Kemalist Cumhuriyet ıslah edilerek Millî Cumhuriyete dönüştürülmeli
İstiklâl Savaşı’nda dîn ü millet dâvası diyerek maddî ve mânevî bütün gücünü Ankara Hükümeti’nden esirgemeyen Müslüman Türk milletinin değerlerini tasfiye eden ve 1924’den sonra istikamet değiştiren Batıcı ve seküler Cumhuriyete milletin Cumhuriyeti denilebilir mi? Millî bir cumhuriyete kavuşmak için Kemalist Cumhuriyet ıslah edilmeli, tâdilat görmeli. Millî kimliğimizle yekpâre bir şekilde uyuşan bir Cumhuriyet sistemi bizim hakkımız değil midir?
Pozitivist CHP İlkeleri
üzerine projelendirilen Atatürkçü Cumhuriyetle hesaplaşma yapılmadan, Müslüman
Türk milletinin değerlerinin bütünüyle hâkim olmadığı Cumhuriyete milletin
Cumhuriyet demek mümkün değil. Sözde “halk Cumhuriyeti” denilen Kemalist
Cumhuriyetin din ve millet değerlerimizi “redd-i miras” ederek, “gerici”
sayarak zorba usullerle tesirsiz hâle getirdiğini anlatmaya lüzum var mı?
“Cumhuriyetle hesaplaşanları
ve milletin kimliğini ortadan kaldıranları 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda
protesto edeceğiz…” diyen güruh Altı Ok patentli Kemalist Cumhuriyetin
vesayetçileridir. Cumhuriyetin daha sevimli bir sistem olarak Müslüman Türk
kimliğinin bütün değerlerini haiz bir yapıya dönüşmesin istemiyor ve bu ıslah
ve değişikliği “tehlike” olarak görüyorlar.
ALDATAN CUMHURİYETLE HESAPLAŞILMAYACAK MI?
Hangi Cumhuriyet? Aldatan
Cumhuriyet mi? Bin yıllık Müslüman Türk irfanını, medeniyet değerlerini tasfiye
eden, Müslüman Türk değerlerimizle uyuşmayan Sümer, Hitit, Frigya gibi
garabetlere sığınan pozitivist seküler Cumhuriyetle hesaplaşılmayacak mı?
Altmış bin kelimelik sözlüğümüzü İslâmî mâziyle irtibatı kesmek için on beş bin
uydurukça kelimeye düşüren Kemalist Cumhuriyet sorgulanmayacak öyle mi?
1924 Sonrası milletin
değerlerinin kovulduğu Meclis’te şu kararı alabilen Atatürkçü Cumhuriyetle mi
hesaplaşılmayacak mı?: “Din birliğinin de bir millet teşkilinde müessir
olduğunu söyleyenler vardır. Fakat biz, bizim gözümüz önündeki Türk milleti
tablosunda bunun aksini görmekteyiz. Türkler İslâm’ı kabul etmeden evvel de
büyük biri millet idi. Bu dini kabul ettikten sonra, bu din ne Arapların, ne
aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de vesairenin Türklerle birleşip bir millet
teşkil etmelerine tesir etmedi. Bilâkis, Türk milletinin millî bağlarını
gevşetti; millî hislerini, millî heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabiî idi. Çünkü
Muhammed’in kurduğu dînin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, şâmil bir ümmet
siyaseti idi” (Ne Mutlu Türküm Diyene,
Ahmet Yıldız, İletişim Y. s.318).
ALDATAN CUMHURİYETİN HANGİ UNSURU MİLLÎ?
Aldatan Cumhuriyetin hangi
unsuru millîdir? Atatürkçü milliyetçi zümre ve CHP’liler Müslüman Türk
milletinin bin yıllık kültür değerlerini tasfiye eden Cumhuriyetin ıslahına,
millet değerlerine uyumlu hâle getirilmesine karşı çıkıyorlar. Cumhur, halk
demekse, Cumhuriyet de halk rejimi demektir. 1924 Sonrası başlatılan
inkılâpların hangisi Müslüman Türk milletiyle uyuşabiliyor? Aklı ve izanı olan
Altı Ok Cumhuriyetinin milletin kurduğu Cumhuriyet olduğuna inanır mı? Fakat
laikçi bağnaz bir idrake sahip Atatürkçü milliyetçilerle CHP’liler hâlâ bu
sahtelik ve dogmalardan kurtulamıyorlar. Milletin İslâmlaşmış târifini ve Türk
kimliğini de bilmiyor bu güruh. Atatürkçü Cumhuriyetin, Türk’ten ve millet
hüviyetinden anladığı Müslüman millet değildir, laikçi ve ulusalcı uydurma bir
Türklüktür. Cumhuriyetin Türk târifi
“kurucu önder” tarafından yapılır. M. Kemal, 1930 yılında bir Alman muhabirine
şöyle bir demeç verir ve demecinde Türk’ün inanç yapısı ile sorulara verdiği
cevabın bir cümlesi şudur: “...Türk yalnız tabiatı takdis eder” (Atatürk Söylev ve Demeçleri, Cilt:III, s.86).
