VF kat sol
VF kat sağ

20 Ocak 2021

​KAYDIRAK, KAYKAY, KAYAK Vs..

 “Dünya hayatı aslında bir oyun ve eğlenceden ibarettir.”(Ankebut:64)

 Acun Kaplıcalı, Ankara'nın önemli bürokratlarından birinin biricik oğluydu. Lüks bir devlet sitesindeki lojmanın çocuk oyun parkına bakan bir dairesinde dünyaya gelmişti. Acun, dünyaya gözünü açtığı günden beri adeta bir oyuncak yağmuru altında yaşıyordu. Babası başta olmak üzere halası, dayısı, teyzeleri Ankara’nın en pahalı ve nadide oyuncaklarını Acun’a taşımakta adete yarış halindeydiler. Oyuncakları o kadar çoktu ki her birinden kısa bir  zaman sonra hevesini alıyor, oyuncağın bir tarafını kırıp kullanılmaz hale getiriyordu.

 Annesi tarafından yurt dışından getirilen özel mamalarla da beslenen Acun, daha bebekken çizgi fimlerdeki aşırı kilolu tombik çocuklardan biri haline gelmişti.

 Babası ve annesi, her gün yeni bir oyuncaktan usanan, her gün yeni bir oyuncak istiyen tombik Acun’un taleplerinden iyice  şaşkın hale gelmişlerdi ki evin penceresinden gözüken oyun parkı imdatlarına yetişti.

 Bir  tatil sabahı babasının kucağında oyun parkını gören Acun parka gitmek üzere sesler çıkardı. Tombik Acun, bir an önce oyun parkına ulaşmak için camları tırmalıyor, sanki kanatlanıp  uçmak istiyordu.

 Acun, babasının  geç de olsa bu  talebini anlaması üzerine bir bahar sabahı  evin camından gözüken bu sihirli  dünyaya ilk adımını  atıverdi.

 O günden sonra Acun sanki  bütün oyuncaklarını unutmuştu. Varsa da yoksa da oyun parkı..Babasının kucağında oyun parkının kapalı kaydırağında kaymaktan doyumsuz bir zevk alıyor, bitmek tükenmek bir enerjiyle babasını adamakallı yoracak  kadar  kendisini  kaydırıyordu.

 Acun daha yürümeye başlar başlamaz ilk iş olarak evden kaçarak oyun parkındaki en çok sevdiği oyuncak olan kaydıraka koştu.Babası olmadan ilk kez merdivenleri hızla tırmandı ve  kaydırağın koynuna kendini bırakıverdi.Kayması çok keyifli olmuş ancak son noktada ayaklarını toprağa temas ettirmeyi beceremediğinden arkası bir hayli acımıştı.

 Acun’un bu  hayattaki ilk  başarma keyiflerinden biriydi  aynı zamanda. Kaçamak gözlerle evlerinin penceresine göz attıktan sonra yeni kayış keyfi için büyük bir iştiyakla kaydırağın merdivenlerine koştu.

 O günden sonra Acun’un hayatının büyük bölümü bu kaydıraklarda geçmeye başlamıştı.Bir kaç yıl sonra sitede bir çocuğu kaykayla dolaşırken görünceye kadar…O akşam Acun, babasına kay kay isteğini söyledi.Ertesi sabah babası ilk iş olarak Ankara’nın en pahalı kay kaylarından birini oğluna alıp makam arabası ile gönderdi.

 

Babası oğlunu o kadar seviyordu ki  akşama kadar  bekleyememişti bile.

 Acun oyuncaklara kavuşmayı  o kadar seviyordu ki akşama kadar bekleyememişti bile..

 Acun’un her günü bir başka  oyun ve eğlence ile geçen çocukluk günleri, ilkokula başlama günleri gelip çatınca biraz akamete uğrar gibi oldu. Acun, bir türlü çocuk parkından çocuk parkındaki oyun ve eğlenceden kendini kurtaramıyor, okulda ise en çok kantini seviyor vaktini orada geçiriyordu.

 Çoğu zaman okula gitmeyerek soluğu en yakın lunaparkta alıyor, büyük oyun grupları arasında adrenalinle orada oraya kayıyor, kaymanın zevkiyle kendini kaybetmekten çok hoşlanıyordu. Lunaparktaki uzun ve büyük kaydırakların deliğinin bir ucundan giriyor öbür ucundan çıkıyor, hayatın bu keyfini hiçbir şeye değişmiyordu.

