12 Aralık 2015

Kapanmayan cephe: El-Cezire

Bakın yaklaşık 100 yıl once; bugün batının, siyonizmin ve Rus emperyalizminin kuklasına dönüşen başı bozuk Kürt çetelerin kantonlaştırmaya çalıştığı, küresel sistemin hegemonya alına dönüştürülmek istenen topraklar, üzerinde Kürt mücahidler ne kahramanlıklara imza atmış…

1. Dünya Savaşı henüz bitmedi; cephelerde henüz kapanmış değil! Balkanlar, Kuzey Afrika, Suriye, Irak, Kafkaslar, Orta Asya…

1. Dünya Savaşı'nın devamı olan örtülü ve parçalı bir 3. Dünya Savaşı yaşıyoruz adeta. Mahmut Berzencilerin, Fevzi Kavukçuların, Özdemiroğlu Ali Şefiklerin torunları, bugün harp sahasında ve mücadelelerini sürdürüyor. Türkmen, Arap ve Kürtler omuz omuza, Rus, İran ve Esed işbirliğine ve emperyalizmine karşı mücadele ediyor. Dün Teşkilat-ı Mahsusa bu yapıları ve örtülü faaliyetleri örgütledi; bugün devam eden süreç de aynı...

Bugün Ahrar-üş Şam'ın, Cunud-üş Şam'ın, Ceyş-ül İslâm'ın, Türkmen Tugaylarının ve Fetih Ordusu'nun verdiği mücadelenin 100 yıl önce Suriye'nin özgürlüğü yolunda verilen mücadeleden zerre kadar farkı yok.

Halep'in, Antep'ten, Musul'un Van'dan hiç bir farkı yok. Türkiye büyümezse küçülecek. Musul'u, Halep'i almazsak; Diyarbakır'ı, Hakkari'yi kendi ellerimizle veririz...

Tam 100 yıl önce bu topraklara gelen emperyalistler en zor zamanlarımızda gırtlağımıza çöktü. Hristiyan-Siyonist ve onların yerli işbirlikçileri (günümüzde PKK, FETÖ, DHKP-C ve türevleri) Sykes-Pickot'u imzalayıp, cetvellerle kan sınırları çizerek ayırdılar ümmeti. Ama Sykes-Pickot'un miadı bizim ve ümmetin gözünde doldu. 2016 tam 100'üncü yılı olacak anlaşmanın. Ümmet artık bu suni sınırları kabul etmiyor ve Türk kardeşleriyle kucaklaşmak istiyor. Hür Suriye'de, Musul ve Halep'te şanlı bayrağımızın dalgalandığını görmek hiç de ütopik değil.

Bakın yaklaşık 100 yıl once; bugün batının, siyonizmin ve Rus emperyalizminin kuklasına dönüşen başı bozuk Kürt çetelerin kantonlaştırmaya çalıştığı, küresel sistemin hegemonya alına dönüştürülmek istenen topraklar üzerinde Kürt mücahidler ne kahramanlıklara imza atmış…

1918'de Halil (Kut Paşa) komutasındaki 6. Ordu, İngiliz taarruzları karşısında, Musul istikametine doğru çekilmek zorunda kalır. Halil Paşa, Süleymaniye ve çevresinde Ordu'dan ayrı kalmış askeri birlikleri ve Irak topraklarının en azından bir bölümünü kurtarabilmek amacıyla, Süleymaniye dağlarında yaşayan Kürt aşireti Berzenclerin liderli Şeyh Mahmut'a bir telgraf çeker.

Halil Paşa, Şeyh Mahmut'a çektiği telgrafta, “kalan ordu birliklerimizi sizin emrinize veriyorum. Sizi yalnızca emrinizdeki kuvvetlerin komutanı olarak değil aynı zamanda Süleymaniye Sancağı ve havalisinin azlolunmaz emir'i olarak tayin ediyorum” diyerek bölgenin savunmasını Osmanlı Orduları çekilse bile Şeyh Mahmut ve Osmanlı Devleti'ne bağlı Kürt aşiretleriyle elde kalan ordu birliklerine bırakır.

