KAZIM KARABEKİR PAŞA ile MUSTAFA KEMAL PAŞA NEDEN TERS DÜŞTÜ?
Türk tarihinin iki önemli kumandanı arasında çıkan uyuşmazlıkların sebebi acaba neydi? Son okuduğum kitap olan ve kendisi de bir subay bulunan İbrahim Özkan’ın kitabında yer alan bazı ayrıntılardan şifreyi çözmek mümkün. Başka kaynaklardan da destek alarak bu gün konuyu sizlerle paylaşalım.
Kurtuluş Savaşı sırasında,
23 Temmuz 1919 tarihindeki Erzurum Kongresi günlerinde Kazım Karabekir
Paşa, bütün görevlerinden ve askerlikten
istifa eden ve yaverinden Kazım
Karabekir'in yanına geldiğini öğrendiğinde onun kendisini tutuklamaya geldiğini
düşünerek endişelenen Mustafa Kemal'in karşısına geçip “Kumandamda bulunan
zabıtan ve efradının hürmet ve tazimlerini arza geldim. Siz bundan önce olduğu
gibi bundan böyle de muhterem kumandanımızsınız. Kolordu kumandanlığına mahsus
arabayla maiyetinize bir takım süvari getirdim. Ben ve kolordum emrinizdeyiz”
demişti.
Anadolu'nun en güçlü
kuvvetinin başında ve halihazırda en kudretli komutanı iken Karabekir Paşa'nın
bütün resmi görevlerinden istifa etmesi ile hiçbir makam-ı mevkii rütbesi ve
yetkisi kalmayan Mustafa Kemal Paşa'ya karşı gösterdiği bu tutum ve davranış
tarihte eşine az rastlanabilecek bir hamiyetperverlik fedakarlık ve
vatanseverlik numunesidir. Türk milleti için ise tarihi kader alanlarından
birisidir. Nitekim Mustafa Kemal Paşa yaşlı gözlerle Kazım Karabekir'e sarılmış
ve “Berhudar ol. Bu millet kurtulursa bu senin sayende olacak” demiştir.
(Özkan,2016:178).
Peki ne olmuştur da bu iki
tarihi şahısın arasında uyuşmazlıklar çıkmıştır?
1) Hedefe Ulaşmada Kullanılan Bazı Yöntemler
Ülkeyi kurtarmak için yola çıkmış iki paşa
arasında, sonuç alma konusunda ortaya çıkan yöntem farklılıkları ikiliyi
birbirinden uzaklaştırır. Mustafa
Kemal Paşa, Erzurum Kongresi günlerinde kendisini tutuklamak isteyen Elazığ
Valisi Ali Galip’i cezalandırmak için Ebulhin Cafer’i 22 Temmuz'da birkaç
arkadaşıyla birlikte yola çıkartmış, bu olayı tesadüfen öğrenen Kazım Karabekir
bu kişilerin geri dönmesi için emir vermişti (Özkan,2016:175).
Dönemin yakın şahitlerinden Erzurum Kongresi üyelerinden Süleyman Güneri de
bu olayı şöyle anlatıyor: (…..) Müfreze Elaziz’e doğru yola çıktı. O gece
yarısına doğru Yâver Cevat Abbas Bey pür-teheyyüc bize geldi. Cevat Abbas
“Herşey mahvoldu. Paşa seni çağırıyor” dedi.Evlerimiz yan yana bulunduğundan
derhal Paşa’nın nezdine koştum. Paşa çok müheyyic zamanlarında olduğu gibi yüzü
sapsarı kesilmişti.Paşa bana şöyle söyledi: Nâzım Nazmi, Elaziz’e bir müfreze
gideceğini ve sizde cereyan eden müzakereyi aynen Rüştü Bey’e söylemiş; o da
Kâzım Karabekir Paşa’ya yetiştirmiş. Kâzım Paşa- “Bugün Ali Galib’e ise yarın
da bu silâh bize teveccüh eder. Yol yakınken ayrılalım. Bavullarımı
hazırlayın, yarın hareket edeceğim diyerek müdhiş bir ültimatom verdi”
(Güneri,1999:74).
