“Dünya hayatı
aslında bir oyun ve eğlenceden ibarettir.”(Ankebut:64)
Acun Kaplıcalı, Ankara'nın önemli bürokratlarından
birinin biricik oğluydu. Lüks bir devlet sitesindeki lojmanın çocuk oyun parkına
bakan bir dairesinde dünyaya gelmişti. Acun, dünyaya gözünü açtığı günden beri
adeta bir oyuncak yağmuru altında yaşıyordu. Babası başta olmak üzere halası,
dayısı, teyzeleri Ankara’nın en pahalı ve nadide oyuncaklarını Acun’a taşımakta
adete yarış halindeydiler. Oyuncakları o kadar çoktu ki her birinden kısa
bir zaman sonra hevesini alıyor,
oyuncağın bir tarafını kırıp kullanılmaz hale getiriyordu.
Annesi tarafından yurt dışından getirilen özel
mamalarla da beslenen Acun, daha bebekken çizgi fimlerdeki aşırı kilolu tombik
çocuklardan biri haline gelmişti.
Babası ve annesi, her gün yeni bir oyuncaktan usanan,
her gün yeni bir oyuncak istiyen tombik Acun’un taleplerinden iyice şaşkın hale gelmişlerdi ki evin penceresinden
gözüken oyun parkı imdatlarına yetişti.
Bir tatil
sabahı babasının kucağında oyun parkını gören Acun parka gitmek üzere sesler
çıkardı. Tombik Acun, bir an önce oyun parkına ulaşmak için camları tırmalıyor,
sanki kanatlanıp uçmak istiyordu.
Acun, babasının
geç de olsa bu talebini anlaması
üzerine bir bahar sabahı evin camından
gözüken bu sihirli dünyaya ilk
adımını atıverdi.
O günden sonra Acun sanki bütün oyuncaklarını unutmuştu. Varsa da yoksa
da oyun parkı..Babasının kucağında oyun parkının kapalı kaydırağında kaymaktan
doyumsuz bir zevk alıyor, bitmek tükenmek bir enerjiyle babasını adamakallı
yoracak kadar kendisini
kaydırıyordu.
Acun daha yürümeye başlar başlamaz ilk iş olarak evden
kaçarak oyun parkındaki en çok sevdiği oyuncak olan kaydıraka koştu.Babası
olmadan ilk kez merdivenleri hızla tırmandı ve
kaydırağın koynuna kendini bırakıverdi.Kayması çok keyifli olmuş ancak
son noktada ayaklarını toprağa temas ettirmeyi beceremediğinden arkası bir
hayli acımıştı.
Acun’un bu
hayattaki ilk başarma
keyiflerinden biriydi aynı zamanda. Kaçamak
gözlerle evlerinin penceresine göz attıktan sonra yeni kayış keyfi için büyük
bir iştiyakla kaydırağın merdivenlerine koştu.
O günden sonra Acun’un hayatının büyük bölümü bu
kaydıraklarda geçmeye başlamıştı.Bir kaç yıl sonra sitede bir çocuğu kaykayla
dolaşırken görünceye kadar…O akşam Acun, babasına kay kay isteğini
söyledi.Ertesi sabah babası ilk iş olarak Ankara’nın en pahalı kay kaylarından
birini oğluna alıp makam arabası ile gönderdi.
Babası oğlunu o kadar seviyordu ki akşama kadar
bekleyememişti bile.
Acun oyuncaklara kavuşmayı o kadar seviyordu ki akşama kadar
bekleyememişti bile..
Acun’un her günü bir başka oyun ve eğlence ile geçen çocukluk günleri,
ilkokula başlama günleri gelip çatınca biraz akamete uğrar gibi oldu. Acun, bir
türlü çocuk parkından çocuk parkındaki oyun ve eğlenceden kendini kurtaramıyor,
okulda ise en çok kantini seviyor vaktini orada geçiriyordu.
Çoğu zaman okula gitmeyerek soluğu en yakın lunaparkta
alıyor, büyük oyun grupları arasında adrenalinle orada oraya kayıyor, kaymanın
zevkiyle kendini kaybetmekten çok hoşlanıyordu. Lunaparktaki uzun ve büyük
kaydırakların deliğinin bir ucundan giriyor öbür ucundan çıkıyor, hayatın bu
keyfini hiçbir şeye değişmiyordu.
