03 Nisan 2019

Kendi yöneticilerimizi seçme hakkını ebediyen kaybetmenin eşiğinde

AK Parti'nin ilk günden beri  en büyük kuvveti, iktidarının güç kaynağı, ardındaki halk iradesinin görkemli büyüklüğü ve devamlılığı oldu. Hem küresel düşmanlarının hem de içerideki uzantılarının bitmek tükenmek bilmeyen saldırılarının her türlüsünü bu halk desteğiyle püskürtmeyi başardı. Halk desteğinin yasal tezahür alanıysa seçimlerdi. Bugüne kadar her türlü gayrimeşru yöntemle bütün alanlardan saldırıya uğrayarak devrilmek istenen yerli bir iktidarın, meşruiyetinin esas kaynağı olan hür seçimlere ve milli iradenin tezahür ettirilmesi sürecine yönelik kundaklayıcı sızma ve tertiplerin olmayacağını düşünmek elbette akıl kârı değildi. Ama şimdi dehşetle izliyoruz ki milli iradenin  teminatı olması gereken YSK'ya bile hiçbir engelle karşılaşmadan tepeden tırnağa sızılmış olmasının keskin emareleriyle karşı karşıyayız.

Sven Hassel “Bir SS Generalinin anıları” adlı kitabında Alman ordularını Rus steplerinde en çok zorlayan unsurların bozkır yerlilerinden seçilmiş keskin nişancılar olduğunu söyler. Bu kamuflajlı keskin nişancılar sindikleri bir ağacın tepesinde o kadar uzun süre hareketsiz kalırlarmış ki bazen saatlerce hatta günlerce  konumlandıkları alanlar dürbünlerle tarandığı hâlde orada olduklarını fark ettirecek bir hareket hatta kıpırdanmada bulunmazlarmış. Sonra hiç beklemediğiniz bir anda  ağaç dalları zannettiğiniz keskin nişancılar tarafından vurulur fakat kurşunların nereden geldiğini yine uzun süre çözemezmişsiniz. Kimilerinin yaptığını kimileri duymamıştır bile...

Her ne pahasına olursa olsun YSK'nın hileye geçit vermemesini temin etmek ve sandıktan çıkan gerçek sonucun aynen tespit edilerek açıklanmasını sağlamak gerekir. Aksi takdirde Türkiye'de gerçek ve hür bir seçim yaparak hakiki neticeleriyle kendimizi yönetme  imkânını kıyamete kadar kaybedebiliriz. Küresel konsorsiyum artık Türk Milleti'nin kendi kendini yönetmesine ve bu yolla dünya üzerinde gerçek bir varlık alanı bulmasına tahammül edemiyor. Sen kime oy verirsen ver, neticede sandıktan benim istediğim isimler çıkacak diyenlerin kurguladığı bir düzenekle kafeslenmenin eşiğindeyiz. Bir defa başlarsa sürekli kendini başa alacak bir kısır döngü bu! Enerjisini kendi dinamikleriyle devridaim ederek sağlayacak bir darbe ve işgal potporisi!

Venezuella, Türkiye'de yapılacaklar için bir tür tatbikat alanı olarak kullanıldı. Bizi bekleyen şeyin gerçekte ne olduğunu kalabalıkların yaşamadan anlayabileceğinden emin değilim. Bunu anlatmak da gerekli önlemleri almak da Millet'in devletine düşer.

Atanan bakanlar, bürokratlar, hakimler, partilerin yönetimine ve teşkilatlarına seçilmiş adamlar, parti adına bu meseleyi takip etmekle görevli avukatların tamamı FETÖ kültüyle ve uluslararası yapılanmalarla ilişkileri bakımından belli başlı kriterlere tâbi tutulmalı.

30 Nisan 2017'de Sükutta sırıtan ikrar diye bir yazı yazmış ve şöyle söylemiştim; eğer herhangi bir kurumda yasa dışı bir teşekkül istediği gibi at oynatıyor ve borusunu öttürüyorsa o kurumun başındaki kimse için eksilip çoğaltılamayacak belirli seçenekler olduğu hakikatinin altını çizmeliyiz;

Ya o kişi kendisine emanet edilen kurumda ne olup bittiğini anlayamayacak ve control edemeyecek kadar alık bir kifayetsizdir.

Ya o yapının gücüyle çatışmayı göze alamayan ve sadece kişisel makam ve kariyerine odaklanmış, emaneti iğfalde beis görmeyen muhteris bir kifayetsizdir.

Ya o yapı tarafından sağlanan bir takım menfaatlerle satın alınmış bayağı bir kifayetsizdir.

Ya o yapı tarafından bir takım açıkları ve zaafları sebebiyle şantajla tutsak alınmış mâlul bir kifayetsizdir.

Ya o yapı tarafından oraya bizzat sızdırılmış kifayetli bir haindir!

Cumhurbaşkanlığı makamı, hükümet, yargı, MİT, emniyet bu çok yalın kriterleri göz ardı ederek ne FETÖ kültünün ne de küresel işgal iradesinin uzantılarıyla mücadele edemez.

Şâyet bunları duyurmayı başarsaydık, Türk Milleti bu denli ağır bir tuzağın eşiğine kadar güle oynaya getirilemezdi. Hiçbir şey için geç değil! Vira bismillah!