Mustafa Kemal Paşa ile Samsun’a çıkan
heyette bulunan Binbaşı Hüsrev Gerede de bu olayı şöyle anlatıyor: Harput
Valisi Ali Galip Bey ile İngiliz Subayı Binbaşı Noel, Malatya'ya gelen Kamran, Ali ve Celadet
beyler ile birleşmişti. Bu arada Mustafa Kemal Paşa, Recep Zühtü'ye Harput
Valisi Ali Galib'in cezalandırılmasını tembih etmişti. Rauf Bey ise bu teklife
şiddetle karşı çıkmıştı (Gerede-Önal-2003:76).
2) Mustafa Kemal Paşa’nın Askeri Hiyerarşiye Dikkat Etmemesi
Mustafa Kemal Paşa, Erzurum’a geldiği
günlerde Kazım Karabekir Paşa’nın maiyetinde bulunan Deli Halit Bey ile
doğrudan görüşmeler yaparak ona emir ve talimatlar vermeye başlar.
İşte o günlerde Mustafa
Kemal Paşa ile Deli Halit Paşanın yaptığı bir görüşmeyi Cazim Gürbüz şöyle
anlatıyor: Kazım Karabekir Paşa Halit Bey'e “İngilizlerin kara listesinin
başındasın. Bayburt’a git. Gözden uzak ol, orada bekle”
Çok geçmeden Mustafa Kemal
Paşa geldi Erzurum'a. Muttali oldu oradaki duruma. Kongre çalışmaları sürerken
haber saldı Bayburt’a. “Azim ve namusundan emin olduğu” Halit Bey sevinçle
çıktı yola. Trablusgarp Savaşı'ndan beri tanışırlardı. Mustafa Kemal Paşa bu
görüşmede özel görevler verdi Halit beye. Bir
de özel şifre. Kazım Karabekir'i değil doğrudan onu arayacak. “Güvenme Kazım
Karabekir'e. İstanbul seni de istiyor beni de. Gün olur bu Kazım Karabekir
dayanamaz baskılara muhafaza altında yollayıverir bizi (Özkan,2016:175).
Mustafa Kemal Paşa'nın
Halit Bey ile doğrudan haberleşmesine Kazım Karabekir sitemle şöyle diyor:
Mustafa Kemal Paşa bana verdiği söze rağmen bizim 3. fırka kumandanı Halit Bey
ile hem de mebusların şahısları hakkında şifreli haberleşmelerde bulunmuştur.
Gerçekten de 22 Kasım
1919'da Halit Bey'in Mustafa Kemal'e ve onun da Halit Bey’e cevabını okuyan
Karabekir kendince bu sitemde haklıdır. Çünkü Mustafa Kemal Paşa, bölgede
yapılacak seçimler sırasında aday olacak şahısları Halit Bey aracığı ile
belirlemeye çalışmaktadır.
Halit Bey'in Maçka'dan
Mustafa Kemal'e yazdığı ve Karabekir'in de bahsettiği telgraf şöyledir:
Gümüşhane Sancağı ile Trabzon Sancağından Cevizlik kazasında Müdafayi Milliye
adayları seçimleri kazanmışlardır.. İzzet ve Server efendilerin fevkalâde
muhalefetine rağmen muhalif fırka da muvaffakiyet için pek büyük bir mesai ve
kudret ile cevap vermektedir. Neticenin lehimize çıkarılacağını kanaatim
kavidir.
Deli Halit'in bu notuna
Mustafa Kemal Paşa şu cevabı vermiştir: Yüksek himmetleriniz müstelzimi şükran
olmuştur. Lazistan Sancağı’na aday olarak sizce uygun görülen Rizeli Osman
Efendi'nin temini muvaffakiyeti bizce temenni olunur (Özkan,2016:199).
