29 Kasım 2017

Kent ne demektir? - 2

Koray Özcan eski Türklerin kent ağı'nı kentler hiyerarşisi olarak verir:

1- A) Siyasal-idarî merkezler; başkent ya da eyalet merkezleri: Hakan soyundan bir prens ya da yerel yöneticilerden seçilen bir umumî vali veya sınır bölgelerinde görevli askeri valiler arasından tayinle idare edilen Ordu-balık, Beş-balık, Nomlug Törülüg-Balık gibi idari merkezler bu kapsamdadır. Kentsel hiyerarşisinin tepesinde bu tür kentler bulunmaktadır.

2- B) Üretim-dağıtım merkezleri: Hiyerarşik anlamda ikincil derecede yer alan siyasi merkezlerin saçaklanmasını sağlayan kentler aşağıdaki gibi taznif edilebilecektir

a) Ticaret/zanâat, madencilik merkezleri: İpekçilik, dokumacılık, demircilik, bakırcılık gibi faaliyetlerde uzmanlaşmış merkezlerdir;

b) Kervansaray ya da ribât yerleşmeleri: Doğu-batı yönünde uzanan  İpek yolu  ile  kuzey-güney  yönünde  uzanan  Kürk  yolu  gibi  ticaret  yolları  üzerinde,  belirli  mesafelerle  konumlanmış, dörtgen formda koruma duvarları ile çevrelenmiş konaklama  merkezleri  niteliğindeki  kervansaraylar veya ribâtlardan gelişen yerleşmelerdir;

c) Pazar yerleşmeleri: Tarımsal-hayvansal ürünlerin alım-satım    faaliyetlerinin   gerçekleştirildiği ticaret merkezleri işlevi kazanmış Cuma  pazarı, Ordu  pazarı, At  pazarı  ve  Şal pazarı gibi yerleşmelerdir;

d) İletişim-haberleşme merkezleri: Devlet belgelerinin hızlı tebliğini amaçlayan aynızamanda tüccar kervanlarına konaklama imkânı da sağlayan iletişim-haberleşme merkezleri işlevindeki posta istasyonlarıdır;

e) Askeri-stratejik merkezler: Milletlerarası  ticaret  yollarının  güvenliğinin  sağlanması ya da askeri organizasyon merkezleri gibi askeri-stratejik işleve   sahip, istihbarat işlevi de taşıyan askeri-siyasal sınır bölgelerinde konumlandırılmış T'ou-man  ch'eng veya Amga  kurgan ya da Tok-kale gibi kale yerleşmelerdir;

f) Dinî merkezler: Müstahkem mevkilerde inşa edilmiş ya da kayalara oyulmuş mabed veya dinî faaliyet merkezleri şeklindeki Karahoca/İdikut veya Müslüman dervişlerin inşa ettiği tekke/zaviyeler çevresinde gelişen Evliya Ata/Talas gibi dinsel merkezlerdir;

g) Hatun kentleri: Türk hayat felsefesinde güvenlikleri büyük önem taşıyan kadın-çocukların,  özellikle savaş dönemlerinde, korunmaları için kuy adı verilen doğal koşulları ile güvenlik/korunma olanağı sağlayan sarp-dağlık bölgelerde kurulan Hatun-sını ya da Hatun-balık  gibi kentlerdir; h) Tarımsal üretim merkezleri veya köy yerleşmeleri: Kentsel yerleşmelerin  tarımsal/hayvansal üretim  merkezleri  niteliğindeki uluş  adı  verilen  köylerdir (Özcan, 2005: 254-255).

Müellife göre yerleşim merkezinde yer alan temur kazug ve orduğ mekânsal bir yerleşme düzeni kurmaktadır.

Temur Kazug: Türk kentlerinin kare plân esasına göre biçimlenen formu yeryüzünü, kentleri çevreleyen içi su dolu hendekler denizleri, surlar ve kuleler dağları, kentlerin ortasında yer alan suni tepeler ise kozmik inanışta temür kazug adı verilen kutup yıldızını temsil etmektedir.

