Kemalizmin 'Târih Tezi' ve 'Güneş-Dil Teorisi' hurâfeleri (97)

- 2. Alt Fasıl: Gazeteci Münir Süleyman Çapanoğlu

Uydurma Dil Tedhîşi hakında ikinci şâhidimiz, bir Türk teşebbüsü olarak ilk Türkce gazetemiz Tercümân-ı Ahvâl̃’in (21.10.1860-11.3.1866) Şinâsî Efendi ile berâber iki nâşirinden biri olan Âg̃âh Efendi’nin (Sarıyer, İstanbul, 18.3.1832 – Atina, Aralık 1885, II. Mahmûd Hân Türbesi’nin Hazîresi) ahfâdından Münir Süleyman Çapanoğlu’dur (İstanbul, 1894 – a.y., 1.7.1973, Feriköy Mez.). (Yozgadlı Çapanzâdeler’den Ömer Hulûsî Efendi’nin oğlu Âgâh Efendi ve Tercümân-ı Ahvâl hakkında: Server İskit’ten naklen Hasan Refik Ertuğ, Basın ve Yayın Hareketleri Tarihi, İstanbul Üni. Yl., 1970, ss. 165-178. M. S. Çapanoğlu’nun Âgâh Efendi’nin –herhâlde- küçük torunu olduğu bilgisi hakkında: Hâfi Kadri Alpman’ın Münir Süleyman’la röportajı, Güvercin; Aylık Fikir, Sanat ve Aktüalite Dergisi, -muhtemelen- Ağustos 1973, ss. 17-18; https://9lib.net/document/ky6v7w7q-m%C3%BCnir-s%C3%BCleyman-%C3%A7apano%C4%9Flu.html; 24.12.2021)

Uydurma Dil Tedhîşi hakkında, araştırmamızın evvelki Fasıllarında arzettiğimiz vesîkalar, Başgil’in neşriyâtıyle berâber Çapanoğlu’nun şahâdetiyle de tamâmlanıyor ve Türkiye’de Şefler devrinde yaşanan bu fâciâ çok daha canlı bir sahne hâl̃inde gözlerimizin önüne seriliyor… Öyle bir fâciâ ki, netîce olarak, Kemalist Uydurma Dili, Resmî Dil yapmış ve bu sâyede onu bir “pidgin” olmaktan çıkarıp “créole” hâl̃ine getirmiştir… (-Avrupalı müstemlekecilerle olduğu gibi- kendisininkinden farklı bir dil konuşan bir toplulukla temâsa giren, onunla en azından ticârî münâsebetler kuran bir toplulukta, her iki dilin karışmasıyle asgarî seviyede anlaşmayı têmîn edecek şekilde teşekkül eden, tam bir grameri ve geniş bir kelime hazînesi bulunmıyan basît dil halitasına, lisâniyatta “sabir” denir. “Sabir”, inkişâf ederek tam bir gramere ve geniş bir kelime hazînesine kavuşursa, “pidgin –picin-” ismini alır. “Pidgin” o topluluk tarafından benimsenip anne dili hâline getirilir, nesilden nesle intikâl̃ etmiye başlarsa, artık müstak̆il, mahâl̃l̃î yeni bir dil, “une langue vernaculaire” hüviyeti kazanmış, bir “créole –kreyol̃-” olmuştur. “Sabir” olarak başlıyan Türkceden bozma, Fransızcayle karışık Kemalist Uydurma Dil de, yavaş yavaş bir “pidgin” hâl̃ine gelmiş, husûsen 27 Mayıs 1960 İhtil̃âl̃iyle Resmî Dil statüsü kazanınca, neredeyse bütün bir cem’iyetin nesilden nesle intikâl̃ eden anne dili, yânî bir “créole” olmuştur. Hâsılı, Uydurma Resmî Dil, Türkceden bozma, fakat ondan ayrı bir dildir… “Sabir Pidgin Créole” vetîresiyle yeni bir dilin teşekkülü hakkındaki başlıca kaynağımız, kıymetli dilci Marina Yaguello’nun şu kitabıdır: Catalogue des idées reçues sur la langue –Dille Al̃âkalı Basmakalıp Fikirler Kataloğu-, Paris : Éditions du Seuil, coll. Point Virgule, 1988)

