05 Nisan 2017

Kerkük davası ve Ekrem Pamukçu

Kerkük'te Cumhurbaşkanımızın tabiriyle fiili işgal hareketi olduğu, IKBY çatısı altında Kerkük'ün Türk Dünyasından koparılma çabası söz konusu olduğu günlerdeyiz. Barzani yönetimin bayrağı olmaması gereken her yerde! dalgalanarak meşruiyet ve nüfuz zeminini arttırmakta. Buna karşı Türkiye'den ve bu cümleden Irak Türkmen toplumunda itirazlar yükseliyor. Bu yazıda, rahmetli hocam, Kerkük ve Irak Türkmenleri uğruna bölgede zehirlenerek yakalandığı hastalıktan kurtulamayan Prof. Dr. Ekrem Pamukçu'yu anmak sadedinde onun kaleminden, Kerkük Tarihi başlıklı yazısından bir bölümü ve konuyu dikkatlere sunmak istiyorum. 21 Nisan 1947'de Kerkük'te doğan ve 27 Ocak 2007'de Ankara'da Hakka yürüyen Ekrem Hocamın bir Kerkük mücahidi olduğuna, bu uğurda ömrünü adadığına şahit birisi olarak meselenin ısındığı günlerde, uzun yıllar Irak ve Türkiye'de Irak Türkmenleri'nin haklı davasını savunan, bu süreçte Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği başkanlığını yürüten, 12 yıl siyasî ve kültürel içerikli Kerkük Dergisi'nin genel koordinatörlüğü ve yazı işleri müdürlüğünü yapan ve son dönemde Irak Türkmen Meclisi Şura Üyeliği yapan hocamı rahmetle anarken, tüm Türkmen şehitlerini vefayla anmak istiyorum.

KERKÜK TARİHİ (Prof. Dr. Ekrem Pamukçu)

Irak, tarih boyunca pek çok medeniyete beşiklik eden çok eski bir vatandır. Örneğin Sümerler, Akadlar, Babiller ve Asurlular'dan sonra Raşidin, Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlılar döneminde de bu topraklar aynı işlevi başarıyla yerine getirmiştir. Arap, Kürt, Türkmen ve daha nice kavim ve guruplara kucak açmış olan bu aziz vatan toprağı, bu gurupların milli kimliklerinin olgulaşmasına ve gelişmesine katkıda bulunmuştur. Arap ve Kürtlerden sonra Irak halkının üçüncü önemli unsurunu teşkil eden Türkmenler bu vatanın öz evladıdırlar. Resmi olarak İslam'ın ilk dönemleri diyebileceğimiz 673 yılında Irak'a girmeye başlayan Türkmenler o günden itibaren Irak'ın savunmasında özellikle “Sugur” dediğimiz düşman sınır hatlarında görev almışlar, kendilerine vatan edindikleri bu aziz toprakları canları pahasına korumuşlardır. Türkmenler'i İslam ordusunda istihdam eden Emevi komutanlarından ve Irak genel valisi Ubeydullah b. Ziyad, onlardan 4000'ini Basra'ya yerleştirerek ülkenin iç ve dış güvenliğini bunlarla temine çalışmıştır. Abbasiler'in ilk döneminden itibaren Türkmenler'in Irak'a girişleri devam etmiş, başta ülkenin en önemli ve hassas bölgesi olan (Sugur) sınır bölgelerinde istihdam edilmeye başlamışlardır. Gelen Türkmen kabileleri Irak'ın güney, orta ve kuzey kesimlerine yerleşerek, burada bulunan muhtelif müslüman halklarla karşılaştılar. Burada Türkmenler uzun süreler İslam Devleti'ne hizmet ettiler. Bağımsız idareler, beylikler kurdular. Böylece Türkmenler uzak ve yakın her yerde sert savaşçılar, cesur askerler ve mahir siyasetçiler olarak yeni vatanları Irak'ta meşhur oldular. Türkmenler'in Irakta'ki yerleşim bölgeleri farklıdır. Pek çoğu Baas rejimi tarafından bugün yerle bir edilen bu bölgelerin başında Kerkük gelmektedir. Türkmenler'in yoğun olarak yaşadıkları Kerkük'e bağlı Taze ve Tuz Hurmatu, Kümbetler, Leyan , Beşir Tavuk (Dakuk) Karatepe, Erbil vilayeti ve bu vilayete bağlı Bastamlı, Amirli köyleri, Diyale vilayetive yine bu vilayete bağlı Kızılarbat ve Mendeli kazası ve adını zikr edemediğimiz daha nice köy ve kasaba hayatlarını idame ettirmişlerdi. Başta söylediğim Türkmenler'in yoğun olarak ve tarih boyunca kendilerine yurt edindikleri merkez Kerkük'tür.

