26 Kasım 2015

Karanlık bir Türkmen sabahı

Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında. 
Aşklarım, inançlarım işgal altındadır 
tabutumun üstünde zar atıyorlar 
cebimdeki adreslerden umut kalmamıştır 
toprağa sokulduğum zaman çapa vuran adamlar 
denize yaklaşınca kumlar ve çakıl taşları 
geçmiş günlerimi aşağılamaktadır.

İsmet Özel, bu şiiri yazarken yabancılaşan çağına isyan ile farkındalık zırhını kuşanıp “öz” kalesine seferde ruhunun anavatanını kurtarma derdindeydi muhtemelen.

20. asır Türk ve Müslüman için karanlık sözlerin yazılıp çizildiği bir işgaller çağı oldu. 21. asrın başında da Arap Baharı'nın umut vaat eder görünen fecr-i kazibi sonrasında, nihai büyük kaoslarından birini yaşamaya başladı.

20. asrın en büyük yıkımlarından biri Osmanlı Devleti'nin ve onun ifade ettiği jeopolitik anlamının yıkılmasıydı. Bir coğrafya artık vatan olma niteliğini bir insan topluluğu da millet olma gücünü yitiriyordu. Sonrasında Küllerin arasından doğan genç Cumhuriyetle bugüne kadar gelindi.

Bu süreçte coğrafya ve insan yani tarih parçalandı; bölündü; birliğini kaybetti. Dilindeki metafizik yıkımla beraber ruhunu yitirdi ya da ruhunu yitirdiğinden dili kötürümleşti. Düşünemez oldu; şehirler kuramıyordu artık ve umranında baykuşlar ruhun kalbini didikliyordu.

Bu süreçte coğrafya Balkanlaştı, Kafkasyalaştı ve Orta Doğulaştı; kendi olamayan başka adlarla yağmalandı; parçalandı. Dünyanın dev dengesi altında kalana bir büyük medeniyet özünü de sözünü de kaybetti. Güneş artık Batıdan doğuyordu, yani kıyamet.

Balkanlaşırken al kanlara bulandı. Bu süreçte Bosna'da vuruldu tarih meleği. Balkanların kalbinde ateş olup yandı tarih; Türk, Müslüman; Boşnak zamanın dışında kalan bir medeniyetin çocuklarına uğursuzlar saldırdı; mahrem çiğnendi, evlatlar kesildi ve karanlık sözler yazıldı işgal üstüne.

Azerbaycan'da canlara kıyıldı Kafkasyalaşan Derbent'te. Bölünen, sahipsiz kalan yurda ayıların izinde kargalar üşüştü. Medeniyetin tek dişi kalmış canavarı omuz verdi Karabağ'da Hocalı'da katliama; soy kırıldı, canlar yandı. Ellerimiz bağlı bağrışabildik sadece, kara sözler yazabildik; slogan olabildik sadece.

Nihayet, Orta Doğu'laşan bölge parçalandı; cetvellerle ayrıldı. Yetmedi içeriden dışarından katliamlar yaşandı. Irak'ta Kerkük'te Türkmen öldü, ölüyor; şimdi Suriye'de ölüyor. Türkmen sahipsiz, stratejik hesaplarda yeri yok; yok olması dilenen bir var. Bugün Bayırbucak'ta akan kan aşağılanan geçmiş günlerimizin son hatıralarından birine tasalluttur. Süleyman Şah Türbesi ile birlikte atılmak istenmektedir bin yıllık vatanından. “Kobani”de kanayan vicdanlar Türkmen dağında suskun ve sessiz. Müttefik uçaklar yok Türkmen Dağı'nın üstünde Rus zulmü yağıyor Bayır Bucak'a ve dünya sessizce ölümü izliyor. Karanlık bir Türkmen sabahına uyanan mahmur gözler karanlık sözlerle de uyanmıyor. Tabutumuzun üzerinde zar atanlar anlaşılmıyor; cebimizdeki adresler vefasız ve duyarsız.

Geçmiş günlerimiz bir asırdır aşağılanıyor; bugün Suriye'de bombalanan Türkmen değil tarih. Çaresizliğimiz adeta yüzümüze vuruluyor. Tarihteki yerimizi hatırlatır gibi…

Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında 
öyle yoruldum ki yoruldum dünyayı tanımaktan (İsmet Özel)