Târihçi, târihî roman muharriri, mütercim, onlarca târihî-edebî eserin müellifi Reşad Ekrem Koçu (İstanbul, 1905 – a.y., 6.7.1975), ömrünü verdiği, iki devre hâl̃inde, 1944 il̃â 1951 ve 1958 il̃â 1973 senelerinde 173 fasikül hâlinde neşrettiği, maâlesef “Gökçınar” maddesinde kesilen, mâmâfih bu hâl̃iyle dahi büyük bir kaynak eser olarak kıymetini muhâfaza eden İstanbul Ansiklopedisi’nin “Çapanoğlu, M. S.” maddesinde, onu, “has damgası ile gazeteci”, çok merâklı, geniş kültürlü bir araştırmacı ve Ansiklopedi’deki “kalem arkadaşlarından biri” olarak tanıtıyor:

“Yarım asrı aşmış ömrü boyunca geçimini yalnız basın âleminde temin etmiş has damgası ile gazeteci; her konuda bilgiye dayanarak yazmış bir kaleme sâhib muharrir; o kaleme sâhib olabilmek için yazdığının kat kat fazlasını okumuş adam; meclis adamı, gönül ve muhabbet adamı; sevdiklerine sâdık ve vefâkâr hakikî dost; geniş ölçüde varlıklı bir âilenin evlâdı olarak doğmuş kibar bir İstanbullu; geniş bir hürriyet ile bir gazeteciye yaraşan hayat sürdüğü için aydın bir İstanbul rindi; kadri kıymeti gereği gibi bilinmemiş, kendisi de şöhret peşinde dolaşmamış, fakat muhîtinin her zaman iyi tanınmış ve sevilmiş bir sîması olmuştur; bu İstanbul Ansiklopedisi’nde R. E. Koçu’nun kalem arkadaşlarından ve baş tâcı dostlarından; 1894 de İstanbulda Bayazıdda Camcıali Mahallesinde Yahnıkapan Sokağında geçen asır ortası yapılarından bir konakta doğdu, babası Şûrâyi Devlet (Danıştay) âzâsından Yozgadlı Çapanoğlu Süleyman Bey, annesi Çürüksulu Ali Paşanın kızı Zekiye Hanımdır.” (İstanbul Ansikl̃opedisi; İstanbulun Alfabetik Kütüğü, 1963, s. 3734; İ. A. hakkında: https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stanbul_Ansiklopedisi; 24.12.2021)

Ü.PNG

 (Taha Toros Arşivi’nden; https://9lib.net/document/9yno7gjq-m%C3%BCnir-s%C3%BCleyman-%C3%A7apano%C4%9Flu.html; 19.10.2021)

Kıymetli gazetecimiz Münir Süleyman hakkında, oğlu Cem Çapanoğlu tarafından kaleme alınan muhtasar vefâtnâme… 

***      

 

 “Has damgası ile gazeteci”nin -kendi sevimli üsl̃ûbuyle- hayât hik̃âyesi

Koçu, bu takdîmden sonra, sözü Münir Süleyman’a bırakıyor ve hayâtının seyrini Ansiklopedi’ye onun ağzından, onun tatlı üsl̃ûbuyle kaydediyor:

“Babama, Mirasyedi Süleyman Bey derlerdi. Ercümend Ekrem Yeni Sabah gazetesinde, ‘Mirasyedi’ başlıklı bir yazıda onu anlatmışdır; Ahmed Râsimin bâzı yazılarında adı geçen Süleyman babamdır. Hoşsohbet, meclisârâ, nüktedan, zevk ehli, güzelliğe ve güzel sanatlara âşıkdı. Hayatımın yolu, babamın muhitinden ve meclislerinden başladı.

“Çocukluğum ve gençliğim kışın biri Bayezıdda [Bâyezid’de], öbürü Aksarayda Horhorda iki konak ile, biri Rumelihisarı, diğeri Kartalda iki yalıda, ve biri Büyükadada, ikincisi Çamlıcada iki köşkde geçmişdir.

“Elifbeyi Bayezıd Camii imamı Yusuf Ziya Efendiden öğrendim. Gedikpaşa Mektebinde, Şemsül Maârifde, Hadîka-i Meşveretde, Menbâül İrfânda, az bir müddet de Üsküdar İdâdîsinde okudum; İstanbul Dârülfünûnunun Edebiyat Fakültesine girdim, birinci Cihan Harbinde asker olunca, yüksek tahsilim yarım kaldı.