07 Şubat 2023

Karlı Bir Günde Güvercinler

Muallim şahsiyete temyiz yeteneği kazandıran bir hademedir. Merhamet şüphesiz Hakka dair bir sıfattır. İnsanlar için fazla iddialı ve fazla kibirli bir kavramdır. İnsanın insana merhameti her zaman kakafonik bir tecrübe oluşturur. Merhamet Tanrı kavramıdır. Bunu söylerken bu mefhuma çok dikkat etmek lazımdır. Zira insan insanla efendi köle ilişkisinde değildir. İnsan insana faydalı olup hizmet ettiğinde insanlık sıfatı teşekküle başlar. Yahut buna dair terbiye muallim tarafından verilip bunun enayilik olmadığını bilinçli bir amel haline getiren insan için kemal noktasında bir gelişmeden bahsetmek mümkün olabilir. İnsan insanın kurdudur diyen kudurmuş zihin yapısı yanında insanı insana kul eden bir başka azgınlık da vakidir. Lakin insan insana faydalı oldukça insan olur; merhamet etmek değil insanın insana hizmet ederek: iyilik, doğruluk ve güzellikle diğerine dair bir alanda ilişkinin geliştiği o yerde vicdani olan ve hikmete dair bilgece bir idrakin teşekkülünden söz edebiliriz. Merhametçilik oynamak bir dilenciye üç kuruş verip kendini kâinatı kurtardı zannetmek hamlık olsa gerektir.

Karlı bir günde kuşlara, kedilere yiyecek bir şeyler verirken kendisinde merhamet duygusunun makesini gören kişi meşrebimizce tövbe etmelidir. Allahın bir kuluna yapılan her türlü katkı fayda odaklıdır, vecibedir ve iyililiğin yapılması yoluyla kişinin kendi değirmenine su taşımasından ibarettir. Hak kimseye merhamet bayraktarlığı bağışlamamıştır. O kuşlara atılan bir tutam buğday yahut bulgur onlara merhamet değil insanlığın gereği yapılan bir hizmettir/ameldir. Bilgelik yolunda minicik bir adım da olsa kendisinde o sessiz canlara karşı merhamet hissettiğini zanneden kişi aslında kendisinden çalmıştır. Vakıf medeniyeti kuran vicdanlar bir gösteriş ve itibar derdinde değil mütevazı bir kulluk mahviyeti ile bunu yapıyorlardı. Kalpleri Allah bilir elbette kimin neyi niye yaptığı yarın hak divanında zahir olacaktır. Lakin canlara fayda kişiye itibar değil vecibedir. Bundan ötürü de kimse hanesine fazilet yazılmasını beklenmemelidir.  

İnsanın fiziki olarak sabit kalan kütlesi şartlara göre ağırlık kazanır. Kimi zaman birkaç kadehe meze olup yoka gider, çöp olur, kimi zaman ak kanatlarda göğe çıkar şad olur. Muallim şahsiyetin insanın kütlesinde sabit olan umumiliği öğretip merhamet zannıyla kendisini ağırlık kazandım zannederken yok olacağını lakin beklentisiz bir fayda anında ise o kütlenin dünyaya bedel hale gelebileceğini öğretendir. Töresini yitiren millet pusulasız gemi gibi çıkar fırtınalarında savrulur durur. Kavramların içi boşalır, katılaşır; o eski zamanlardan kalma itibarlı mefhumlar bir takım süfli emeller uğruna sömürülür, istismara uğrar. Bu durumlarda işte merhamet şov aracı oluverir. Acınası haller itibar vesilesi olur. Kütlesi birkaç okka et olan zeka ne yazık ki kainatı içine alan akıl yanında yokluğa düşer. İşte insan kendisini bilme imtihanında buna dikkat etmelidir. Bilgece kavramları, lafızları bilmek onları temessül etmek değildir. Bir güvercin cana bir avuç buğday atan kendisine insanlık katar ama bunu da bu sebeple yaparsa yine boşa bir gayretle debelenir durur. Kütlemiz her yerde sabit canlar ama ağırlığımız amelimiz kadar sanki. Kelamın ve amelin arkasındaki hali göremeyene ne güvercin fayda eder ne de evren. Ondan daha önemlisi Hakk amele bile bakmayarak kalpteki niyete bakıyor. Kendini bilmek için niyetini gözetmek zaruridir.

Mavi gök yağız yer arasında var oldum sanma talib seni bir kadehe koyarlar da ateşten denizlere atarlar. Mumdan geminde nereye varırsın onu da Hakk bilir artık. Avazeyi bu âleme Davut gibi sal baki kalan hoş bir sada, bir de hâl imiş… Hâlimizin yetmediğine kâlimiz ne yapsın talip! Güvercin canlar var olun ihya ettiniz…

Vesselam