10 May 2018

Kendin için yaşa

Sadece kendin için yaşa…Son zamanlarda farklı medya ortamlarında sıkça karşılaştığımız, insana ve insanlığa bir yön tayin etme amacı taşıyan, yalnızlığı, bencilliği ve bireyciliği aşılayan yeni bir jargon.

İçinde merhamet, sevgi ve sorumluluk barındırmayan materyalist ve hedonist bir söylem. İnsanı madde ve haz arasına sıkıştıran, yaşadığı dünyadan soyutlayan ve kendi amaçlarına ulaşması için her şeyi meşrulaştıran modern çağ sloganı.

Öyle ya insan dünyaya bir kez geliyor ve ona verilmiş bir ömür var. Yalnızca kendi amaçları, istekleri, hazları ve ihtiyaçları uğrunda harcanmalı bu kısa ömür. Başkalarına yer açamayacak kadar dar, zaman ayıramayacak kadar kısa, diğer insanlar ve canlılar için herhangi bir şey yapamayacak kadar kısıtlı bir yaşam.

Oysa ki insan, kısacık ömrüne ne çok beklenti ne çok kaygı ve ulaşılması gereken ne kadar çok amaç sığdırıyor. Bunların peşinde koşarken bir bakmışız ki kısacık ömür sermayesi tükenivermiş. Oysa bu kısa ömür ebedi bir hayatın nüvesi değil mi?

İnsan, sadece kariyeri, konforu ya da haz ve istekleri uğruna mı yaşamalı? Yoksa başkaca amaçları ve idealleri de mi olmalı insanın? Peki, insan gerçekten de sadece kendisi için ve kendi başına yaşayabilir mi?

İnsan, dünyaya tek başına gelmediğine, dünyada tek başına yaşamadığına ve yaşayamayacağına göre “yalnızca kendin için yaşa” söylemi daha en başta geçerliliğini kaybediyor. İnsanın var olması ve varlığını sürdürmesi için, anne babaya, bir eşe, çocuklara, diğer insanlara, rızkını temin edeceği ve yaşamını sürdüreceği havaya, suya, toprağa ve diğer canlılara da ihtiyaç duyar. Tüm bunların ötesinde ve üstünde, sahip olduğu ve olacağı her şeyin gerçek sahibine yani Allah'a muhtaçtır. Dolayısıyla kendi başına var olamamış aciz bir varlık olan insan, yalnızca kendisi için de yaşamamalı.

İnsanın, ailesindeki bireylere, içinde yaşadığı topluma, ülkesine, dünyaya, diğer canlılara, kâinata ve Allah'a karşı sorumlulukları vardır. Hz. Ömer, “Fırat kenarında bir oğlak kaybolsa (yahut bir kurt bir koyunu kapsa) korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı Ömer'den sorulur” derken yaşadığı dünyaya nasıl bir nazar ve sorumluluk bilinci ile bakmaktadır?

Her insanın diğer insanlar veya canlılar için yapabileceği şeyler var. Ailemiz, komşularımız, öğrencilerimiz, çocuklar, kimsesizler, diğer canlılar, doğa…Hepimizin hayatında veya çevresinde faydalı olabileceği birileri var mutlaka. Önemli olan bir sorumluluk duygusuna sahip olmak ve fark etmek. İnsan, içinde yaşadığı ve rızkını temin ettiği doğaya karşı da bir mesuliyet duygusu ile yaklaşmalı. Toprağı, havayı ve suyu koruyarak, insan dışındaki diğer canlılara merhamet ederek ve ihtiyaç duyduğu kadar tüketerek yaşamalı. Tüketirken de sorumluluk duygusu ile hareket etmeli.

Modern çağın ve günümüz medyasının dayattığı şekilde sadece kendi için yaşayan insan, giderek yalnızlaşır. Sadece kendi için harcayan insan, giderek bencilleşir. Sadece kendi istekleri ve hazları için koşturan insan yaşadıkça ve tattıkça hedonistleşir.

İnsanıyla, hayvanıyla, bitkisiyle, ağacıyla, taşıyla, toprağıyla bizim, dünya. Sahip çıkalım bize verilen bu güzel emanetlere. Az da olsa bir kederimiz olsun içimizde, annesiz babasız çocuklara, evsizlere, kimsesizlere, yaşlılara, yalnızlara, yoksullara, yurtsuzlara dair. Bir onur nişanı olarak taşıyalım göğsümüzde annesiz babasız çocukların ıstırabını, öldürülen masum çocukların feryadını…

Vesselam…