Kemalizmin 'Târih Tezi' ve 'Güneş-Dil Teorisi' hurâfeleri (98)
“Evimizin müdavim dostlarından şâir Mehmed
Celâl Beyden edebiyat, Şehbenderzâde Ahmed Hilmi Beyden de Felsefe ve İslâm
Tarihi dersleri almışdım; şâir Rıfkı Bey de beni tasavvuf üzerinde geniş ölçüde
aydınlatmışdır. Ali Kemal Beyi, bana geniş bir görgü ufku açmış velînimet-i
irfan olarak dâima rahmetle anarım. Aspasya adında bir rum kadınından da
fransızca dersleri almışdım. Babamın en yakın bir dostu Ahmed Rasim Beye
gelince, bana gazeteci olma aşkını veren adamdır. Henüz 13 yaşında iken “Mehmed
Münir” imzası ile ilk yazım onun delâleti ile Yusuf Sıddık Beyin ‘Şebâb’
adındaki gazetesinde çıkmışdır. Türk basınının bu dev muharriri pîrimdir,
üstadımdır; sesi kulaklarımdadır: ‘Mâdem ki gazeteci olacağım diyorsun…
hayatını kaleminle kazanmaya kararlı isen, oku, her şeyi oku öğren… ve notlar
al… onları dilediğin gibi tasnif et… Yoksa elindeki kalemin cebhânesiz topa
benzer…’ demişdi. Sözünü tuttum, gözlerim yazıyı seçemez olduğu güne kadar…
“Teşehhüd
mikdarı memurluğum da vardır. Dayım Çürüksulu Mahmud Paşa nâfia nâzırı iken
beni kalem-i mahsusuna kâtib olarak almışdı; Üsküdarda oturuyorduk, işime
birkaç defa geç gidince dayıma karşı mahcub, etrâfıma da kötü örnek olmamak
için istifâ ettim.
“Mûsikiye
merakım vardır; sesimin güzel olduğunu da söylerler. Evimiz alaturka bir mûsiki
kulübü gibiydi. Rind mirasyedi babamın meclislerinde devrin bütün saz ve ses
üstadları toplanırdı. Gençliğimde mevlevî dergâhlarına da devam ettim.
Üsküdarda Anadolu Kulübünün mûsiki kısmında çalışdım. Muhterem dostum, gönlümün
enîsi Burhan Felek ile tanışmam o çağlarda başlamışdır. Muhiddin Bahâ Beyin
Bursada çıkardığı ‘Âlem-i Mûsiki’ isimli mecmuaya bu ilim üzerinde yazı bile
yazdım.
“Yarım
asrı aşmış gazetecilik hayatımda musahhihlik, muhâbirlikden başladım, fıkra,
roman, röportaj, folklor tetkikleri, tarih etüdleri, fennî bahisler, ciddî,
mizâhî devre, zamana, işe, isteğe göre her şey yazdım. Gazete ve dergi
kadrolarına girdim, sekreterlik, mesul müdürlük yaptım, serbest muharrir oldum,
ve ömrüm boyunca hayatımın desteği yalnız kalemim oldu. Çok kazandım, az
kazandım, asîl ve şerefli mesleğimin safâsını da sürdüm, cefâsını da çekdim.
[“Dâimî
yazarı yahud serbest muharrir olarak çalışdığı” 31 gazetenin ve 39 mecmûanın
ismini saydıktan sonra:]
“Bursa
Valiliğinde bulunmuş Mehmed Ziver Bey ve gazeteci Ali Nejad ile berâber Tatlı
Sert ismi ile bir mizah gazetesi, ve Ferdi Önerle beraber de Hür Türkiye
isminde aylık bir dergi çıkardım.
