VF kat sol
VF kat sağ

05 May 2021

​KAZIM KARABEKİR PAŞA ile MUSTAFA KEMAL PAŞA NEDEN TERS DÜŞTÜ?

Türk tarihinin iki önemli kumandanı arasında çıkan uyuşmazlıkların sebebi acaba neydi? Son okuduğum kitap olan ve kendisi de  bir subay bulunan İbrahim Özkan’ın kitabında yer alan bazı ayrıntılardan şifreyi çözmek mümkün. Başka kaynaklardan da destek alarak bu gün konuyu sizlerle paylaşalım.

Kurtuluş Savaşı sırasında, 23 Temmuz 1919 tarihindeki Erzurum Kongresi günlerinde Kazım Karabekir Paşa,  bütün görevlerinden ve askerlikten istifa  eden ve yaverinden Kazım Karabekir'in yanına geldiğini öğrendiğinde onun kendisini tutuklamaya geldiğini düşünerek endişelenen Mustafa Kemal'in karşısına geçip “Kumandamda bulunan zabıtan ve efradının hürmet ve tazimlerini arza geldim. Siz bundan önce olduğu gibi bundan böyle de muhterem kumandanımızsınız. Kolordu kumandanlığına mahsus arabayla maiyetinize bir takım süvari getirdim. Ben ve kolordum emrinizdeyiz” demişti.

Anadolu'nun en güçlü kuvvetinin başında ve halihazırda en kudretli komutanı iken Karabekir Paşa'nın bütün resmi görevlerinden istifa etmesi ile hiçbir makam-ı mevkii rütbesi ve yetkisi kalmayan Mustafa Kemal Paşa'ya karşı gösterdiği bu tutum ve davranış tarihte eşine az rastlanabilecek bir hamiyetperverlik fedakarlık ve vatanseverlik numunesidir. Türk milleti için ise tarihi kader alanlarından birisidir. Nitekim Mustafa Kemal Paşa yaşlı gözlerle Kazım Karabekir'e sarılmış ve “Berhudar ol. Bu millet kurtulursa bu senin sayende olacak” demiştir. (Özkan,2016:178).

Peki ne olmuştur da bu iki tarihi şahısın arasında uyuşmazlıklar çıkmıştır?

1) Hedefe Ulaşmada Kullanılan Bazı Yöntemler

Ülkeyi kurtarmak için yola çıkmış iki paşa arasında, sonuç alma konusunda ortaya çıkan yöntem farklılıkları ikiliyi birbirinden uzaklaştırır. Mustafa Kemal Paşa, Erzurum Kongresi günlerinde kendisini tutuklamak isteyen Elazığ Valisi Ali Galip’i cezalandırmak için Ebulhin Cafer’i 22 Temmuz'da birkaç arkadaşıyla birlikte yola çıkartmış, bu olayı tesadüfen öğrenen Kazım Karabekir bu kişilerin geri dönmesi için emir vermişti (Özkan,2016:175).

Dönemin yakın şahitlerinden Erzurum Kongresi üyelerinden Süleyman Güneri de bu olayı şöyle anlatıyor: (…..) Müfreze Elaziz’e doğru yola çıktı. O gece yarısına doğru Yâver Cevat Abbas Bey pür-teheyyüc bize geldi. Cevat Abbas “Herşey mahvoldu. Paşa seni çağırıyor” dedi.Evlerimiz yan yana bulunduğundan derhal Paşa’nın nezdine koştum. Paşa çok müheyyic zamanlarında olduğu gibi yüzü sapsa­rı kesilmişti.Paşa bana şöyle söyledi: Nâzım Nazmi, Elaziz’e bir müfreze gideceğini ve sizde cereyan eden müzakereyi aynen Rüştü Bey’e söylemiş; o da Kâzım Karabekir Paşa’ya yetiştirmiş. Kâzım Paşa- “Bugün Ali Galib’e ise yarın da bu silâh bize te­veccüh eder. Yol yakınken ayrılalım. Bavullarımı hazırlayın, yarın hareket edeceğim diyerek müdhiş bir ültimatom verdi” (Güneri,1999:74).