 Acun, vaktinin çoğunu lunaparklarda geçirdiği için derslerinde ve imtihanlarında son derece zayıftı. Buna rağmen babasının önemli bürokrat olmasından dolayı öğretmenler onun yaramazlıklarına ve tembelliklerine sabrediyor çoğu zaman görmezden geliyorlardı.

 Acun, ortaokul ve liseyi bu minval üzere bitirdikten sonra artık üniversiteyi okumak istemedi. Lisede okulun hokey takımına yazılmış buradaki kayma ve oyun başarısı, derslerine sayılmıştı.

 Lise hayatının bitmesinin ardından Acun, ticaretle uğraşan dayısının daveti üzerine onun yanında ticaret hayatına atıldı.

 Hiç bir ahlaki ve ticari kurala uymadığı için ticarette kısa zamanda çok yol aldı. Şirkette dayısının gözdesi ve veliahtı oldu.

 Artık o kendi çapında bir patron olmuştu. İlk işi kendine çok hızlı bir lüks araç almak oldu. Çocukluğundaki kaydıraktan kayma ve kaykayla kayma maceraları kulvar değiştirmişti. Şimdi kayma oyunlarını lüks aracıyla karayolları üzerinde yapıyor, çok yüksek hızlarla bazen makas atarak bazen bir başka aracın önüne kırarak yeni oyununun keyfini  sürüyordu.İş toplantılarına özellikle geç çıkıyor, aşırı hız yaparak randevularına son anda yetişmekten büyük zevk alıyordu.

 Acun,  bir süre sonra dayısından ayrılarak kendi holdinginin patronu oldu. Şimdi en büyük zevki, çok pahalı bir rakamla yurtdışından getirttiği koltuğuyla masasının etrafında sağa sola kaymak ve bu sırada personele emirler yağdırmaktı.

 Kendisinin ne kadar önemli bir kişi olduğunun herkes tarafından anlaşılması için toplantılara bazen makam arabasıyla bazan da helikopterle ama mutlaka son anda yetişiyordu.

 Holding patronu olduktan sonra Acun, kendine yeni eğlenceler ve oyunlar bulmaya başlamıştı. Bunların başında, kayma merakının devamı olarak Uludağ’da kaymak geliyordu.

 Acun’un eğlence ve oyun merakı çok geçmeden sınırları aşmıştı. Bir gün Maldivlerde denizde sörf yapıyor, ertesi gün İsviçre Alp’lerinde kaymaya gidiyordu. Artık o neredeyse bir dünya vatandaşı olmuştu.En büyük keyiflerinden biri bir gün Londra’dan ertesi gün Paris’ten dostlarını arayıp  onları şaşırtmaktı.

 Kabına bir türlü sığamıyor, eğlenceye bir türlü doyamıyordu.Neredeyse her türlü oyunu tattığından artık bir çok şeyden zevk almamaya başlamıştı.

 Geriye kalmış son oyun ve eğlencesi, otobanda bir başka aracın önüne araba kırmak, sonra da onunla kapışmaktı.

 Bir kış günü yine böyle bir kapışma anında Acun gaza sonuna kadar yüklendi. Kapıştığı aracı geçip frene dokunduğunda bir boşluk hissetti. Frenler sanki tutmuyor, araç buzlu yolda kayıyor, önde giden TIR’a hızla yaklaşıyordu.

 Birden gözünün önüne sanki bir rüya gibi hayatı geliverdi. Oyun Parkındaki kaydıraktan, doğrudan lunaparktaki kaydırağa geçiş, lunaparktaki kaydıraktan, Alplerdeki kaydırağa geçiş, makam koltuğundan otobandaki aracıyla kaymaya geçiş derken birden film birkaç saniye içinde büyük gürültü ile bitiverdi.

 Acun’un lüks aracının frenleri boşalmış, önde giden TIR’a hızla çarparak altına girmişti.

 Ankara’da bir sitenin çocuk parkında başlayan oyun, otobanda bir hız oyunu sırasında ansızın sona ermişti.