Mustafa Kemal'le Deli
Halit'in kendisini devre dışı bırakarak yaptıkları bu haberleşmelere canı
sıkılan Karabekir, bu memnuniyetsizliğini şöyle ifade etmiştir: Önce seçimlere
karışılmayacaktı. Sonra benim altımda olan bir tümen kumandanı ile hem de
vaziyeti hayli münasebetsiz ve müşkil bir halde olan ve her taraftan aleyhine
şikayetler yağan Halit Bey ile verdiği söze rağmen bu taze muharebeye canım çok
sıkıldı. Ben bugün Fevzi Çakmak Paşa’ya saatlerce Mustafa Kemal'i müdafaa
ettim. Onunla vaziyetini kurtarmaya çalışıyorum. O Bilakis benim Fırka
kumandanımla benden habersiz isteğimin aksine vaziyet tesis ediyor.
(Özkan,2016:199-200).
Halit Bey'in doğrudan
Mustafa Kemal Paşa’ya doğrudan yazmasını hiyerarşi anlayışına ters bulan Kazım
Karabekir, yukarıdaki telgraftan da yakınarak “Mustafa kemal paşa maiyet
kumandanlarımla muharebe etmeyeceği hakkında Sivas'ta bir birkaç zat huzurunda
bana söz vermesine rağmen Nutuk'un bu sahifesindeki satırları hayretle okudum”
demektedir (Özkan,2016:211).
3) Hedefe Ulaşmada Fikir Ayrılıkları
Taha Akyol’un naklettiğine göre; Kazım
Karabekir’in bir çok konuda farklı fikri
bulunmaktadır: “Musul meselesi çözülmeden hilafeti kaldırmamız yanlış.
Kürtlerin sadakatini kaybederiz. İleride düşünelim bunu” diyordu (Akyol,2009).
Kazım Karabekir, Meclis’te muhalif
milletvekiliydi. Takrir-i Sükûn müzakereleri sırasındaki konuşmasında, “Eğer
siz İstiklal Mahkemeleri’ni bir reform vasıtası sanıyorsanız, çok büyük bir
hata içindesiniz” demişti (Akyol,2009).
Prof. Dr. Cemil Koçak, Karabekir
ile Atatürk’ün ayrışmasını şöyle anlatıyor: Karabekir’in milli mücadeledeki
esas katkısı "Doğuyu tutarsak ancak batıyı tutabiliriz" fikriyatını
gerçekleştirmesidir (Koçak,2011:137).
Dönemin içtimai havasının bir başka
yansıması ise fikir hürriyetine karşı
yöneticilerin acımasız bir şekilde düşmanlık yapmalarıydı. Bu düşmanlığın en
sembolik tezahürlerinden biri Kurtuluş Savaşı’nın Komutanlarından Kâzım Karabekir’in
yakılan kitabıydı. Olayın aktörlerinden Kılıç Ali, bu olayı hatıralarında şöyle
anlatır: Cevdet Kerim Bey’e akıl verdim: “Gayet kolay. Matbaa sahibini çağır.
‘Bu kitabın bugün için yayını sakıncalıdır, dolayısıyla ne kadar masrafın varsa
verelim, bundan vazgeç’ dersin. Kabul ederse kitapları satın alırsın.”
Cevdet Kerim Bey bu çözüm şekline çok
sevindi. Büyük bir sıkıntıdan kurtulmuş, rahatlamış gibiydi: “Rica ediyorum
Kılıç Ali Bey, Atatürk ve İsmet Paşa ile haberleş, bu işi sen hallediver.”
Ben de haberleştim ve kitapları satın alma
yetkisini aldım. Cevdet Kerim Bey, aracı ve bu durumu haber veren genci bana
getirdi. Bu vasıta ile matbaa sahibiyle görüştüm. Hatırımda kaldığına göre
1.800 veya 2.000 liraya pazarlık ederek kitapları satın aldık. Cevdet Kerim Bey
de satın alınan kitapları kaldırdı, uzun süre saklama imkânı olmadığı için de
yaktırdı (Kılıç-Turgut, 2010:306-307).
Taha Akyol, Kazım Karabekir’in şu
önemli analizi ile tartışmayı noktalar:
Karabekir, “Milli mücadeleyle istiklalimizi kazandık ama tek parti rejimiyle
hürriyetimizi kaybettik” der. Bence tarihin özeti budur” (Akyol,2009).