11 Kasım 2015

Kıbrıs’a yağmurlu havada su yok!

Başlığı ironi olsun diye yazdım. Nitekim Türkiye'de, mahkemenin skandal ezan kararından sonra Kıbrıs'a karşı çok sert sesler yükselmeye başladı.

Beni üzense Türkiye'de ciddi bir kesimin KKTC vatandaşlarına yönelik aşağılayıcı üslupları…

Bunlara bir de su verdik, vermez olaydık!” tan tutun da “Gâvur Kıbrıs” a kadar uzanan geniş bir yelpazede KKTC insanına yönelik hakaretin, aşağılamanın bini bir para!

Meselenin özünde “Anavatan-Yavruvatan” kabulü ve tarihi bir yüzleşme bulunuyor.

Tabii ki içine kapanık Cumhuriyet dönemi politikalarının getirdiği bilinçsizliği de buna eklememiz lazım.

Türk” ün tanımını “Türkiye sınırları içinde yaşayan, Sünni, Hanefi…” olarak yapanların çok da anlayamayacağı bir durum bu.

KKTC vatandaşı olup da Türkiye'yi “Anavatan” olarak kabul etmeyen hatta Türkiye aleyhinde gösteriler yapan grubu görmezden gelen meselenin özünü kavrayamaz.

Ülkemizin Güneydoğusundaki Kürtlerin de ayrılıkçı bakış açısına sahip olanlarının bulunduğunu bilmemize rağmen vatan toprağı içindeki Diyarbakır, Hakkari, Şırnak nasıl hor görülmüyor yatırımlar devam ediyorsa KKTC'de de bu şekilde ilişkilerimizin geliştirilmeye çalışılması gerekmekte. Doğru olan ve bize yakışan da budur.

Siz Türkiye sınırlarını Kars ile Edirne arasına hapsederseniz işin içinden çıkamazsınız.

Ezanın yasaklatılması üzerinden yürüyen tartışmada önce devlet bilinciyle hareket edip duygu seline kapılmamak gerektiğinin altını çizmeliyim.

KKTC ile ilişkilerimizin bozulması bize ve onlara ne getirir, ne götürür? Kimin işine yarar? İşte bizim bakışımızın yönü burada belirginleşmeli.

Gelelim kafamızı kurcalayan “ezan” tartışmasının aktörlerine…

Ezanı yasaklatan isim olarak kamuoyu öne çıkan Feza Güzel / Güzeler / Güzeloğlu diye biri var. Soyadı farklı farklı yazıldığı için ben de karar veremedim. Avukatmış. Düzenli olarak sosyal medyadan paylaşımlar yaparak “Ben gerçeğim!” imajı veriyor. Paylaşımlarındaki ortak nokta Türkiye ve İslam aleyhtarı görüşleri…

Provokatif sözleri dikkatlerden kaçmıyor. “Bir Kıbrıslı olarak” söylediği nefret söylemleri karşısındakileri irrite edici düzeyde.

Mesela Facebook hesabından Türkiye'dekiler tarafından tehdit edildiğini, Kıbrıs'ın Türkiye toprağı olmadığını, Kıbrıslıların Türklerden farklı olduğunu yazmış. Bol bol genelleme yapmış.

Yazdıkları sözler çok iyi seçilmiş ve planlı şekilde yazılmış hissiyatı verdi bana.

Açtığı dava ile ezanı yasaklatma başarısını(!) gösterdiğinden Feza diye bir avukatın var olduğunu biliyoruz. Ancak Türk mü, İngiliz mi, Yunan mı, ajan mı ya da ne olduğunu henüz bilemiyoruz. Nitekim kendisi de sosyal medyadaki hesaplardan “Kıbrıslıyım!” vurgusu yapıyor.

İşte o yüzden diyorum ki bir video izleyip, bir haber okuyup KKTC hakkında olumsuz konuşmaya başlamayalım.

Eğer gerçekten orada İslam, ezan, namaz karşıtı bir kitle varsa bize düşen onlara Türkiye ve İslam sevgisi aşılamaktır.

Ha bu güruhun içinde ajanlar, başka amaçları olanlar varsa onları da zaten devletin ilgili organları ortaya çıkarır gerekeni yapar.

Bakınız aynı hata Balkan Türkleri için de yapılıyor. Türkiye sınırları dışında yaşayan soydaşlarımız / dindaşlarımız birileri tarafından sanki başka millete / dine mensupmuş gibi muamele görüyor.

Vatan toprağı dışında yaşamak zordur. Çevrenizdeki baskılara direnmek hiç de kolay değildir. Sınırlarımız dışında yaşayan soydaş / dindaşlarımızla ilgili yorum yaparken bu kriteri göz ardı etmememiz gerekir.