Kemalizmin 'Târih Tezi' ve 'Güneş-Dil Teorisi' hurâfeleri (56)
“Tarih Tezi, öz kardeşi olan ve dünya
dilciliği tarihinde bir dönüm noktasını gösteren Güneş-Dil teorisi ile, her
türlü şüphe ve tereddütten kurtulmuş olarak meydana çıkmaktadır”
Kitabda kendisine iki sayfa tahsîs
edilen “Güneş-Dil İnk̆il̃âbı”na gelince, o da, Kemalizmin en büyük
zaferlerinden birisi olarak tebcîl edilmekte, bitmez tükenmez zafer şarkılarına
mevzû olmaktadır. Devletle aynîleşmiş “Dâhî Başbuğ”un bu “Tez”i dahi, resmî tez
olmuş, bütün vatandaşlar, bu “mutlak hak̆îkat̃”i de kabûl̃, ak̃si takdîrde ağır
müeyyidelere mârûz kalma şıkkıyle karşı karşıya bırakılmıştır:
“Türk lehçelerinin kelime, ses, ek
elemanları üzerinde yapılan araştırmalar, Türk dili ile başka yeryüzü dilleri ve
dil grupları arasında fonetik, semantik, morfoloji ve etimoloji bakımlarından
yapılan karşılaştırmalar, Türk dilciliğini çok önemli bir yeni dil teorisine
varmak bahtiyarlığına erdirmiştir. Bu teorinin ilk çerçevesi yine Türk dili
varlıkları olmakla beraber İndo-Öropeen, Şamito-Semitik, Fino-Uğriyen… denilen
dil gruplarına ait kültür kelimeleri bu teorinin ışığı ile aydınlanınca Türk
orijinleri meydana çıkmaktadır.
“ ‘Güneş-Dil’ teorisi adını alan ve
dünya dilciliği tarihinde bir dönüm noktasını gösteren yeni Türk dil tezi, Türk
tarih tezinin öz kardeşidir. Çünkü tarih tezinin, neolitik medeniyeti, Orta
Asyada doğmuş ve oradan göçlerle yer yüzüne yayılmış gösteren esasının
lengüistik delilleri bu teori ile her türlü şüphe ve tereddütten kurtulmuş
olarak meydana çıkmaktadır.
“En eski Türk dedelerimiz, neolitik
medeniyeti inşa ettiler ve onu, dilleriyle beraber, bütün dünyaya yaydılar”
“ ‘Güneş-Dil Teorisi’, ilk neolitik
medeniyet devrinin ana totemi ‘güneş’ olduğunu ve bu medeniyet sahipleri olan
en eski dedelerimiz Türklerin ses dilini bu ana toteme ilk verdikleri isimle
kurmuş bulunduklarını göstermektedir. Güneş kültünün eskiliğine ve ay kültünden
daha önce insanlığa hâkim bulunduğuna ait olan deliller her gün biraz daha
artmaktadır. Şimal Akdenizi ve Onega gölü kıyılarında Sovyet bilginlerinin
buldukları resimler, çiftçilik devrinden daha önce insanlığın çobanlık ve
avcılık devirlerinde bile güneş kültüne sülûk ettiklerini göstermektedir.
Amerika yerlilerinin çok eskiden kalmış bütün âyin ve ananeleri güneş toteminin
oralarda da eskiliğini ve hâkimliğini ortaya çıkarmıştır.
“Dillerin menşeinin anahtarı, Türkçe
‘ağ’ sesidir”
“ ‘Güneş-Dil Teorisi’, ses dilinin
ana kaynağını güneş toteminde topladıktan sonra, ilkin bu totemi ifadeye
yarayan ilk net sesi aramakta ve bunu ‘ağ’ şeklinde ifade edilen bir fonemde
bulmaktadır. Bu ses, uzunca ve kapantılı bir vokal sesidir ki kapantısını
gösteren ‘ğ’ yarım konsonu bunun anlamını üzerine aldıktan sonra, ses
cihazımızın tekâmülleriyle, vokal sesi ‘a’dan ‘ı’ ve ‘u’ya ve bunlardan da ‘e,
i, ü, ö, o’ seslerine değişmiştir.
“Ana konson denilebilen ‘ğ’ye
gelince, bu da hep aynı ana anlamı muhafaza ederek ‘y’ ve ‘v’ye ve bunlardan da
‘g, k, h’ ve ‘b, m, p, f’ konsonlarına değişmiş ve daha sonra ‘n, t, d, s, ş,
c, ç, z, j’ ve nihayet ‘l, r’ konsonları vücut bulmuştur.
