Kemalizmin 'Târih Tezi' ve 'Güneş-Dil Teorisi' hurâfeleri (88)
Başgil, L̃ânetli 27 Mayıs’ın mağdûrlarından biri oldu
Demokrat Parti ik̆tidârı devrini sâdece ilmî çalışmalar ve fikrî
faâliyetlerle geçiren Başgil, bekleneceği üzere, (bütün hük̃ûmet darbeleri ve bütün ihtil̃âl̃ler gibi
dâimâ l̃ânetle zikredeceğimiz) 27 Mayıs 1960 İhtil̃âl̃inin
mağdûrlarından biri oldu: Mütemâdiyen tâk̆îbâta
mârûz kaldı, hakkında tâk̆îbât
yapılan bir makâlesi sebebiyle, Ocak-Mart 1961’de, “Balmumcu Askerî
Hapishânesi’nde, hatırlamak dahi istemediği şartlarda, [üç ay] hapis yattı,
berâat̃ ederek hapisten çıktı” (Başgil, La Révolution militaire de 1969, 1963:
14) ve müesses totaliter nizâmda her zamân vâk̆î olduğu vechiyle bu büyük zulüm de yanına k̃âr kaldı!
1961’de Üniversiteden emekli
olunca siyâsî hayâta atıldı; 15 Ekim 1961 Senato Seçimlerine Adalet
Partisi’nden müstak̆il namzed olarak katıldı,
Samsun Senatörü seçildi.
Bir kısım Millet Vekîli ve
Senatör ile tabandan gelen ısrârlı taleb üzerine, 26 Ekim 1961’de yapılacak
Cumhûr Reîsi seçiminde, İhtil̃âl̃in başı
Org. Cemal Gürsel’e karşı namzed oldu. L̃âkin, yine bekleneceği üzere, ahl̃âkî terbiyeden, yüksek insânî kıymetlerden,
millet sevgisinden nasîbini almamış İhtil̃âl̃cilerin küstâhça tehdîdi üzerine namzedlikden
çekilmek zorunda kaldı ve Senatörlükden de istîfâ etti; Cenevre’ye hicret
ederek 1965 senesine kadar Cenevre Üniversitesi’nde Hocalık yaptı.
10 Ekim 1965 Millet Vekîli
Seçimlerinde, Adalet Partisi’nden İstanbul Millet Vekîli olarak Meclis’e girdi.
Meclis’de “Anayasa Komisyonu Başkanlığı”nı (Esâsiye Encümeni Reîsliğini)
deruhde ederken, 17 Nisan 1967’de vefât etti. (Kürşad Demirci, Erken Dönem Türk Demokrasisinde -1946/1950-
Liberal Arayışlar; Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti, Gazi Üni., Yük. Lis.,
2007, ss. 87-89)
Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil’in Siyasal Bilgiler Okulu Müdürü olduğu zamâna âid bir gazete haberi (Cumhuriyet, 5 Birincik̃ânûn 1942, s. 1) ve Başgil’in, Ağustos 1950 târihli haftalık Sebilürreşad mecmûasının 85. sayısında, “Çeyrek Asır Devam eden Zulüm Devri” başlıklı makâlesi (s. 146)…
***
Başgil’in
–Fransızca- Türkiye’de 1960 Askerî İhtil̃âl̃i ünvânlı eseri
1963’te, Cenevre’de, daha
evvel atıfta bulunduğumuz La
Révolution militaire de 1960 en Turquie – Ses origines-; Contribution à l’étude
de l’histoire politique intérieure de la Turquie contemporaine (Türkiye’de 1960 Askerî İhtil̃âl̃i –Menşêleri-; Muâsır Türkiye’nin
Dâhilî Siyâset Tarîhinin Tedk̆îk̆ine Katkı ünvânlı
kitabı têlîf etmişti. İki cild olarak pl̃anlanıp
ikinci cildi –maâlesef- kuvveden fiile çıkmıyan bu kitab sebebiyle de
Türkiye’de tâk̆îbe uğradı, dâvâ edildi,
netîcede berâat̃ etti.
Kitab, ürkek ve oportünist
bir tavırla kaleme alınmıştır. İhtil̃âl̃cilere yönelik tenk̆îdleri, gâyet yumuşak, belli belirsizdir.
Hattâ, ihtil̃âl̃ci fesâd ocağının başlarından biri olan (o
zaman Ankara Garnizon Kumandanı) Korgeneral Cemal Madanoğlu (Uşak, 1907 –
İstanbul, 28.7.1983) medh-ü-senâ ediliyor… (Başgil 1963: 174) Dahası, eserin
1966’daki –müellif tarafından gözden geçirilmiş- Türkce tercümesine (ss.
