01 Ekim 2020

Kimsiniz?

Kendinizi şu anda iyi bir insan olarak görebiliyor musunuz? Edindiğiniz duyduğunuz şeyler sizi doğruluğa mı götürdü yoksa zaman içinde size alışkanlık kazandırarak daha kötü bir insan olmaya mı?

Doğrunun mücadelesini verdiğinizden emin misiniz?

Ya doğru diye yaptıklarınız yanlışsa, bunca harcadığınız zamanınızı geri alamayacağınızı biliyor olmalısınız.

Zamanı durduramıyoruz. Siz, hayatla sorumlu tutulacağınızın bilincinde ne kadar olursanız, doğruyu bulma ve üzerinde tefekkür ederek vicdanın onayı ile iyi bir insan olmak için direnebilirsiniz.

Başkalarının hayatlarını tecrübe etme şansınız yok. Tecrübeyi siz yaşayacaksınız. Edindiğiniz bilgi ve kazanımlar sizin asıl yönlendiriciniz ve şekillendiriciniz olacaktır.

Eğer bir mücadelenin içerisindeyseniz, öncelikle bunun doğru bir yol ve yordamla yapılıp yapılmadığı konusunca kendinizi ciddi anlamda sorgulamanız gerekir.  Çevresel zorunlu etkilerle bulunduğunuz mücadele sizi sadece kişilik çoğalması ile parçalar ve tutarsız çelişkili bir ruh yapısına taşır.

Aldığınız kararlar başkalarının kararları mı yoksa sizin zihinsel çalışmanızın bir ürünü olan süreç mi?

Doğru olan başkalarının kararlarını kabul ederken, nasıl bir kabul sürecinden geçiriyorsunuz?

Bir hiyerarşik emir zinciri içinde, üsten gelen o bilginin sizin için mutlak uyulması gerektiği anlamına mı geliyor? Eğer böyleyse, siz etten kemikten kandan oluşan bir robota dönüşmüşsünüz. Size ne söylenirse onu yapmayı kendinize vazife edinmiş ve o vazife ile de biraz mevki biraz maaş kazanmayı yeterli görmüşsünüzdür.

Sizin kişiliğiniz böyle bir durumda yoktur. Savunduğunuz ve kavgasını verdiğiniz şeyler, size sürekli empoze edilmiş ve ileri gelen şahısların eteklerinin gölgesinden yaşam alanınızı oluşturur. Kötü bir insan portesi değil mi?

Tepkilerini bir direktif doğrultusunda verebilen, robotik bir karakter. Tek tip düşüncelerin öbekleştiği yerlerde zihinsel gelişimin ve üretken bireysel ve toplumsa olguların oluşması son derece zordur.

Kendinize yakın hissettiğiniz kurumlarda yer almanız sizin bu sorgulayıcı yönünüzü bastırıyor ve sizin kişiliğinizin önünde kurallar koyuyorsa, doğrunun söylenmesi adına, bulunduğunuz yeri gözden geçirmelisiniz.

Aldatılıyor olabilir miyim? diye düşünmeniz gerekiyor. İnsanız hepimiz aldatılabiliriz. Adanmışlıkların maliyeti, bireysel ve toplumsal yaşam olarak da ayırmak gerekiyor. Eğer siz, toplumsal sorunları çözmede bir kurumda pozisyon alıyorsanız ki bu sivil toplum örgütleri olabilir, siyasi partiler olabilir, o zaman çok daha sorgulayıcı, doğru ile yanlışın ayırt edilmesi konusunda çaba sarf etmelisiniz. Çünkü karar verme sürecinde yanlış bütün tercihleriniz, toplumsal bedel ödettirmede size bir pay ayıracaktır. Bireysel yanılgılarınız ise sizinle sınırı olup direk etki alanı siz ve en yakın çevreniz olacaktır.

Sorunlar çözülmüyorsa ve üstenci bir söylemle yukarıdan hep pansuman niyetinde yatıştırıcı nutuklar tabana atılıyorsa, tabanda ciddi bir algı sorununun oluşturulduğunu söyleyebiliriz. Ameliyat masasına yatmadan önce verilen narkozun etkisi ile tepkisiz kalan hasta gibi bir taban…

Ama bu ameliyat bitmiyor, ardışık biçimde narkozlar veriliyor. İnsanların itiraz etmesi istenmiyor. Kimi zaman kolluk güçleri ile bastırılmaya çalışılıyor, kimi zaman STK ve siyasi oluşumların üst yöneticileri ile bastırılıyor. Konuşmaktan korkan topluluklar haline geliyoruz. Tarihte iz bırakmış erdemli şahsiyetlerin erdemli davranışları, günümüz insanına onları anması, hatırlaması yeter hale geldi.

Örneğin ballandıra ballandıra Ashabı Keyfi anlatırlar. Allah'ın yiğit dediği insanlar. Allah'ın ölümsüzleştirdiği ve gelecek insanlara örnek gösterdiği yiğit insanlar. Oysa her zamanın bir Ashabı Keyfi olmalıydı. Hiç mi onların sorgulaması ile kıyam edişlerini örnek alacak gençlerimiz yok? Buna yok demek elbette haksızlık olur. Ama uyanan genç hücreler, hem bir narkoz süreci ile gerekçeler oluşturarak susturulur. Bulunduğu kurumlar onların üzerinde örtülü büyük bir baskı kurar. Çünkü bir düzen var ve düzenle karşı karşıya gelmek istemeyen üst yöneticiler var. Onlar heyecanını kaybetmiş, gençliğin heyecanını da sürekli kontrol altına tutarken makam ve itibarlarını da muhafaza etmenin hesapları içinde.

Nasıl bir insansınız? Nasıl bir insan olmak istiyorsunuz? Soruları, gençlerimiz için üzerinde çok düşünmesi gereken bir konu.

Doğrularınızı kim belirliyor? Allah mı yoksa mensubiyetini taşıdığınız kurumlar mı?

Cesaretinizi kimden alıyorsunuz?  Vicdanınızın sizi koşturduğu doğru bilginizden mi? Yoksa kalabalıkların işittiği propaganda bilgileri ile mi?

Eğer değişim istiyorsanız, kendinizden başlamalı ve bunu önyargı ile kabullerinizi veren çevrenizle sürdürmelisiniz. Değişimin gerekliliğine inanmıyor ve doğruluk konusunda ilerleyemediğinizi düşünüyorsanız, o zaman Allah'ın sizi neden desteklemediğini bir kez daha olsun düşünün derim.

Zafer inananların ise, siz gereği gibi inanıyor ve onun sesini Ashabı Keyf gibi yükseltebiliyor musunuz?

Yoksa korkunuz; yut dan atılmak, açıkta kalmak, çevrenizden kınanmanız, ticaretinizde kayıplara uğramak endişeniz mi!

Selam ve dua ile…