On Beşinci Yıl Kitabı’nın (Totaliter
Rejimin perestiş mevzûu hâline getirdiği “Ebedî Şef”inin kadîm devirler
insanlığını hatırlatan büstü ve Rejimin altı okuyle süslenmiş) kapağı ve “Güneş-Dil Teorisi”ni, “şimdiye
kadar dilciliğin varamadığı ve varmayı ümit bile edemediği, Millî Türk
dehasından fışkırmış yeni dil teorisi” olarak tanıtan iki sayfasının başı…
***
“Mananın konsonlarda temerküzü
hâdisesi, konsonlar arttıkça, bunlarda birer mana nüansı bulunması neticesini
de doğurduğundan, dil monofonemik ve monosilâbik devirlerden bitişkenlik ve
bükülgenlik devirlerine doğru yürüdükçe bir takım konsonlar -‘n, s, ş, c, ç, z,
j, l’ gibi- fikirleri birbirine bağlıyan saha anlamlarına, bir takımları da
–‘t, d’ gibi- yapıcılık, yaptırıcılık, yapılmış olmaklık manalarına, bazıları
–‘ğ, k, g, y, h, m, b, v, p, f’ gibi- ana kök anlamını üzerine alarak temessül
ettirmek, onu bir süje veya bir objeye bağlamak, yahut kelime anlamını
tamamlıyarak tayin ve ifade etmek rollerine ve nihayet bir tanesi –‘r’-de ana
kök anlamına takarrür ve temerküzü manasına tahsis edilmiştir.
“İşte konsonların bu anlamları Türk
dili ek ve takılarının rollerini izaha yaradığı gibi, bir kelimenin neden
dolayı şu veya bu manaya geldiğini de göstermek gibi şimdiye kadar dilciliğin
varamadığı ve varmayı ümit bile edemediği bir büyük neticeyi de elde etmiştir.
“Bütün kültür dillerinin menşeinde Ana
ve ilkel Türk dili var”
“ ‘Güneş-Dil’ metodiyle yapılan
analizler, yer yüzü kültür dillerini teşkil eden dil gruplarına tatbik edildiği
zaman, aynı veya birbirine yakın anlamda başka başka dillere mal edilmiş olan
kelimelerin hep bir veya pek yakın kuruluşta olduklarını da ortaya çıkarmakta
ve böylece hem dilin, hem de dillerin orijini meselelerini ana ve ilkel Türk
dili mihveri üzerinde halletmektedir.
“Millî Türk dehasından fışkıran bu
yeni dil teorisi, Fakültede, gençliğe de öğretilmektedir”
“Millî Türk dehasından fışkıran bu
yeni dil teorisi, ilkin küçük broşürler ve gazetelerde deneme olarak neşredilen
analiz örnekleriyle ortaya konulduktan sonra, Ankara Tarih-Dil-Coğrafya
Fakültesinin Türkoloji kürsüsü programına da esas teşkil etmiş ve fakültede ilk
yıldan beri metodik olarak gençliğe öğretildiği gibi, Profesörlerin ders
kitapları da ayrıca basılarak herkesin gözü önüne konulmuştur.
“1936 da toplanan Üçüncü Türk Dil
Kurultayına sunulan tezlerin hepsi bu teoriye dayanarak, Kurultayda bulunan
yerli ve yabancı bilginlere tanıtılmış, 1937 de Bükreşte toplanan ’17 nci
Preistorik Arkeoloji ve Antropoloji kongresi’ ile İstanbulda kurulan ‘ikinci
Türk Tarih Kongresi’ne de tebliğ olunmuştur.
“Halk dilindeki -yabancı dillerden
geldiği sanılan- pek çok kelime, Güneş-Dil usûl̃iyle Türkçe asıllı oldukları
anlaşılarak, terminolojiye dâhil edildiler”
“ ‘Güneş-Dil Teorisi’, yalnız nazarî
mahiyette olarak, lengüistik dünyasına yeni ve orijinal bir ışık saçmakla
kalmıyarak lûgat, terim, gramer çalışmalarımıza da yeni bir yön vermiş, yabancı
dillerden sanıldığı halde halk diline kadar girmiş, yahut terminoloji sahasında
varlığına zaruret görülmüş kelimelerin Türk orijinlerini de ortaya çıkarmağa
yaramıştır.
“Güneş-Dil Teorisi çalışmaları devâm
edecek ve Teori, bütün dünyaya tanıtılacaktır”
“Önümüzdeki
yıllarda Kurum ve Fakülte elemanlariyle teorinin her bir noktası üzerinde
incelemeler ve derinleştirmeler yapılarak, bu yeni ve büyük buluşu dünya ilmine
tanıtmak için her fırsattan istifade edilmek ve ders kitapları yabancı dillere
de terceme edilerek basılmak mukarrer olduğu gibi, lûgat, terim ve gramer
etüdlerinde de bu teorinin verimlerinden büyük faydalar sağlanacaktır.
“ ‘Güneş-Dil teorisi’, dilimizin orijinini, tarihini ve tarihten öncesini, yer yüzü dilleri arasındaki yerini, Türkçenin yeni ve eski diller ve dil gruplariyle karşılaştırılmasını ortaya koyduğundan, bu sahalar üzerindeki bütün araştırmalar, bu büyük ve mühim Türk dil tezi mihveri üzerinde dönecektir.” (On Beşinci Yıl Kitabı, Ekim 1938, ss. 585-587)