11-12), yine müellifin İlmin Işığında
Günün Meseleri kitabından (İstanbul: Yağmur Yl., 1960, ss. 86-88) “ihtil̃âl̃” ile
“hük̃ûmet darbesi” arasında fark gözeterek 27 Mayıs
İhtil̃âl̃inin
“ihtil̃âl̃” değil,
“darbe” olduğunu iddiâ eden, bu bakımdan onu hayırlı bir teşebbüs gibi gösteren
bir pasaj, hâşiye olarak il̃âve
edilmiştir:
“27 Mayıs Hareketi, hukuken
bir hükûmet darbesidir. Buna bir hükûmet darbesi demek, bu büyük hareketin asil
manasını küçümsemek değildir, sadece hukukî mahiyetini belirtmek ve adını
koymaktır. Filhakika, Hukukta hükûmet darbesi diye, Devletin eli ve emri
altındaki resmî kuvvetlerden birinin, meselâ Ordunun, isyan ederek mevcut
hükûmeti devirip iktidarı ele almasına denir. Bu tarife göre, 27 Mayıs Hareketi
tam ve klâsik şekli ile bir hükûmet darbesidir.
“…Hükûmet darbesi, hususiyle
Ordu gibi Devletin disiplinli ve şuurlu bir kuvvetinin eseri olursa, memlekette
emniyet ve âsâyiş mahfuz kalır ve Devlet hayatı çabucak yoluna girer. Darbenin
içtimaî nizamda yarattığı sarsıntı hem o kadar derin olmaz, hem de çabucak
geçer. Bunun aksine olarak, başı bozuk kuvvetin harekete geçmesi demek olan
ihtilâl, çok kere anarşiye götürür ve doğurduğu kargaşalıklar senelerce sürer.
“Bundan başka, ihtilâl hemen
daima (antitez) şeklinde altüst edici bir ideolojiden hareket eder ve mevcut ve
müesses içtimaî nizamı yıkarak yerine başka bir nizam kurmayı hedef alır.
“Türk Milleti adına sevinelim
ki, 27 Mayıs Hareketi, bir ihtilâl olmamış, bilâkis Ordunun ileri atılması
sayesinde bir başıbozuk ihtilâli önlenmiştir.”
Hâl̃buki Başgil’in kitabının ismi La Révolution militaire de 1960 en Turquie,
yânî Türkiye’de 27 Mayıs Askerî İhtilâli’dir
ve Memleketimizde, 27 Mayıs İhtilâli ve
Sebepleri şeklinde, kendisinin de tasvîb ettiği bir isimle tercüme ve neşredilmiştir… (Mütercimlerinden
biri, Başgil’in kadîm arkadaşı ve bu kitabla al̃âkalı dâvâdaki avukatı Mehmet Ali Sebük ve
dîğeri de, yine aynı dâvâdaki ikinci avukatı İsmail Hakkı Akın’dır. Kitab,
1966’da, İstanbul’da, Çeltüt Matbaacılık Koll. Ş. Matbaası’nda basılmıştır.
183. sayfaya kadar olan I. Kısım, Fransızca aslının tercümesi, 185-283.
sayfaları işgâl̃ eden II. Kısım, Başgil
aleyhinde, 27 Mayıs’çılarla aynı kafada olan Kadıköy C. Müddeiumûmî Muâvini
İbrahim Sezer’in 26 Ocak 1965 târihli İddiânâmesi üzerine, İstanbul Ağır Cezâ
Mahkemesi’nde, “on sene ağır hapis cezâsını müstelzim iki suç isnâdıyle” açılan
dâvâya mütedâir vesîkalardan ve bunun matbûâttaki in’ik̃âslarından bir kısmını muhtevî dosyadır.)
Sömürge beyinlilerin fikrî
âcizliği
Dâvânın açılmasına sebeb olan
İddiânâme, merkûm İbrahim Sezer’in, kendi bâtıl dünyâ görüşü çerçevesinde
kitaba yönelttiği sudan tenk̆îdlerden
ibârettir. Bu fanatikler, fikir dünyâlarının kısırlığı yüzünden, böyle bir fikrî
eseri, efk̃ârıumûmiye önünde, mukâbil
delîller serdederek, merdce tartışmıya cesâret edemezler de, fikrî acizlerini,
düşünen kafaları hapislerde çürütmek, darağaclarında sallandırmak sûretiyle tel̃âfî etme gayreti içinde olurlar…
Her hâl-ü-k̃ârda, müellifin kendi araştırmalarına ve hayât
tecrübesine müstenid fikirlerini gâyet
mülâyim bir üslûbla tartışmaya açan böyle bir kitabın dahi Türkiye’de tâk̆îbâta mârûz kalması, dâvâ mevzûu olması,
üstelik, Ağır Cezâ Mahkemesi’nde muhâkeme edilmesi, ancak müesses totaliter
nizâmın sefâletini gösterir… Kaldı ki, bu sefer, müellif, dokuz aylık sıkıntılı
bir devreden sonra, hiç olmazsa berâat̃
etmiştir. Hâl̃buki, bu bâtıl nizâmda, sırf
Memleket hayrına olduğuna inandıkları fikirlerini müdâfaa etmek yüzünden
okkanın altına giden ilim ve fikir adamlarının, müellif ve muharrirlerin haddi
hesâbı yoktur!