Kararlılık
“Beşerin azmini tevkif edemez sun’u beşer!”
(M.Akif Ersoy)
İnsanın yaratılıştan beraberinde getirdiği
özelliklerden önemlisi kararlılıktır. İnsanın bir konuda kararlı olması onu başarıya
götüren bir etkendir. İnsanın azmini durduramaz yine insanların buldukları,
yaptıkları, ürettikleri çeşitli öldürme araçları yani sanatıyla bulduğu
silahlar insanın kararlılık ve cesaretini yenemez. Çünkü insanın yaratılıştan
getirdiği kararlılık Allah’ın sanatıdır. Oysa insanın yaptığı silahlar insanın
sanatının eseridir. Tartışmasızdır ki İlahi olanla beşeri olanın karşılaştırılması
bile gerekmez. Bugün İsrail’in kopardığı fırtına ve üstün olduğuyla ile ilgili
spekülasyonlar Filistinlilerin gözünü korkutma amaçlıdır. İsrail’in gerçekte
böyle bir üstünlüğü yoktur. Olsaydı bu kadar zamandır İsrail bir sonuç alırdı. İsrail’in
bugüne kadar gözle görülür bir başarı elde edemeyişi, iddia edildiği kadar
güçlü olmadığı; Filistinlilerin ise cesaretle kararlılık gösterdiği anlamına
gelir.
İnsanlar arası ilişkilerde olumlu ya da
olumsuz çabalar olur. Olumsuz olanlar; çıkarcılık, kıskançlık, çekememezlik, tahammülsüzlüktür.
Bunların çarpışmasından savaş ortaya çıkar. Savaşların ortaya çıkış
nedenlerinden önemlisi “çıkarcılık” tır. Derler ki; “Devletlerin dini
yok; ancak çıkarları vardır.” Tarih bunun örnekleriyle doludur. Batı
ülkeleriyle aynı inancı paylaştıkları
halde yüzyıllarca (Yüz Yıl Savaşları) birbiriyle savaşmışlar; hatta aynı dinin
inanç farklılıkları ya da uygulama biçimleri, (mezhep) ritüellerin farklı olması
bile ayrılıklara ve sonunda savaşlara neden olmuş...
Kavga ve savaşların nedeni din olsaydı 1.ve
2. Dünya Savaşları’nın rakipleri Hristiyan inancına mensup ülkelerdi. Günümüzde
de örneğini yakın zamanda yaşadık ve yaşamaktayız. Rusya-Ukrayna Savaşı bu
tezimize güncel bir örnektir. Çünkü bilindiği üzere Rusya ve Ukrayna, Hristiyan
dininin inançlarını taşıyan insanların oluşturduğu ülkelerdir; ancak ikisi de kıyasıya
savaş durumundadırlar. Demek oluyor ki aralarında bir çıkar çatışması var. Bakıyorsunuz
Ukrayna’yı destekleyen ABD ve Batı Ülkeleri de Hristiyan; Rusya da... O halde
bu ülkeler niye halkı Hristiyan olan bu insanları acımadan ve vebalini düşünmeden
öldürdüler. İsrail, Filistin halkına göç ettirme ve soykırım uygularken bir
yönüyle denebilir ki İsrail, inancının
farklı olmasından ötürü Müslüman
Filistin halkını acımasızca soykırıma uğratıyor. Hatta terörist İsrail başbakanı
yaptıklarına ruhsat bulmaya çalışırken Yahudi dininin kutsal kitabını referans
gösteriyor. Yani; “Biz bunları kitabımızın emri gereği yapıyoruz; bu yaptıklarımızda
kınanacak ya da anormal görülecek bir durum yoktur.” diyor.
Neteyahu’nun bu yaptıklarını destekleyen
arkasını sıvazlayarak cesaretlendiren, aferin diyen Hristiyan ABD ve BATI
ülkeleridir. İşe bakın ki Hristiyan ve Yahudi olduğunu iddia eden İsrailliler
her ne hikmetse bugün canciğer dost olmuşlar. Hatta kitaplarını bile birleştirmişler.