Cumhuriyetle eşdeğer olan
Altı Ok ilkeleri üstüne kurulan Cumhuriyetin ana felsefesi şudur: “Dinî
(İslâmî) hissiyat zayıflamadıkça, milliyet hissi kuvvetlenmez.”
ATATÜRKÇÜ CUMHURİYET MİLLET YAPIMIZI TEMSİL VASFINDAN
MAHRUM
Millete rağmen ilân
ettirilen aldatan Kemalist Cumhuriyetin ideologlarından sözde Türkçü Yusuf
Akçura’nın sözleri Kemalist ideoloji olarak bugün elan devam etmiyor mu?
“Yükselmekte olan milliyetçi hedefler ve millet şuuru sebebiyle, dinî duygular
geri plânda kalmış ve İslâmcılık gibi dîni merkeze alan bir ideolojinin de
gerçeklikte hayat bulma şansı ortadan kalkmıştır” (Üç Tarz-ı Siyaset, s. 131).
Tesirli bir Kemalist
Cumhuriyet nazariyecisi olan Akçura, dînin geri plânda kalması gerektiğini
söyleyerek, Batılı seküler zemine oturan Cumhuriyetin sadece siyasî olarak işe
yararlılığını savunmuyor, içtimaî ve millet yapısı olarak da seküler
Cumhuriyeti Batılı değerlere istinat ettirerek modernleşmenin mümkün
olabileceğini, böylelikle milletin yükselebileceğini ileri sürer.
ATATÜRKÇÜ CUMHURİYET İSLÂMSIZ BİR TÜRKLÜK GAYESİNDEYDİ
Akçura, 1925 yılındaki bir
konuşmasında Avrupa’daki modern devletlerin reformlarını örnek gösterir ve Türk
münevverlerini “anasır-ı irtica olan ve erbab-ı zeamete istinat ruhanilere”
karşı uyarır: “Anâne-i Dîniyeyi temsil eden hilafet, esasında laik-intibah
hareketine ve ıslahatı dîniyeye rıza göstermez” (Modernleşme ve Milliyetçilik, Y. Bayraktutan, s. 53).
Kemalist Cumhuriyetin Türk
kimliğini mi öğrenmek için Akçura’nın ırk kavramından, dolayısıyla Türk’ten ne
anladığı şu cümlesi üstüne çok düşünmek lâzım: “Irk ile, İslâm’ın yardımı
olmaksızın kendi kendini tanımlayan etnik bir Türk bütününü ifade etmek...”
(a.g.e., s.54).
MÜSLÜMAN TÜRK KİMLİĞİMİZİ YOZLAŞTIRAN ÂRIZALI
CUMHURİYET
İslâm’ın yardımı olmaksızın
bir Türk, Türk olur mu? Batılı değerler üzerine kurulan Altı Ok Cumhuriyetinin
Türk kimliği Müslüman millet hüviyetini doldurabilir mi? Pozitivist-laikçi
Cumhuriyetin temelini târif eden satırlar: “Zamanımızın tarihinde görülen genel
akımlar ırklardadır. Dinler, din olmak nedeniyle gittikçe siyasal önemlerini,
kuvvetlerini yitiriyorlar, toplumsal olmaktan çok şahsileşiyorlar; cemiyetlerde
vicdan özgürlüğü din birliğinin yerini alıyor. Dinler cemiyetlerin işlerini
düzenleyici olmaktan vazgeçerek kalplerin kılavuzluğunu üzerlerine alıyorlar” (a.g.e. s. 55).
Tartışılmasından ve
hesaplaşılmasından korkulan Cumhuriyet, güçlü bir halk Cumhuriyeti olamaz.
Müslüman Türk milletinin millî, yâni İslâmî değerlerini temsil ediyor
gösterilen yalanlar ve zulümler Cumhuriyetinin alâmet-i fârikası kısaca
yukarıda tasvir ve târif ettiğimiz üzeredir.
Bir vazifesinin de Kemalist
Cumhuriyetin ıslah edilmesi olduğunu söyleyerek yola çıkan muhafazakâr
iktidarın “ıslah” işine bir türlü yanaşmaması, bilakis ârızalı Cumhuriyetle
“müdârâ” yapması bu çetin işin bir başka bahara kaldığını gösteriyor.(ilbeyali@hotmail.com)