. Gittiğimiz istikametin Topkapı'ya doğru olduğunu tahmin ettim. Yollar ıssızdı. Otomobilde oturanlar ağızlarını açmıyorlardı. Bu hususta katî emir almışa benziyorlardı.Karanlığın içinde süratle ilerlerken, öğleden sonra 1.5'tan otomobile bindiğim ana kadar devam eden sorgulamanın âsabımı adamakıllı bozan yorgunluğundan kurtulduğuma da memnun oluyordum.Polis Müdürü Ekrem Bey'in beni bir takım asılsız ifşaata zorlamak için sorduğu garip suallere çok müteessir olmuştum. Ekrem Bey'in rütbe ve mevkiimi hiçe sayar bir tavır takınışı, canımı sıkmıştı. (Cebesoy,2007:595)

Rauf Orbay: 

Hedefteki bir diğer isim Milli Mücadelenin ilk Başbakanı Hamidiye Kahramanı Rauf Orbay idi.Orbay,yurdışına kaçarak ancak kendini kurtarabilmişti. Suikasta karıştıkları gerekçesiyle yargılanan Paşalardan  Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy ve Refet Bele beraat etmişlerdi Ama Orbay nedense bu kadar şanslı değildi.On yıla mahkum edilmişti.

Selahattin Adil Paşa yurtdışına kaçmak zorunda kalanların yaşadığı dramı şöyle anlatır:Paris'te üç gün kalarak Rauf Orbay ve Adnan (Adıvar) beylerle görüşüp dertleştik.Bu iki muhterem vatandaşın İstiklal Savaşı sırasında çeşitli sorumluluklar altında kendilerini memlekete adamış olduklarına şahit olduğum bu yüksek vatanseverlerin hal ve durumları cidden üzücü ve acı idi. İzmir suikast tasavvurunda hiçbir ilgisi olmadığı halde uğradıkları iftira ile beş altı seneden beri yaşadıkları hayat dayanılmazdı.(Sarıbay,1982:477)

Cavit Bey:

Tasfiye edilenlerden bir kısmı da eski dönemin anlı şanlı Bakanlarıydı. İttihatçıların meşhur Maliye Nazırı Cavit Bey bunların başında geliyordu.

Dr.Nazım

İzmir suikasti fırsat bilinerek tasfiye edilen bir başka önemli şahsiyet İttihat ve Terakki'nin ileri gelenlerinden Dr.Nazım idi.

Falih Rıfkı Atay'ın naklettiği bir hatıra Dr.Nazım'ın neden idam edildiğini gösteren manidar bir olaydır:Bir yaz gününün küçük bir hatırasını nakledeyim. Köprüden vapura binmiş, Büyükada'ya gidiyorduk. Kazım Şinasi, galiba Necmettin Sadak, rahmetli Cavit Bey ve ben güvertede beraber oturmuştuk. Moda İskelesi'nden vapura İttihat ve Terakki merkez-i umumi azasından rahmetli Dr. Nazım bindi. Cavit alaycı ve tenkidci idi. Anadolu'yu da, Ankara'yı da, Mustafa Kemal'i de pek hafife alıyordu. Milletvekilliği taslamamak için tartışma aramıyordum. Fakat Doktor Nazım tam bir intikamcı ve kinci dili kullanıyordu. Hıristiyan azınlıklarla Türkler arasında fark yapıldığından şikâyet edecek kadar kendini unutmuştu. Politika tartışmalarını hiç sevmeyen Kazım Şinasi bile, eski Merkez-i Umumi günlerini hatırlayarak, bir aralık:-Aman doktorcuğum, hiç olmazsa sen bunları söyleme... dedi.

Doktor Nazım:-Bizim zamanımız başka idi, şimdiki zaman başka... diye cevap verdi, sonra da:

-Trabzon İttihat ve Terakki şubesinin evrakı neşrolunsun. Kuvay-ı Milliye'yi kim yapmıştır, öğrenirsiniz, diyordu.

Cavid:-Evet Mustafa Kemal bir devlet adamı olamaz, siyaset bilmez, hükümet işleri bilmez, fakat askerliğine de bir şey diyemezsiniz ya! Diyecek olmuştu.

Doktor Nazım:-Askerlik mi? Ali İhsan Paşa ordunun başına geçsin. Planları hazırlasın. Tam kumanda vereceği zaman sen gel, onu at, koşulu arabaya bin ve İzmir'e git... dedi.(Atay,1998:367)

Falih Rıfkı Atay'ın anlattığı bu olay, bu iki İttihatçının neden darağacını boyladığını gösteren manidar bir şahitliktir.