Şeyh Mahmut Halil Paşa'nın telgrafını alır almaz Süleymaniye'de mahsur kalan yaralı Türk asker ve subaylarını Musul'a başarılı bir operasyonla gönderir ve İngilizler'e Süleymaniye ve havalisinde kan kusturur.

Halil Paşa konuya dair hatıratında şöyle yazar: “Şeyh Mahmut ve bölgede yaşayan Kürtlere tam bağımsızlık verdim. Bu topraklar Osmanlı toprakları olduğuna göre ve halen Osmanlı ülkesi sayıldığına göre ben de ona istiklalini verebilirdim. Öyle zannediyorum ki; bu tarihte bir Kürt aşiretine verilen ilk bağımsızlıktır. Hiç olmazsa İngilizlerin propagandalarına kanıp bizi arkadan vurmalarını önlemiş oldum...”

Mondros Ateşkes Anlaşmasına aykırı olarak işgal edilen Musul'u almak üzere İngilizler'e karşı ayaklanmalar başlar. İlk ayaklanma 25 Mayıs 1919'da gerçekleşir. Ayaklanmaya, Şeyh Mahmut Berzenci'nin Berzenc, Hemavend ve Caf Kürt aşiretleri katılır.

Şeyh Mahmut Berzenci'nin kardeşi Şeyh Abdülkadir komutasındaki aşiretler Süleymaniye'yi geri alır. Burada bulunan İngiliz subaylar ve memurlar tutuklanır. Cephaneler ve mühimmatlar ele geçirilir. Savaş 1919'dan 1923'e kadar devam eder. 1921 yılında Ankara Antlaşması ile birlikte Güney Cephesi'nin kapanması üzerine görevi Teşkilat-ı Mahsusa alır. Antep Müdafası'nın lideri olan Yarbay Özdemiroğlu Ali Şefik Bey, beraberinde Türk subaylarından oluşan güçlü bir Müfreze ile Mustafa Kemal tarafından Irak'a gönderilir. İngilizler'den Musul, Kerkük ve Süleymaniye'yi geri almak amacıyla bölgede askerî operasyonlar gerçekleştirir ve İngilizler'e karşı cetin bir savaş verirler.

El- Cezire Cephe komutanlığını Çanakkale Kahramanı Cevat (Çobanlı) Paşa ve daha sonra Nihat (Anılmış) Paşa üstlenir. Özdemiroğlu Ali Şefik Bey Türkmenler, Kürtler ve Araplardan kuvvetlerle Musul, Kerkük ve Süleymaniye'nin kurtarılması için ciddi bir mücadele verir.

Osmanlı Orduları Irak ve Suriye topraklarından çekilirken Osmanlı Ordusu'nda görev yapan Irak ve Suriye asıllı subayların bir bölümü İngiliz ve Fransız emperyalizmine karşı mücadele etmek için ata topraklarında kalır. Fevzi el-Kavukçu bunlardan birdir. Osmanlı Ordusu'nda subaylık yapmış ve Mustafa Kemal'in yakın arkadaşlarından olan Fevzi el-Kavukçu, Suriye Türkmenlerindendir. Fransız emperyalizmine karşı Fevzi el-Kavukçu önderliğinde başkaldıran Suriye Türkmenleri, Arapları ve Kürtleri, omuz omuza işgalcilere karşı mücadele eder.

Fevzi el-Kavukçu emrindeki kuvvetler, Hama kentini Fransızlardan alarak, Fransız emperyalizmine karşı Suriye'nin bağımsızlığına uzanan süreçte Suriye'yi özgürleştirir.

Tarihe bu perspektifine bakınca, bugün PYD/YPG gibi Kürt örgütlerin, hiç kapanmayan cephe olan El-Cezire cephesinde, Amerikan, Rus, İngiliz ve Fransız emperyalizmine ve Küresel Sisteme köpeklik yapmasını anlamakta zorlanıyoruz gerçekten. Kürtler böylesine onurlu bir tarihin mirasını böylesine onursuzca ve kalleşçe tüketenleri artık görmeli ve tepkilerini en şiddetli bir şekilde koymalı.

zihnicakir@gmail.com

@zihnicakir