11 Kasım 2016

Kalıplarla konuşmanın tehlikesi…

Sadece siyasette de değil hemen hemen yaşamın her alanında, ortadaki bir meselenin günahlarını karşımızdakinin omuzlarına yüklemeyi ve kendimizi kurnazca pirüpak addetmeyi seviyoruz. 

Bu karakterimizi sergilerken kafamıza yerleştirdiğimiz kalıplardan ve ezberlerden destek alıyoruz çoğunlukla.

Kalıplarla konuşmak bizlere her daim inanmaya meyilli olanları o an için etkiliyor olsa da uzun soluklu düşünüldüğünde pek de yararı yok. Aksine sürekli aynı argümanlara sarıldığınızı fark eden herkes kolayca bu söylem kalıplaşmasının kolaycılık ve cehalet kaynaklı olduğunu görebilir.

Çünkü ezberler üzerinden konuşmak kişinin farklı cephelerden sorunlara bakma yeteneğini de köreltiyor bir süre sonra.

Meseleleri soru bombardımanlarının süzgecinden geçirmek, kural dışı analizlere tabii tutmak, doğru-yanlış değerlendirmelere almak gibi huylar zamanla törpüleniyor.

Öyle ki yerli yersiz kullanılmalarına dönük alışkanlıklardan dolayı sapla samandan geçtik armutla kavağı dahi aynı cümlede kullanabilmenin saçmalığı dahi normalleşiyor bir süre sonra.

Kalıplarla konuşmanın en zararlı etkisi kişiyi değişmesi zor sabitliklerde kilitlemesi. Rakip olarak gördüğünüzü ‘tuş etmek' adına sarıldığınız her kalıp ve ezber, saklanamaz derecede bilgi seviyenizi geçmişin bir vaktine çiviliyor.

Bunca olumsuzluklarına rağmen ezberlerle ya da kalıplarla konuşmak öteden beri albenisi olan bir durum.

Birçok siyasetçi, yorumcu, uzman ya da bürokratın ettiği laflara alıcı gözüyle bakıldığında insanı bezdiren kalıplarla konuşmanın yaygınlığı kolayca görülebiliyor.

Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisinin 6 Kasım 2016 tarihinde olağanüstü gündemle toplanmasının ardından yayınlanan bildiri de adeta kalıplara kurban edilmiş gibi.

Bildiriye dair tepkiler, içine bolca serpiştirilmiş klasik ezberlerin varlığından zaten.

O yüzden ‘Ülkemizi 14 yıldır yöneten AKP iktidarı, devlet yönetiminin her kademesine yerleştirdiği FETÖ elemanlarıyla Türkiye'yi bilinçli ve planlı bir şekilde darbe ortamına sürüklemiştir' diye başlayan ilk paragraf bile Başbakan Yıldırım'ın Siz ana muhalefet partisisiniz. İktidar alternatifisiniz. Bu kafayla sittin sene iktidar olamazsınız' sözünü doğruluyor.

Amaç uğruna hakikatle yalanın birbirine karıştırılmasına göz yumulurken, arada söylenen doğruların nasıl hükümsüz kılındığına da örnek bir cümle bu.

Evet, AK Parti iktidarları döneminde bugüne kadar yüzlerce defa yazıldığı gibi devlet yönetimine FETÖ elemanlarının yerleştirildiği bir gerçek. Bunu başta Cumhurbaşkanı olmak üzere her dürüst kişi kabul ediyor zaten.

Fakat bir gerçek dillendirilirken ardına ‘Türkiye'yi bilinçli ve planlı bir şekilde darbe ortamına sürüklemiştir' gibi bir rezalet eklendiğinde bahsettiğimiz kalıplar veya ezberlerle konuşmanın tuzağına düşülmüş olunuyor.

‘AKP iktidarı 15 Temmuz'da yaşananlardan hiçbir ders almamıştır… Türkiye, FETÖ ile mücadele bahanesiyle ortaya konan karanlık ve otoriter Saray darbesini yaşamaktadır. Mevcut siyasi durum halkımızın özgürlüğüne ve ülkemizin bekasına yönelik büyük bir tehdit oluşturmaktadır.'

Vicdanlı hiçbir kimsenin kabul etmesinin mümkün olmadığı gerçeklere aldırmadan ezberlerle ve kalıplarla konuşmanın çıngarlığına delil değil mi bu cümle?

15 Temmuz'da yaşananlardan ders almayan, onca kahrolası planın ifşa olmasına karşın hala FETÖ ile dirsek temasına giren ve onun ülkenin bekasına yönelik büyük bir tehdit olduğunu anlamayan kim?

O cehennemi günde kimlerin, ne yapmak istediğinin dahi CHP tarafından henüz doğru dürüst anlaşılmadığının teyidi değil mi bu sözler?

Yetmiyor kalıp ve ezberlerin hadsizlikleri devam ediyor CHP'nin bildirisinde.

Neymiş Cumhuriyet Gazetesi'ne yönelik dava hukuksuz ve akıl dışıymış… Hükümetin yönlendirmesi ve desteğiyle açılmış siyasi bir davaymış... Siyasi iktidar yalnızca gazetecilik faaliyetleri nedeniyle Cumhuriyet'le yaşıt ve basınımızın simgesi olan Cumhuriyet Gazetesi'nden adeta öç almaktaymış…

CHP kalıplara ve ezberlere bu kadar meyilli olmasa, asıl Cumhuriyet'in (FETÖ elemanı çalışanları eliyle) Türkiye'yi bilinçli ve planlı bir şekilde darbe ortamına sürüklediğini görebilecek. Fakat niyet o olmadığından yetmiyor ‘OHAL kapsamında tutuklanan, görevden uzaklaştırılan ve ihraç edilen tüm yurttaşlarımıza adil yargılanma hakkı tanınmalıdır' gibi başka bir kurusıkı kalıba sarılıp FETÖ soruşturmalarını adeta şaibeli kılıyor.

Bildiride yer alan HDP'li vekillere dair sözler de aynı kalıplardan besleniyor. Neden ve nasıl bu noktaya gelindiğinin objektif değerlendirmesini yapmak yerine ‘AKP, bugün de Meclis'teki milletvekillerini tutuklatarak teröre hizmet etmektedir' gibi klasik ezberlerin cazibesine kapılıyor.

Bildirinin gerisi CHP'nin bildik ezberleriyle dolu. Yok Anayasa Mahkemesi'nin içtihatlarına aykırılıklar, yok otoriter rejimler, özgürlük kısıtlamaları, yoğun baskılar, yok can güvenliğine yönelik tehditler, saldırılar, baskılar…

Bildiri, CHP'nin söyleyegeldiği ezberlerin piriyle bitiyor adeta ‘FETÖ, PKK ve IŞİD terör örgütlerine yardım ve yataklık eden Saray ve AKP yöneticileri, demokrasimize ve ülkemizin bekasına yönelik en büyük tehdittir.'

CHP'nin bildirisi gösteriyor ki kalıplarla ve ezberlerle konuşmayı marifet sayan muhalefet, demokrasimizi, birliğimizi, huzur ve barış ortamımızı daha fazla tehdit ediyor.