VF kat sol
VF kat sağ

28 Aralık 2015

Kardeşe kalleş

Hastaneler vuruluyor…

Okullar ateşe veriliyor…

Kütüphaneler, içinde çocuklar ve gençler olduğu halde bombalanıyor, yakılıyor…

Sokaklarda hendekler, barikatlar, güvenlik noktaları, çöp yığınları…

Köşe başlarında, sokağın durumuna göre silahlı asker-polis ya da PKK'lılar…

İşine gidemeyen, ailesinin iaşesini kazanmak için evden çıkamayan erkekler…

Bu yıl başladığı güzel yazı defterindeki çizgiler yarım kalmış ilkokul çocukları…

Güneydoğu'nun son durumu herkesçe malum…

Beni ilgilendiren, geleceği…

Geçen yıl 52 şampiyon çıkarmış Güneydoğu Anadolu bölgesi liselere giriş sınavı TEOG'da… 52 öğrenci 120 sorunun 120'sini de doğru cevaplamış… 

Ama bu yıl TEOG'a girmesi gereken 2 bin 554 öğrenci sınava bile giremedi dinmek bilmeyen silah sesleri yüzünden…

Yaklaşık 150 bin öğrenci mevcut durum nedeniyle 2 haftadır ev hapsinde.

Üniversiteye hazırlanan binlerce öğrencinin durumu da aynı… Ne okula gidebiliyorlar ne silah sesleri arasında derslere yoğunlaşabiliyorlar. Geceleri uykusuz, gündüzleri belirsizliğin verdiği kaygıyla geçiyor. Geleceklerini “dağda” gören unsurlara inat hayata tutunmaya çalışıyorlardı oysa…

Kadınların durumu çocuklardan farklı değil. Evdeki küçükleri tek odanın içinde oyalamaya çalışmak bir yana, tencerede kaynayacak yiyecekleri de yok. Valiliklerin ulaştırdığı acil yardım paketleri kısmen karın doyurmaya yarasa da sebze meyve süt gibi günlük insani ihtiyaçlardan bile mahrumlar.

Erkeklerin omuzlarındaki yük belki hepsinden ağır…

Kapıya dayanıp, evlerini çatışma üssü olarak kullanmak isteyen gruplara, PKK'nın “Kürt halkını benden başkası temsil edemez” diktatörlüğüne ya boyun eğmek ya da evlerini ocaklarını terk etmek durumundalar…

Yanlarına aldıkları üç beş parça eşya ile yakınlarının yanına sığınan yüzlerce aile, bu mecburi sığıntılık halinden ne zaman kurtulacaklarını düşünüyor kara kara…

Ve bu ailelerin tamamı, Kürt…

Kendilerine danışılmadan, kendi adlarına verilen bir mücadelenin kurbanları…

Edi beşe! Ji bo nawi min nekuje (Yeter artık! Benim adıma öldürme) dediler, seslerini duyan, çağrılarını umursayan çıkmadı.

Zaroke min nekuje, zaroki keseki nekuje(Çocuklarımı öldürme, kimsenin çocuğunu öldürme) dediler, PKK kulaklarını tıkadı.

30 yıl önce yaşananlar şimdi bir başka şekilde yeniden tekrarlanıyor. İnsanlar evlerinden, hayatlarından uzaklaştırılıyor. Çözüm süreci boyunca törpülenmiş yüreklerinin “yeni acılarla bilenmesi için” kan sızan yaralarına tekrar ve tekrar tuz basılıyor.

Devleti yıllarca baskı ve sindirme politikaları nedeniyle eleştiren güçler, şimdi o baskı ve sindirme politikasının âlâsını yapıyor masum bölge halkına… Üstelik bu baskı bile kontrolden çıkmış durumda.

Masum bölge sakinleri, eline silah verilmiş çocuk yaştaki terör gruplarının, kendi başlarına aldıkları “eylem” kararlarını uyguladıkları, sivil halka zorbalık yaptıkları bir anarşik terörle karşı karşıya.

HDP'nin sorun çözme yahut silahlı grupları kontrol etme gücü olmadığını uzun zaman önce öğrendik zaten.

PKK'nın da Kürt halkını baskı ve şiddetle kontrol altında tutmak ve bölgede tek iktidar unsuru olmaktan başka çabası/hedefi yok anlaşılan. Amacı “devlet olmak” değil “güç olmak”…

Öyle olmasaydı kendi halkına reva görür müydü bunca acıyı?

Okula gidemeyen, sınavlara giremeyen, gelecekleri ellerinden alınarak yine mazlum, fakir, niteliksiz eleman olmaya mahkûm edilen yüzbinlerce Kürt genç…

Dağ mıdır Kürt çocuklarının ve Kürt gençlerin tek kaderi?

Eğer bu kaderden besleniyorsanız, oluşturmaya çalıştığınız iktidarınızı bu kadere borçluysanız, bu sorunun yanıtı “evet”…

Yok, gerçekten Kürtlerin “eşit vatandaş” olmasıyla derdiniz, nasıl açıklanabilir kardeşinize kalleşliğiniz?