Oysa tarihe baktığımızda ve dini kaynakları incelediğimizde Hristiyan dininin
elçisi Hz. İsa; Yahudilerin ki ise Hz. Musa (as) dır. (a.s.) Allah’ın şanlı bu
iki Elçisi çağdaş değiller ki inançlarını nasıl birleştirsinler. Üstelik biz
biliyoruz ki Hz. İsa (a.s.) doğduğu zaman Yahudiler elçi bizden değil diye
isyan ettiler. Çünkü Yahudileri iddiasına göre gelecek olan elçiler hep
onlardan olacaktı. Çünkü inançlarına göre Yahudiler insanların en üstünü ve
elçiliğe en layık olanlarıydı. Elçi görevlendirilecekse mutlaka İsrailoğullarından
olmalıydı. Başka insanlar elçilik görevine layık değillerdi. Hz. İsa (a.s.)
elçilik görevini açıkladığında onlardan değildir diye gece gizlice evine baskın
yapıp öldürmeye kalkıştılar. Ancak Allah elçilerini koruyacağı için Hz. İsa’yı
(a.s.) onlardan korudu ve onların gözüne Hz. İsa’ya (a.s.) benzeyen birini
gösterdi. Onlar da o kişiyi yakalayıp çarmıha (Haç) gerdiler. (1) İşin tuhaflığına
bakın ki o gün düşmanca elçilerini öldürmeye çalışan bu güruhla bugün Hristiyan
olduklarını iddia eden ABD ve BATI; şanlı Elçileri Hz. İsa’nın (a.s.) baş düşmanının
sırtını sıvazlıyor, yaptıklarına maddi ve manevi destek veriyor!
Ey Hristiyanlar! Elçi’nize hiç mi saygı ve
sevginiz yok ki Elçi’nizi öldürmek isteyen bu
güruhla dost olmuşsunuz; üstelik yaptıkları barbarlıklara da alkış tutup
“Bıyık altından gülüyorsunuz!” Bu da yetmezmiş gibi “Aferin sana!” diyorsunuz.
Bugün öperek kutsayıp başınıza koyduğunuz ve böğrünüzde kalbinizin tam üstünde
saklayıp gözünüz gibi koruduğunuz o haçın neyi sembolize ettiğini hiç düşünmediniz
mi? Bu nasıl bir aymazlıktır? Evet haçın şekli ve ilk defa ortaya çıkışı çarmıhın
biçimini taklitle olmuştur. Çarmıh kelimesini bugünkü deyimle söylersek: Dört
çivi anlamındadır. Hz. İsa’nın (as) yerine yakaladıkları adamın iki elinin
ortasına, ayaklarına ve baş kısmına birer çivi çakıp orada ölümünü
bekledikleri; ağaçtan yapılan bir öldürme düzeneğidir. Şimdi soruyorum size ey Hristiyanlar! Şanlı Elçiniz
Hz. İsa’yı (as) öldürme aracı olan bu düzeneğe bakarken yüreğiniz sızlamıyor
mu? Bu haç, Elçinizin öldürülmek istenmesi olayını ve Elçinizin o günkü
kimsesizliğini; içinde bulunduğu psikolojik durumu, korku ve üzüntüyü size hatırlattığı için düşünüp üzülmüyor
musunuz? Bir yakınınız bir olayda zarar görmüş veya sıkıntı yaşamış, çile çekmişse
o olayı her hatırladığınızda yakınınız aklınıza gelir ve üzülürsünüz. Öyleyse
bizim de sizin de canımız gibi sevdiğiniz Elçi’nizi düşünüp niye
üzülmüyorsunuz? Hayret ediyorum size ey Hristiyanlar! Bakın, aşağıda Hz. İsa
(as) size neler söylüyor?
TAHAMMÜLSÜZLÜK
Kimlerdi, kendilerinden değiliz diye,
Yaşamayı çok görenler, biz elçilere?
Kimlerdi, bileklerimizi,
İki mıhla mıhlamak isteyenler ?
Kimlerdi, ayaklarımızı,
İki mıhla mıhlamak isteyenler?
Kimlerdi, başımızı direğe,
Bir mıhla mıhlamak isteyenler?
Kimlerdi, insafsızca bizi,
Çar mıhla mıhlamak isteyenler?
Kimlerdi, bizi öldürmüş gibi,
Övünüp ellerini ovuşturanlar?
Kimlerdi, onlardan değiliz diye,
Bizi öldürmek isteyenler?