Acun, vaktinin çoğunu lunaparklarda geçirdiği için derslerinde
ve imtihanlarında son derece zayıftı. Buna rağmen babasının önemli bürokrat olmasından
dolayı öğretmenler onun yaramazlıklarına ve tembelliklerine sabrediyor çoğu
zaman görmezden geliyorlardı.
Acun, ortaokul ve liseyi bu minval üzere bitirdikten
sonra artık üniversiteyi okumak istemedi. Lisede okulun hokey takımına yazılmış
buradaki kayma ve oyun başarısı, derslerine sayılmıştı.
Lise hayatının bitmesinin ardından Acun, ticaretle
uğraşan dayısının daveti üzerine onun yanında ticaret hayatına atıldı.
Hiç bir ahlaki ve ticari kurala uymadığı için ticarette
kısa zamanda çok yol aldı. Şirkette dayısının gözdesi ve veliahtı oldu.
Artık o kendi çapında bir patron olmuştu. İlk işi
kendine çok hızlı bir lüks araç almak oldu. Çocukluğundaki kaydıraktan kayma ve
kaykayla kayma maceraları kulvar değiştirmişti. Şimdi kayma oyunlarını lüks
aracıyla karayolları üzerinde yapıyor, çok yüksek hızlarla bazen makas atarak
bazen bir başka aracın önüne kırarak yeni oyununun keyfini sürüyordu.İş toplantılarına özellikle geç çıkıyor,
aşırı hız yaparak randevularına son anda yetişmekten büyük zevk alıyordu.
Acun, bir süre
sonra dayısından ayrılarak kendi holdinginin patronu oldu. Şimdi en büyük
zevki, çok pahalı bir rakamla yurtdışından getirttiği koltuğuyla masasının
etrafında sağa sola kaymak ve bu sırada personele emirler yağdırmaktı.
Kendisinin ne kadar önemli bir kişi olduğunun herkes
tarafından anlaşılması için toplantılara bazen makam arabasıyla bazan da helikopterle
ama mutlaka son anda yetişiyordu.
Holding patronu olduktan sonra Acun, kendine yeni
eğlenceler ve oyunlar bulmaya başlamıştı. Bunların başında, kayma merakının
devamı olarak Uludağ’da kaymak geliyordu.
Acun’un eğlence ve oyun merakı çok geçmeden sınırları
aşmıştı. Bir gün Maldivlerde denizde sörf yapıyor, ertesi gün İsviçre
Alp’lerinde kaymaya gidiyordu. Artık o neredeyse bir dünya vatandaşı olmuştu.En
büyük keyiflerinden biri bir gün Londra’dan ertesi gün Paris’ten dostlarını
arayıp onları şaşırtmaktı.
Kabına bir türlü sığamıyor, eğlenceye bir türlü
doyamıyordu.Neredeyse her türlü oyunu tattığından artık bir çok şeyden zevk
almamaya başlamıştı.
Geriye kalmış son oyun ve eğlencesi, otobanda bir
başka aracın önüne araba kırmak, sonra da onunla kapışmaktı.
Bir kış günü yine böyle bir kapışma anında Acun gaza sonuna
kadar yüklendi. Kapıştığı aracı geçip frene dokunduğunda bir boşluk hissetti. Frenler
sanki tutmuyor, araç buzlu yolda kayıyor, önde giden TIR’a hızla yaklaşıyordu.
Birden gözünün önüne sanki bir rüya gibi hayatı
geliverdi. Oyun Parkındaki kaydıraktan,
doğrudan lunaparktaki kaydırağa geçiş, lunaparktaki kaydıraktan, Alplerdeki kaydırağa
geçiş, makam koltuğundan otobandaki aracıyla kaymaya geçiş derken birden film birkaç
saniye içinde büyük gürültü ile bitiverdi.
Acun’un lüks aracının frenleri boşalmış, önde giden
TIR’a hızla çarparak altına girmişti.
Ankara’da bir sitenin çocuk parkında başlayan oyun,
otobanda bir hız oyunu sırasında ansızın sona ermişti.