Ziya Hurşit:  

İzmir Suikasti Davası'nın darağacına gönderdiği bir başka isim dönemin ateşli mebuslarından Lazistan Mebusu Ziya Hurşit idi.Kılıç Ali'nin anlattığı bir hatıra da Ziya Hurşit'in neden idam edildiğinin ipuçlarını verir:Mustafa Kemal, Sakarya Savaşı'nı kazanmış, muzaffer bir kumandan olarak Ankara'ya dönmüştü. Ankara'da muazzam bir tezahüratla karşılanmıştı. Bütün milletvekilleri terasa çıkmış, Gazi'nin geçişini selamlıyor ve alkışlıyorlardı. Ziya Hurşit, Birinci Meclis'in ortasına konulmuş bir kara yazı tahtasının üzerine tebeşirle şunları yazdı: "Bir millet putunu kendi yapar, kendi tapar." (Kılıç-Turgut, 2010:462)

Ziya Hurşit'in bu anlamda sabıkası kabarıktır.Velidedeoğlu, bunu şöyle anlatır:Saltanatın kaldırılması anında Başkanın: “Oybirliğiyle kabul edilmiştir” sözüne karşı, Rize Milletvekili Ziya Hurşit “Ben muhalifim, oybirliğiyle değil, çoğunlukla kabul edilmiştir” diye bağırmıştı. (Velidedeoğlu,1977:133)

Kılıç Ali ve Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun şahitlikleri de Lazistan Mebusu Ziya Hurşit'in neden dokunulmazlığı bile kaldırılmadan idam edildiğini anlamak için önemli ipuçlarıdır.

HAFTAYA: CHP DÖNEMİNDE BİR DEMOKRASİ TİYATROSU:21 TMMUZ 1946 SEÇİMLERİ

                                                                                                                                                                                                                                           

                                                KAYNAKLAR
Akyol Taha, (2012), Neşe Düzel, Taraf, 06.02.2012
Altan Mehmet, (2001), Birinci Cumhuriyet Üzerine Notlar, İstanbul: Birey Yayıncılık
Apuhan Recep, (1993), Öteki Menderes,İstanbul:Timaş Yay
Atay F. Rıfkı,  (1998), Çankaya, İstanbul:Bateş Yay.
Ateş N. Yurtseven, (1998), T.C.'nin Kuruluşu ve TCF,  İstanbul:Der Yay
Aydemir Şevket Süreyya, (1974), Suyu Arayan Adam, İstanbul: Remzi Kitabevi
Barlas Mehmet,(2000), Darbeler ve Kavgalar Devri, İstanbul:Birey Yay
Cebesoy Ali Fuat,(2007),Siyasi Hatıralar, İstanbul:Temel Yayınları
Grew John,(2000), Türkiye Hatıraları,  İstanbul:Cumhuriyet Gaz. Yay.
Kabaklı Ahmet,(1989),Temellerin Duruşması, İstanbul: Türk Edebiyat Vakfı Yay
Karaosmanoğlu Y. Kadri,(1993), Politikada 45 Yıl, İstanbul:İletişim Yay.
Karatepe Şükrü,(1993),Tek Parti Devri, İstanbul:Ağaç Yay
Karpat Kemal, (2007), Osmanlıdan Günümüze Elitler ve Din, İstanbul: Timaş Yay
Kılıç Ali -Turgut Hulusi,(2010)Kılıç Ali'nin Anıları, İstanbul:İş BankasıYay
Lewis Bernard, (2000), Modern Türkiye'nin Doğuşu,Ankara:Türk Tãrih Kurumu
Mumcu Uğur, (1998), Kazım Karabekir Anlatıyor, Ankara: UM.AG Yay.
Özoğlu Hakan,(2010), 11.07.2010
Sarıbay Selahattin Adil, (1982), Selahattin Adil Paşa'nın Hatıraları, İstanbul: Zafer Matbaası
Tunaya Tarık Zafer, (1989),Türkiye'de Siyasal Partiler, Cilt: 3, İstanbul: Hürriyet Vakfı Yay
Tunçay Mete, (2010), Neşe Düzel, 1-2-3.03.2010 Tunçay Mete, (2011), Akşam,09.09.2011 
Uyar Hakkı,(1998),Tek Parti Dönemi ve Cumhuriyet Halk Partisi,Boyut Kit:İstanbul
Velidedeoğlu Hıfzı Veldet, (1977), Anıların İzinde, İstanbul:Remzi Kitabevi.
Zürcher Erik Jan,(2005),Milli Mücadelede İttihatçılık,İstanbul:İletişim Yayınları,