05 Ocak 2016

Kıra dayalı şehir gerillacılığı ve Kürt sorunu

Hendekle kalkıyoruz, hendekle yatıyoruz. Operasyon oldu mu, kaç kişi öldü, soruları her anımızı meşgul ediyor. Kim ne dedi, ne olacak? Soruları an be an hayatımızı hâkimiyetine aldı.

PKK, “dördüncü stratejik dönem” olarak adlandırdığı ve “devrimci halk savaşı” olarak ifade edilen eylem planlarında belirlenen hedefleri daha önceki dönemde güvenlik güçlerinin etkin mücadelesi nedeniyle gerçekleştirememişti. Final yılı olarak ilan ettiği 2012 yılında yaşanan başarısızlığı karşısında PKK, sadece kıra dayalı bir savaşın, örgütün “kesin zafere” ulaşmasını engellediğini, “demokratik özerkliğin” inşa edilebilmesi için şehirlerde daha etkin örgütlenmenin veya daha doğru bir ifadeyle  “şehir savaşının” zorunlu olduğunu ifade etmeye başlamıştır. Bu nedenle örgüt “Kıra Dayalı Şehir Savaşı” stratejisini oluşturmuş ve bu strateji doğrultusunda faaliyetlerini planlarına almıştır.

PKK'nin yeni süreci yürüten yapılanması, Türkiye'yi “özyönetim” diye tanımladığı “konfederatif” yapıya evirmeyi amaçlıyor. Bugün 7 Kürt şehrinde terör estiren sürecin yol haritası aslında bütün detaylarıyla, PKK'nin lider kadrosundan Duran Kalkan'ın 2012'de yazdığı ve konfederalizmi hedefleyen “Kıra Dayalı Şehir Gerillacılığı” kitabında bu strateji ayrıntılarıyla anlatılıyordu.

Duran Kalkan, PKK'nin çatışma alanını kır destekli olarak şehre taşımalarının gerisinde yatan nedeni, şöyle özetliyor: “Köye dayalı yaşam, ağır kayıplara neden oldu. Çünkü ortada köy kalmamıştı, aslında tasfiye edilmişti. Geriye kalan köyler de düşman tarafından örgütlenmiş köylerdi. Birer tuzaktılar. ‘Halk desteği sürdürüyoruz' diye, düşmanın tuzağına düştük, avlandık. Pasif savunma içinde, coğrafyanın en derinine üslenip mevzilendik. Bu kez de kitleden, köye dayalı yaşamdan koptuk. Savaş yeniden gündeme gelince savaşmaya hazır olamadık.” Diyor.

PKK “4. Stratejik Dönem” adını verdiği bu yeni konseptle, Duran Kalkan'ın kitabında kurallarını çizdiği “Kıra dayalı şehir Savaşı”nı başlatma kararı aldı ve bu kararı 17 madde olarak uygulamaya koydu. Ancak 2012'de ilk adımını attığı başkaldırı (serhıldan) hareketini halka yaptıramadı, haklı PKk'nin çağrılarına uymadı, ne sokak savaşları yaşandı, ne şehirde savaşlar yaşandı.PKK bu süreçte ağır bir darbe yedi ve bunu kabul de etti. Bunun üzerine 2012 den itibaren Hakkâri, Muş, Van, Diyarbakır, Mardin ve ilçelerindekıra dayalı şehir savaşı” için hazırlık yaptı. PKK, hem devletin hem de örgüte yakın olanların açıkça söylediği gibi, usul ve yöntemleri 17 madde halinde sıralanan “şehir gerillacılığı”nda kullanmak üzere, “çözüm süreci”ndeki çatışmazlığı fırsat bilip mühimmat depoladı. Yine bu süreçte Devlet sürecin zarar görmemesi için PKK'nin mühimmat yığınaklarına ve şehre gerilla taşınmasına göz yumdu. İstihbarat alınan çok ciddi yığınaklar değerlendirme dışı bırakıldı. Fiili çatışma durumundan özenle kaçınıldı. PKK'de Suriye'de kazandığı durumu koruma adına devletle görüşüyormuş gibi yaparak, zaman kazanmaya devam etti. Suriye'de “Şehir savaşı” konseptini öğrenmesi için 10 bin militan bölgede çatışmaya gönderildi. Hatta Türk sol örgütlerinin dahi eğitimi tamamlandı. Artık Rojava'dan Türkiye'ye geçiş başlayabilirdi. PKK Suriye'de kazandığı mevzileri korumak ve aynısını Türkiye içinde oluşturmak için “hendek” siyasetine başladı.

Kırsaldan gelen militanların sayısı Cizre'de 300, Sur'da da 200 civarında,  bunların hepsi Kobani'den şehir savaşı eğitimli,PKK'nin “Şervan” denilen militanları, bu kişiler ellerinde bulunan keleşten, kanasa ve doçkaya kadar ağır silahlarla başta Sur olmak üzere 13 ilçede çatışıyorlar. Ve bu çatışmaların halka etkileri gittikçe artıyor. Devlet bu süreçte halkın PPK'ye karşı bir tepki oluşturacağını düşünürken, süreç uzadıkça halkın devlete desteği azalmaya başlamış durumda. PKK'ye kırgın olan halk çatışmaların uzamasıyla ne yöne döneceğini bilememekte, Kürt sorununa çözüm beklerken Suriye mültecilerine dönmüş olmanın dayanılmaz ağırlığıyla ezilme tehlikesiyle karşı karşıya. Her gün bir yerlere düşen mühimmatlarla çatışmalardan kaçanlar yaralanıp ölürken aradaki kırılmanın boyutu artmakta.

Devlet acil çözümler bulmak zorunda, aksi takdirde çatışmalar bitsin çözüm buluruz tarzı yaklaşımlar, sorunun katmerleşmesine yol açmakta. Açık ve net olarak bunun okunması gerekiyor. Devlet bölgedeki STK'larla, kanaat önderleriyle, siyasi partilerle konuyu bir an önce görüşerek çatışma sürecinin sonlanması için çaba sarf etmek zorunda. Yarın gecikmiş çözüm araba çabaları onulmaz yaralar açabilir.

Adı ne olursa olsun, silah ve öldürme kökten çözüm getirmeyeceğine göre, Meclis temelli çözüm çabaları yeni anayasa ekseninde ciddi şekilde çalışılmalı. Asgari müşterekler sorunların çözümünde başlangıç noktası olarak kullanılabilir.