KERKÜK'TE KURULAN KIPÇAK BEYLİĞİ

Bilindiği gibi kaynaklar Selçuklu döneminde Şehrizor-Kerkük'te yaşayan boylardan hep Türkmen olarak söz etmektedir. Türkmen oldukları kaynaklarca da teyit edilen Kıpçak ailesinin 1072 yıllarında Şehrizor-Kerkük bölgesinde kalabalık bir nüfusla yaşadıkları tespit edilmiştir. Kaynaklar Kıpçak Beyliği'nin tam olarak ne zaman kurulduğu hakkında kesin bir bilgi vermezler ancak bu beylik içinde ki bir takım emirler hakkında bilgimiz vardır. Bunların ilki “Kıpçak b. Aslan Taş et-Türkmanî” dir. Muhtemelen beyliği bu şahıs kurmuş olmalıdır ve beylik onun adını almıştır. Kıpçak Beyliği bölgede 1131'den 1139'a kadar olan dönemde hüküm sürmüştür. Arslan Taş Şehrizor kalesini kendisine merkez edinmiştir. Bu zat hakkında İbnu'l-Esir şöyle diyor: “Şehrizor ve çevresi (Kerkük ve etrafı) Kıpçak b. Aslan Taş et-Türkmanî'nin elinde idi. Tebası ona bağlı idi. Melikleri koruyordu ve onlarda ona yöneliyorlardı. Onun hükümetine onun gücü sebebiyle karşı çıkmıyorlardı. Etrafındaki insanların sayısı arttı ve Türkmenler ona büyük bir destek verdiler.

***

Sonuç olarak, İslamî dönemde Kerkük'ü incelerken tarihi verilerden istifade ettik ve olaylar ve tespitlerde objektif olmaya özen gösterdik. Irak'taki varlıkları inkar edilmeye veya çok az olarak gösterilmeye çalışılan Türkmenler'in Kerkük ve civarındaki faaliyetlerine temas ettik. Türkmenler Kerkük'ü mesken tuttukları ilk günden itibaren buradaki diğer kardeşleri ile hep uyum içerisinde yaşadılar ve dostça, kardeşçe ilişkiler içinde oldular. Tāki birileri içlerine nifak salana kadar. Kerkük Irak'ın bir parçasıdır. Burada bulunan bütün halklarda onun bir parçasıdır. Buranın kendine has bir yer olduğu söylemek Irak halkını bölmeye yönelik olacaktır. Ben Irak'ın bölünmesine yol açacak ve hepimizin karşısında olacağı bir durumun kimsenin kabul etmeyeceğine inanıyorum. (Yazının tamamı file:///C:/Users/DARK/Downloads/444-873-1-SM.pdf adresinden okunabilir)

***

Kerkük ve Irak Türkmenleri, Osmanlı umranından geriye kalan Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu'daki çok sayıdaki yadigârdan birini teşkil eder. Irak Türkmenleri Osmanlı sonrası dönemde büyük acılar ve sıkıntılar yaşandı. Ekrem hocamın babası da dâhil olmak üzere pek çok Türkmen Saddam tarafından şehit edildi. Bugün gelinen noktada bu Türk coğrafya bir referandum oldubittisiyle ve bir kararla IKBY'nin nufüz bölgesi haline getirilmek istenmektedir. Ekrem Hocamın yıllar önce: “Kürt gruplar sergiledikleri saldırgan tavır ile niyetlerini apaçık ortaya koydular. Şu bir gerçek ki; Kürt gruplar ne demokratik bir Irak'tan ne de etnik yapıların eşitliğine dayanan bir oluşumdan yanadırlar. Kürt grupların bugün için attığı adımlar sadece ve sadece gelecekte kurmayı düşündükleri Kürdistan devletinin tohumlarıdır. Bu sebepledir ki ekonomik bağımsızlıklarının da teminatı olarak gördükleri Türkmen yerleşim bölgelerini kendi hâkimiyet alanları içine sokabilmek için hiçbir çirkin saldırıdan geri kalmamaktadırlar. Kürtler, bu niyetlerini dün "Kerkük bir Irak şehridir" diyen Arap ve Türkmenlere "hayır Kerkük bir Kürt şehridir" saiki ile saldırarak çok net ortaya koydular.” tespitleri bugün umarız gerçeğe dönüşmüyordur. Burada, Cumhurbaşkanımızın bu siyaktaki, “Kerkük'te ikinci bayrağın sahipleri bölücülük yapıyor, bu yanlıştan dönün. Hemen o bayraklarınızı indirin bedeli ağır olur.” sözleri hatıra geliyor. Kerkük ortak vicdanımızın bir kanayan yarası ve davasıdır. Ruhun şad olsun Ekrem hocam fikirlerin hala bizlerle. Vesselam..