Mustafa Kemal Paşa ile Samsun’a çıkan heyette bulunan Binbaşı Hüsrev Gerede de bu olayı şöyle anlatıyor: Harput Valisi Ali Galip Bey ile İngiliz Subayı Binbaşı Noel,  Malatya'ya gelen Kamran, Ali ve Celadet beyler ile birleşmişti. Bu arada Mustafa Kemal Paşa, Recep Zühtü'ye Harput Valisi Ali Galib'in cezalandırılmasını tembih etmişti. Rauf Bey ise bu teklife şiddetle karşı çıkmıştı (Gerede-Önal-2003:76).

2) Mustafa Kemal Paşa’nın Askeri Hiyerarşiye Dikkat Etmemesi

Mustafa Kemal Paşa, Erzurum’a geldiği günlerde Kazım Karabekir Paşa’nın maiyetinde bulunan Deli Halit Bey ile doğrudan görüşmeler yaparak ona emir ve talimatlar vermeye başlar.

İşte o günlerde Mustafa Kemal Paşa ile Deli Halit Paşanın yaptığı bir görüşmeyi Cazim Gürbüz şöyle anlatıyor: Kazım Karabekir Paşa Halit Bey'e “İngilizlerin kara listesinin başındasın. Bayburt’a git. Gözden uzak ol, orada bekle”

Çok geçmeden Mustafa Kemal Paşa geldi Erzurum'a. Muttali oldu oradaki duruma. Kongre çalışmaları sürerken haber saldı Bayburt’a. “Azim ve namusundan emin olduğu” Halit Bey sevinçle çıktı yola. Trablusgarp Savaşı'ndan beri tanışırlardı. Mustafa Kemal Paşa bu görüşmede özel görevler verdi Halit beye. Bir de özel şifre. Kazım Karabekir'i değil doğrudan onu arayacak. “Güvenme Kazım Karabekir'e. İstanbul seni de istiyor beni de. Gün olur bu Kazım Karabekir dayanamaz baskılara muhafaza altında yollayıverir bizi (Özkan,2016:175).

Mustafa Kemal Paşa'nın Halit Bey ile doğrudan haberleşmesine Kazım Karabekir sitemle şöyle diyor: Mustafa Kemal Paşa bana verdiği söze rağmen bizim 3. fırka kumandanı Halit Bey ile hem de mebusların şahısları hakkında şifreli haberleşmelerde bulunmuştur.

Gerçekten de 22 Kasım 1919'da Halit Bey'in Mustafa Kemal'e ve onun da Halit Bey’e cevabını okuyan Karabekir kendince bu sitemde haklıdır. Çünkü Mustafa Kemal Paşa, bölgede yapılacak seçimler sırasında aday olacak şahısları Halit Bey aracığı ile belirlemeye çalışmaktadır.

Halit Bey'in Maçka'dan Mustafa Kemal'e yazdığı ve Karabekir'in de bahsettiği telgraf şöyledir: Gümüşhane Sancağı ile Trabzon Sancağından Cevizlik kazasında Müdafayi Milliye adayları seçimleri kazanmışlardır.. İzzet ve Server efendilerin fevkalâde muhalefetine rağmen muhalif fırka da muvaffakiyet için pek büyük bir mesai ve kudret ile cevap vermektedir. Neticenin lehimize çıkarılacağını kanaatim kavidir.

Deli Halit'in bu notuna Mustafa Kemal Paşa şu cevabı vermiştir: Yüksek himmetleriniz müstelzimi şükran olmuştur. Lazistan Sancağı’na aday olarak sizce uygun görülen Rizeli Osman Efendi'nin temini muvaffakiyeti bizce temenni olunur (Özkan,2016:199).

