31 Temmuz 2015

Kandan beslenenlerin soykırım suçlamalarına cevabımdır!

Birkaç gündür bilhassa terör örgütü mensupları ve sempatizanları, sosyal medya hesabımdan paylaştığım 24 adet twittin sadece biri üzerinden şahsımı linç etmeye çalışıyor. Örgütün gençlik yapılanması ve farklı internet siteleri de ölüm tehditleri savuruyor. Binlerce küfür ve hakaret ise cabası...

Onların bu tepkisi normal... Zira twitlerin ana temasında, Güneydoğuda tırmanan terör eylemlerinin ve her gün gelen şehit haberlerinin toplumun kahir ekseriyetinde yarattığı psikolojik travmanın olası sosyolojik sonuçlarını paylaştım.

Bölge halkının örgüte olan desteğinin minimize edilmesi ve hatta tamamen ortadan kaldırılması gerektiğine dikkat çektim.

Gelin görün bu twite terör örgütü mensupları ve yandaşlarıyla aynı pencereden bakan sözde' İslamcı ve Ümmetçi' bir güruh da türedi. Üstelik beni faşizmle suçlayan bir akıl tutulmasıyla.

Oysa 24 parçadan oluşan twitlerde, yaşanan terör ve şiddet olaylarının etnik temelli bir fotoğraf oluşturmasının sakıncalarına dikkat çektim sadece.

PKK ve bileşenlerinin bölge halkından destek almaması durumunda kolaylıkla biteceğine işaret ettim. Bölge halkını PKK'lılara kapısını ve sofrasını açmamaya davet ettim.

Toplumların tahammül sınırlarının zorlanmaması gerektiği konusunda uyarılarda bulundum.

Yaşanan şiddet ve terörün, zaten zedelenmiş olan bir arada yaşama duygusunu ortadan kaldıracak bir sürece doğru gittiği tespitinde bulundum.

1000 yıllık kardeşlik söylemlerinin karşılığı olmayan hamasi lafların ötesine geçmediğini, çözüm süreci boyunca terör örgütünün şımarıklığına dayalı birçok hukuksuzluğu ve şiddet eylemini "yol kazası", "sürece sabotaj" gibi söylemler eşliğinde toplumun sineye çektiğini aktardım.

Bu kadar barışa yaklaşılmışken, örgütün tekrar şiddet ve terör eylemlerini seçmesinin, katliamlara başvurmasının, yıllardır yutkunmaktan gırtlağını yara eden toplumun sabrını taşırdığına dikkat çektim.

Tweetlerim maksadını aşmış olabilir. Belki 24 twit içerisinden birini seçince, anlam farklılaşması ortaya çıkmış olabilir. Lakin genel bir değerlendirme üzerinden gidildiğinde, yaşananlara önlem alınmaması durumunda PKK'ya destek verenlerin geçmişte yaşanan birtakım acı hatıralarla karşı karşıya kalabileceği uyarısında bulundum.

Bazı toplumsal patlamaların, devletin bile önlemesi imkânsız hale gelebileceğini bu coğrafyada bizlerden daha iyi kim bilir?

Sırf kardeşliği tesis etme ve birlikte yaşama duygusunu güçlendirme amacıyla başlayan bir süreçte, toplumun kahir ekseriyeti, tahammül sınırlarını aşan eylemleri bile yutkunurken, belli bir kesim bu tahammül sınırlarını zorlayan terör ve şiddetin merkezindeki örgüte desteğini kesmezse, bunun sosyolojik ve toplum psikolojisi açısından doğuracağı sonuçları ortaya koyan bilimi de mi inkâr edeceğiz?

Hangi toplumda, "siz kardeşsiniz, barışın" çabalarına boyun bükenler, terör ve şiddettin merkezideki bir örgüte destek verenlerle bir arada yaşama duygusunu ilelebet koruyabilir?

Bu duygunun bir noktadan sonra patlayacağı ve acı olayların yaşanacağı bir sürece işaret etmek, bizim değilse kimin görevi?

Böyle bir uyarıyı yapmaktan, maksadını aşmış olsa da tarihten bir örnek vermemten "soykırım" daveti sonucu çıkaranlar, aslında mevcutta düşük yoğunluklu bir soykırım girişimini alkışlayanlardan başkası değil.

1915 olaylarına giden sürecin acılarını en derinden yaşamış, Taşnak çetelerin insanlık dışı katliamlarından zarar görmüş bir neslin ferdi olarak, o dönem yaşananların soykırım olarak ifade edilmesinin kendi başına insanlık suçu olduğuna inanan ben mi soykırım tehdidinde bulunacağım?

Birçok Avrupa ülkesinde ajanslara ve parlamenterlere 24 parça twitten sadece birini servis edip onların hesaplarından paylaşmasını sağlayarak, beni hedefe oturtanların aynı zamanda da ölümle tehdit etmesi, soykırım gibi hiçbir dini anlayışa sığmayacak eyleme ne kadar yatkın olduklarının da en net fotoğrafıydı.

Ne Faşizm'e ne de soykırım gibi bir insanlık suçuna meylim olmaz, lakin birlikte yaşama ve kardeşlik arzusunun önündeki engelleri tespit etmek görevim. Bu engellerin ortadan kaldırılmaması durumunda yaşanması muhtemel acılara işaret etmek insanlık görevim.

Bütün bunları yüksek perdeden dile getirmek de benim tarzım.

Bu tarzıma karşı çıkılabilir, bunu da anlayışla karşılarım lakin daha başka suçlamalar yöneltenleri anlayışla karşılamam. Hele kan ve gözyaşından beslenen ve "her Kürt PKK" diyerek PKK'yı savunma adına Kürt kardeşlerimizi kendine kalkan yapıp saldıranlarla sözde Ümmetçi edalarında ahkam kesen kerameti kendinden menkullere asla anlayışla yaklaşmam.