“Münir
Süleyman ve Münir Süleyman Çapanoğlu imzalarından gayri türlü çeşnideki
yazılarımda kullandığım müstear isimler şunlardır:… [“Sühâ Bülend, Necib
Revnak, Pervin Safâ”dan “Delifişek, Kalender, İzmarit, Kara Biber, Dilli Düdük,
Nâkil”e kadar 41 nâmımüsteâr saydıktan sonra:]
“Birinci
Dünya Harbinde asker olarak Romanyaya gittim.
“Hakikî
pehlivan görmek şartı ile yağlı güreşi severim, temaşasında göğsüm kabarır,
gözüm yaşarır.
“Olta
ile balık avını da pek severdim.
“Dostlarım
bilir, hayli kitabım, gazete, mecmua koleksiyonlarım vardır; elime geçen bir
kırpıntıyı dahi atamam, saklarım.
“Gazeteciler
Cemiyeti ve Gazeteciler Sendikası üyesiyim; Gazeteciler Cemiyetinde balotaj
heyetindeyim.
“Zevcem
Neşîde Hanımla âile yuvamı çok geç kurdum; Oya adında bir kızım (doğumu 1944)
ve Cem adında bir oğlum (doğumu 1946) var. İlh…” (İstanbul Ansikl̃opedisi;
İstanbulun Alfabetik Kütüğü, 1963,
ss. 3734-3735)
Münir Süleyman’ın zevcesi Neşîde Hanım, “Kıbrıs
fâtihi Câfer Paşa ahfâdından Selâmî Gözgör ile Belkıs Hanım’ın kızları, Mahmut
Şevket Gözgör’ün ablası” idi. 22 Ekim 1988’de irtihâl etmiştir. Şişli
Câmii’nden kalkan cenâzesi, Feriköy Mezarlığı’nda (muhtemelen) eşinin yanı
başına defnedilmiştir. (25 Ekim 1988 târihli Milliyet gazetesinde intişâr eden vefât îlânından.)
Velûd bir muharrir ve müellif olan
Çapanoğlu’nun eserlerinden husûsen zikretmek istediklerimiz –baskı târihi sırasıyle-
aşağıdadır:
- Neyzen Tevfik; Hayatı, Eserleri, Nükteleri
ve Bilinmiyen Tarafları, İstanbul: Çığır Ke., 1942, 111 s.; 1953 baskısı:
Özakar Ye., 264 s.;
- Hitler; Ne İdi, Ne Yaptı, Ne Oldu?,
İstanbul: Bengü Ye., 1945, 110 s.;
- İstanbul Şairi Yahya Kemal Beyatlı: Hayatı,
Hâtıraları, Nükte ve Fıkraları; Onun İçin Neler Söylediler, Neler Yazdılar?
Birkaç İstanbul Şiiri, İstanbul: Yeni Matbaa, 1958, 128 s.;
- Basın Tarihimizde İlâve, İstanbul: Hür
Türkiye Mecmuası Yl., 1960, 88 s.;
- 80 Yıllık Gazetecimiz Âsaf Konsilitçi,
İstanbul: Hür Türkiye Dergisi Yl., 1961, 48 s.;
- Basın Tarihine Dair Bilgiler ve Hâtıralar,
İstanbul: Hür Türkiye Dergisi Yl., 1962, 160 s.;
- İdeal Gazeteci Efendi Babamız Ahmed Mithat,
İstanbul: Gazeteciler Cemiyeti Yl., 1964, 244 s.;
- Türkiye’de Sosyalizm Hareketleri ve
Sosyalist Hilmi, İstanbul: Pınar Ye., 1964, 96 s.;
- Basın Tarihimizde Parazitler, İstanbul:
Hüsnütabiat Matbaası, 1967, 56 s.;
- Basın Tarihimizde Mizah Dergileri,
İstanbul: Gazeteciler Cemiyeti Yl., 1970, 144 s.