Mustafa Kemal'le Deli Halit'in kendisini devre dışı bırakarak yaptıkları bu haberleşmelere canı sıkılan Karabekir, bu memnuniyetsizliğini şöyle ifade etmiştir: Önce seçimlere karışılmayacaktı. Sonra benim altımda olan bir tümen kumandanı ile hem de vaziyeti hayli münasebetsiz ve müşkil bir halde olan ve her taraftan aleyhine şikayetler yağan Halit Bey ile verdiği söze rağmen bu taze muharebeye canım çok sıkıldı. Ben bugün Fevzi Çakmak Paşa’ya saatlerce Mustafa Kemal'i müdafaa ettim. Onunla vaziyetini kurtarmaya çalışıyorum. O Bilakis benim Fırka kumandanımla benden habersiz isteğimin aksine vaziyet tesis ediyor. (Özkan,2016:199-200).

Halit Bey'in doğrudan Mustafa Kemal Paşa’ya doğrudan yazmasını hiyerarşi anlayışına ters bulan Kazım Karabekir, yukarıdaki telgraftan da yakınarak “Mustafa kemal paşa maiyet kumandanlarımla muharebe etmeyeceği hakkında Sivas'ta bir birkaç zat huzurunda bana söz vermesine rağmen Nutuk'un bu sahifesindeki satırları hayretle okudum” demektedir (Özkan,2016:211).

3) Hedefe Ulaşmada Fikir Ayrılıkları

Taha Akyol’un naklettiğine göre; Kazım Karabekir’in bir  çok konuda farklı fikri bulunmaktadır: “Musul meselesi çözülmeden hilafeti kaldırmamız yanlış. Kürtlerin sadakatini kaybederiz. İleride düşünelim bunu” diyordu (Akyol,2009).

Kazım Karabekir, Meclis’te muhalif milletvekiliydi. Takrir-i Sükûn müzakereleri sırasındaki konuşmasında, “Eğer siz İstiklal Mahkemeleri’ni bir reform vasıtası sanıyorsanız, çok büyük bir hata içindesiniz” demişti (Akyol,2009).

Prof. Dr. Cemil Koçak, Karabekir ile Atatürk’ün ayrışmasını şöyle anlatıyor: Karabekir’in milli mücadeledeki esas katkısı "Doğuyu tutarsak ancak batıyı tutabiliriz" fikriyatını gerçekleştirmesidir (Koçak,2011:137).

Dönemin içtimai havasının bir başka yansıması ise fikir hürriyetine  karşı yöneticilerin acımasız bir şekilde düşmanlık yapmalarıydı. Bu düşmanlığın en sembolik tezahürlerinden biri Kurtuluş Savaşı’nın Komutanlarından Kâzım Karabekir’in yakılan kitabıydı. Olayın aktörlerinden Kılıç Ali, bu olayı hatıralarında şöyle anlatır: Cevdet Kerim Bey’e akıl verdim: “Gayet kolay. Matbaa sahibini çağır. ‘Bu kitabın bugün için yayını sakıncalıdır, dolayısıyla ne kadar masrafın varsa verelim, bundan vazgeç’ dersin. Kabul ederse kitapları satın alırsın.”

Cevdet Kerim Bey bu çözüm şekline çok sevindi. Büyük bir sıkıntıdan kurtulmuş, rahatlamış gibiydi: “Rica ediyorum Kılıç Ali Bey, Atatürk ve İsmet Paşa ile haberleş, bu işi sen hallediver.”

Ben de haberleştim ve kitapları satın alma yetkisini aldım. Cevdet Kerim Bey, aracı ve bu durumu haber veren genci bana getirdi. Bu vasıta ile matbaa sahibiyle görüştüm. Hatırımda kaldığına göre 1.800 veya 2.000 liraya pazarlık ederek kitapları satın aldık. Cevdet Kerim Bey de satın alınan kitapları kaldırdı, uzun süre saklama imkânı olmadığı için de yaktırdı (Kılıç-Turgut, 2010:306-307).

Taha Akyol, Kazım Karabekir’in şu önemli  analizi ile tartışmayı noktalar: Karabekir, “Milli mücadeleyle istiklalimizi kazandık ama tek parti rejimiyle hürriyetimizi kaybettik” der. Bence tarihin özeti budur” (Akyol,2009).