Ordu-Balık ve Yerleşim Düzeni: Suni bir tepe üzerinde inşa edilen hükümdar sarayı ya da orduğ odak alınarak Türk oymak ya da boylarının bunların çevresinde gruplar halinde çadırlar kurmaları, mekânsal düzenlemenin bir kurala göre yapıldığını göstermektedir. Süreç içinde çadırların taş, ağaç, kil, kamış ve balçık malzemeden yapılmış bir ya da iki katlı kalıcı konutlara dönüşmesi, etraflarının savunma duvarları ile çevrilmesi bu mekânsal düzeni tamamlanmıştır. Orta Asya Türk kentlerinin yerleşme alanı olarak tanımlanan balık kelimesinin kökeni konutların yapı malzemesi olan balçık kelimesine dayanmaktadır. Orta Asya Türk toplumsal yaşamı,  boyların kentlerde boy farklılıklarına göre gruplar halinde yerleştirilmesiyle örgütlenme düzeni inşa etmektedir. Aile - akrabalık bağları, Türk yerleşim kültürü  ve mekân organizasyonları üzerinde etkilidir. Orhun-Selenge vadisinde, çeşitli yörelerden getirilen Türk topluluklarının iskân edilmesiyle kurulan Ordu-balık kentinin yaklaşık 7x2.5 km² alana yayıldığı belirlenmiştir.

Koray Özcan Türk kentinin mekân düzenine göre üç kavram vermektedir:

a) Orduğ: Şaman/Budist inanışında temür kazug olarak adlandırılan suni tepe üzerinde konumlanmış hakan sarayı ile beylerin ikametgâhlarının bulunduğu surlarla çevrili alana denir;

b) Balık: Orduğ çevresinde yayılmış konut alanlarını içeren ve hendek, sur ve kulelerle çevrilmiş yerleşim alanıdır;

c) Kıy: Ticaret/zanâat faaliyetlerinin gerektirdiği açık, geniş mekân ihtiyacı, güvenlik unsurlarına dayalı olarak kent suru ve sur dışında konumlandırılan pazar alanı olmak üzere üç unsurdan oluşur. Kentlerin çevresi bağ-bahçe işlevindeki çiftlikler ve tarımsal nitelikli alanlarla çevrelenmiştir.

Özcan'a göre üç tip kent bulunmaktadır. Türkler yerleşik yaşamla birlikte göçebe yaşamı da sürdürmüş, Beş-balık yazlık ve İdikut kışlık olmak üzere mevsimlik yer değiştirme kültürü mirasını korumuştur. Bu nedenle Türk kentleri üç farklı yerleşim tipolojisi gösterir:

A tipi kentler: Ordu-balık/Karabalsagun ve İdikut/Karahoca gibi, Hakan ve beylerin ikâmetgâh ettiği kentler. Saray ve karargâhın yer aldığı, ordu adı verilen iç kalelerin merkezî olarak konumlandığı yerleşimler;

B tipi kentler: Yengi-balık, Can-balık, Kuz-balık/AkBeşim, orduğ adı verilen iç kalelerin kentlerin bir köşesinde ve kent surlarına bitişik olarak konumlandığı kentler;

C tipi kentler: Beş-balık/Penci-kend gibi, iç kalelerin derin vadi ya da nehirler ile yerleşim alanından ayrıldığı kentlerdir.

Yazara göre Türk kentleri, mabed ya da tapınaklar çevresinde gelişen bir mekânsal düzene sahiptir. Türkler İslâm'ı kabul edince ordu, balık ve kıy olarak adlandırılan mekânsal unsurlar erk, ahmedek, kûhendîz, şehristân ve rabâd olarak değişmiştir. İslâmiyet öncesinde mekânsal kurgusu bakımından Hakan sarayının bulunduğu orduğ merkez olmak üzere örgütlenen Orta Asya Türk kentleri, İslâmlaşmayla birlikte ulucami ya da medrese gibi kurumların mekân organizasyonlarını belirlediği bir değişim geçirmiştir.

Ancak nüfusun artmasıyla beraber kent surları dışında rabâd adı verilen bölgede inşa edilen camiler, kentlerin sur dışına  yayılmasında ve orduğ odaklı kent merkezinin değişmesinde etkili olmuştur. İslâmî  külliyelerin kent merkezinde konumlandığı Türk kentleri A tipi kentler, İslâmî külliyelerin kent surları dışında konumlandığı Türk kentleri ise B tipi kentler olarak tanımlanmıştır (Özcan, 2005: 255-261).

Koray Özcan'ın makalesinden verdiğimiz bu geniş özetten de anlaşılacağı üzere Orta Asya'da Türkler kent inşa etmekle kalmamış kentler arasında da hiyerarşi kurmuştur.