Makâleleri:
- “Yeni
Cami Arzuhalcileri”, Yeni Türk, 1942,
c. 10, sy. 111-112, ss. 12-16;
- “Eski
Ninniler”, Yeni Türk, 1942, c. 10,
sy. 113-114, ss. 13-15, 24;
- “Eski
Bilmeceler”, Yeni Türk, 1942, c. 10,
sy. 115, ss. 5-7, 16;
-
“Uydurma Tarihçiler Serisinden: Ziya Şakir”, Tarih Hazinesi, 1951, sy. 5, ss. 227-229;
-
“Tanıdığım Yazarlar”, Kalem; Faydalı
Bilgiler Dergisi, 1962, sy. 4, ss. 110-112;
- “Eski
Çağlarda Hayvanları Koruma”, Türkiye’de
Hayvan ve Hayvancılık, 1969, c. 6, sy. 65, ss. 26-28.
- İlh…
“Tercümesi”:
- Michel
Zévaco’dan Kapitan, İstanbul: Haber
(Gazetesi) Neşriyatı: 4 ve 5, 1946, 1. cild 335, 2. cild 275 s.; ikinci
baskısı: İstanbul: İnkılâp ve Aka Ke., 1963, 1. c. 256, 2. c. 221 s. Bu
“tercümesi”, dili, üsl̃ûbu pek hoş olmak, bu bakımdan
zevk̆le okunmakla berâber, sahîh bir edebî tercüme
değildir; zîrâ, tercümede, metne de, üsl̃ûba da
sâdık kalınmamış, dahası, bir sadâkat̃
endîşesi bile duyulmamış, cümleler, paragraflar atlanmış, kısaltılmış,
aslındaki kuvvetli tasvîrler aynen verilmiye çalışılmamış, buna mukâbil, uzun
uzun tasvîrler, düşünceler, yorumlar il̃âve
edilmiş, metin baştan sona tâdîl̃âta
uğramıştır; mütercim, eserin vak’a örgüsüne ve şahıslarına sâdık kalarak, kendi
düşüncelerine ve zevk̆ine göre onu yeni baştan
yazmıştır; binâenaleyh, bahis mevzûu olan, “sahîh tercüme” değil, hattâ bir
“tâdîlen uyarlama” da değil, bir “tahvîlen uyarlama”dır; ayrıca, aslının gerisinde
kalsa da, bir edebî metin vasfını hâizdir ve bu cihetle, muvaffak̆iyetli bir uyarlama sayılabilir; yânî Münir
Süleyman, “mütercim” sıfatının ötesine geçerek, Türkce kitabın “ortak müellif”i
olmuştur, öyle ki bu eser, onun têlîfleri listesine dâhil edilebilir…
Hakkında
en az bir doktora tezi ve bir hayât hik̃âyesi
kitabı yazılmış olmalıydı!
Çapanoğlu’nun matbûât târihimiz bakımından
mühim bir başka çalışması ise, neşir imk̃ânı
bulamadı:
“Ne
kadar yazıkdır ki Münir Süleyman Çapanoğlunun en mühim eseri el yazısı olarak
durmaktadır; ‘Müstear İsimler’ adını taşıyan bu eşsiz eser, târihimiz ve
edebiyat târihimiz için gaayet kıymetli bir anahtar kitabdır.” (İstanbul Ansikl̃opedisi,
1963, s. 3736)
(Taha Toros Arşivi’nden; https://9lib.net/document/lzg7rd2z-%C3%A7apano%C4%9Flu-m%C3%BCnir-s%C3%BCleyman.html; 19.10.2021)
Reşad Ekrem Koçu neşri İstanbul Ansiklopedisi’nde Münir Süleyman
Çapanoğlu… Ârif ve zarîf bir İstanbul beyefendisi olarak yetişmiş, İstanbul
Türkcesinin tadına varmış, tabiî olarak Uydurma Dilden tiksinmiş, bu ard
niyetli dilin, hîlek̃ârlık ve tedhîşle bütün bir
Millete dayatılması siyâsetine karşı infiâl̃ duymuş ve imk̃ân bulduğu ilk fırsatta infiâl̃ini müstesnâ bir makâleyle dile getirmişti…
***