19 Ocak 2023

Karne, tatil ve yeniden çocuk olmak

Uzun ve yorucu bir dönemin daha sonuna geldik. Milyonlarca öğrenci yarın karne alacak. Velilerde ve çocuklarda karneye dair bir merak ve heyecan yok gibi. Çünkü herkes e-okul uygulaması sayesinde karnesindeki notları biliyor zaten. Teknolojinin kolaylıkları ve konforu gibi duyguları ve manaları azaltan bir yanı da var elbet.

 

Her karne aldıklarında biraz daha büyümüş, çocukluk masumiyetinden ve çocukluk coşkusundan biraz daha uzaklaşmış olacak çocuklar. Sahi;

 

Neydi çocukluk sevinci?

Neydi çocukluk coşkusu?

 

Bugünkü çocukların hayatında eksik olan bir şey varsa ki bence var; o da çocuk olmaktır. Evet, bugünkü çocukların hayatında çocuk olmaya fırsat yok. Sınav stresiyle ve gelecek kaygısıyla kuşatılmış bir çocukluk var bugün adeta. Ortaokulda veya lisede öğrenim gören ve sınava hazırlanan çocukların pek çoğunun günlük rutini şu şekilde: Okul, okul sonrasında kurs/etüt merkezi veya özel ders, akşam 123456789 adet soru çözme, uyku, sabah henüz gün aydınlanmadan tekrar okula gitme…Birbirinin aynı olan ve mütemadiyen tekrar eden bu döngünün içinde bir şeye yer yok; “çocuk olmaya”.

 

Oysa, hakkıyla yaşanmamış bir çocukluğun bireyin yaşamındaki olumsuz etkileri tüm yaşamı boyunca sürüp gidiyor. Çocukluğun hakkıyla yaşanması, çocukluk sevinci veya çocukluk coşkusu; bunlarda ne? Diyebilirsiniz. Bunlar, insan denen varlığın gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık döneminde dünyanın kahrına tahammül edebilmesini ve sorunlarla başa çıkabilmesini sağlayan bilgi, beceri, duygu, inanç ve değerleri öğrenmesini sağlayan olumlu çocukluk yaşantıları.   

 

Özgüveni yüksek veya özgüveni düşük, dışa dönük veya içe dönük, atılgan veya çekingen, merhametli veya merhametsiz, sosyal becerileri güçlü veya sosyal becerileri zayıf, problem çözme becerileri yüksek veya problem çözme becerileri düşük bir insan oluşumuz üzerinde erken çocukluk yıllarının, bu kritik yıllarda geçirilen deneyimlerin, ebeveynlerin ve öğretmenlerin çok belirgin bir etkisi var.

 

İnsan yaşamın en değerli yıllarının beton binalar ve dört duvar arasında geçiyor olması, çocukluğun sınav kıskacında can çekişiyor olması beni hayli yaralayan ve üzen bir durum. Bu kadar uzun ders saatine de bu kadar fazla okul süresine de ihtiyaç olmadığını düşünüyorum. Tüm okul yaşamım boyunca ezberlemek zorunda kaldığım bilgilerin çok azı işime yaradı ve pek çoğunu bugüne kadar ki yaşamımda hiç kullanmadım. Büyük muallim ve mütefekkir Nurettin Topçu okulu eleştirirken; “diploma dışında bir şey vermeyen okul” der.

 

Okul bahçelerinde, 10 dakikalık kısacık teneffüslerde adeta devasa bir kafesten gökyüzüne salınan kuşlar misali sağa sola koşuşturan çocuklarla her karşılaşmamda yüreğim acıyor. Oyun terapisinin kurucusu Garry L. Landreth: “Kuşlar uçar, balıklar yüzer, çocuklar oynar” derken aslında çocuk için oyunun, özgürlüğün, hareketin anlamını, vazgeçilmezliğini anlatmıştı. Bugünkü haliyle okul dediğimiz kurum çocukların gelişimine, ilgilerine ve ihtiyaçlarına ne kadar uygun.

 

Bırakalım şu kısacık ara tatil, çocukların yeniden çocuk olmaları, çocukluk sevincini ve coşkusunu yaşamaları, kaygısızca sevinmeleri, dağların, denizin, güneşin ve yıldızların sırrını ve sahibini öğrenmeleri için bir fırsat olsun. Şu kısacık yaşamak yolculuğunda geri dönüp hatırlayacakları anıları ve sevinçleri olsun. Anne babalar olarak kendi hedeflerimizin ve hırslarımızın ağır vebalini çocuklarımızın zayıf ve güçsüz omuzlarına yüklemeyelim. Eksik bilgiler öğrenilir, düşük notlar yükselir.

 

Peki hakkıyla yaşanmamış bir çocukluk neyle ve nasıl telafi edilir?

 

Çocukların mutlu olamadığı bir çocukluğu, hangi kırık notla hangi çarpıcı cümle ile ve karnenin neresine yazalım?

 

Çocukları biraz rahat bırakalım ve yeniden çocuk olmaları için onlara daha fazla fırsat, daha fazla zaman verelim. Yaşam zaten ileriye doğru akıyor, yarın istesek de çocukluklarına geri dönemeyecekler…

 

Vesselam…