08 Aralık 2022

KİRLİ RUH, BEYAZ MASKE: AMERİKA Kriminal Dün ve Umutsuz Geleceğin Ülkesi; ABD

Köleliği kaldırdığını ilan eden ABD, gerçekte ise kölelik sistemini devam ettiriyor. 27 Temmuz 1964 gibi yakın bir tarihe kadar Federal Mahkeme'ye başvurma hakları olmayan Amerika Birleşik Devletlerindeki siyahlar şimdi bu hakka kavuşmuş olsalar da kölelikten kurtulamadılar. ABD’nin Afrika kökenli siyah tenli insanlara ve Kızılderililere yönelik ırkçı yaklaşımı her geçen gün daha fazla tartışılmaya devam ediyor. Diğer taraftan geçtiğimiz yıllarda ABD Başkanlığına siyah tenli bir insanın gelmiş olması ise tam anlamı ile bir göz boyama olarak nitelendirilmişti. Obama’nın başkanlığı “siyahlar ancak iyi ev kölesi olurlarsa kıymet bulurlar” anlayışına iyi bir örnek olarak gösteriliyordu.

TEMELLERİ KAN OLAN BİR UYGARLIK

1619 yılında Amerika kıtasına yerleşmeye başlayan Batılılar, hem bu toprakların yerlileri olan Kızılderilileri soykırıma tabi tutmuş, hem de vatanlarından kopartarak gemilerle getirdikleri Afrikalıları köle olarak kullanmışlardı. Avrupalıların Amerika’da kurdukları temeli kan olan uygarlığın “köle”lik tarihi ise yürekleri dağlıyor. 1619 yılında Afrika’dan yola çıkan köleler İngilizler tarafından Virginia’ya getirildiler ve bu tarih insanlığın en utanç verici uygulamalarından birinin de başlangıcı oldu. Amerika kıtasındaki sömürgeci Avrupalılar bu tarihten sonra inanılmaz sayılarda köleye ihtiyaç duymaya başladı ve bu ihtiyacı akıl almaz zulümlerle karşıladılar. İlk defa 1808 yılında yurtdışından ülkeye köle getirilmesi yasaklandı fakat bu asla uygulanmadı. 1863’de ise başkan Abraham Lincoln "Azat Beyannamesi"ni yayımladı. Hemen ardından 1865’de ise bu defa köleliği yasakladıklarını iddia ettiler fakat resmi düzlemde dahi bu iğrenç uygulama 1960’lara kadar devam etti.

Zaman zaman kölelikle alakalı bazı iyiye yönelik düzenlemeler yapan ABD, 1896 yılında ise geriye dönerek ırk ayrımının anayasal olduğuna hükmetti. Bu tarihten sonra utanç verici uygulamalarını hızlandıran ABD, ancak 50 yıl kadar sonra ırkçı anlayıştan biraz olsun taviz verdi. 1947’de Jackie Robinson, ABD Ulusal Beyzbol Ligi'nde oynayan ilk siyah oldu ve 1948’de ise Başkan Truman, ABD ordusunda ırk ayrımının kaldırılması talimatını verdi.

1954’de Yüksek Mahkeme, okullardaki ırk ayrımının anayasal olmadığına hükmetti. 1955 tarihinde de Rosa Parks adlı kadın, Alabama'da otobüste yerini bir beyaza vermeyi reddetti. Tutuklanması, Martin Luther King öncülüğünde 1 yıl süren ve çok ses getiren bir boykotu beraberinde getirdi. Afrika kökenliler 1 yıl boyunca otobüslere binmediler ve işlerine toplu halde yürüyerek gittiler. 1963’de Martin Luther King, Alabama'da insan hakları gösterileri sırasında tutuklandı ve 1965 yılında İnsan hakları savunucusu siyah tenli Müslüman Malcolm X şehit edildi. Alabama'da insan hakları gösterileri şiddet kullanılarak bastırıldı. Oy Kullanma Hakkı Yasası, Kongre'den geçti.

1966’da Edward Brooke, seçilen ilk siyah senatör oldu. 1968’de Martin Luther King, Tennessee eyaletinin Memphis kentinde suikaste kurban gitti ve bundan 22 yıl sonra Douglas Wilder, Virginia Valisi seçilerek ülkenin ilk siyah valisi oldu. 20 Ocak 2009’da ise Barack Obama Beyaz Saray'da düzenlenen törenle yemin ederek resmen 44. ABD Başkanı oldu.

İŞBİRLİĞİ VARSA KIYMET VAR

ABD Başkanlığına siyah tenli bir insanın gelmiş olması ise tam anlamı ile bir göz boyama olarak nitelendirilmişti. Siyahi liderlerden Dr. Martin Luther King, siyahlarla beyazların eşit olduğu bir rüyadan bahsediyor ve özgürlüğün ancak tavizler vererek ve uzlaşarak elde edileceğine inanıyordu. Malcolm X gibi Müslüman liderler ise uzlaşmak ile yetinmeyerek buna ilaveten siyahların maruz kaldığı beyaz zulmün açtığı maddi ve manevi yaraların sarılması gerektiğini savunmuş ve bu amaçlara ulaşmak için tavizsiz bir direniş verilmesi gerektiğini ifade etmişlerdi.

Malcolm X’in mücadelesinin İslami bir mücadele olması da temelleri kanla beslenen ABD tarafından kabullenilmemişti. Bilindiği gibi Malcolm X; “Özgürlüğe inanan bir dine mensubum. Halkım için mücadele etmeyi men eden bir dini kabul etmek zorunda olsaydım, o dinin canı cehenneme derdim” sözleriyle İslam’dan beslendiğini her fırsatta belirtiyordu.

SİYAHLAR YİNE MAĞDUR

Martin Luther King’in öldürülmesi esnasında yanında bulunan Jesse Jackson ise geçtiğimiz yıllarda The Guardian gazetesine çok ilginç açıklamalar yapmıştı. On yıllardır eşitlik mücadelesinin önde yürüyen isimlerinden bir olan Jackson, daha gidilecek uzun bir yol olduğunu söylemiş ve bazı iyi gelişmelere rağmen çok kötü gelişmelere de değinmişti.

Jackson; “Afrika kökenli Amerikalıların dörtte biri yoksulken beyazlar arasında bu oran yüzde 8. Her 10 siyah çocuktan yedisi liseyi bitiremiyor; New Jersey gibi eyaletlerde siyah çocukların okuldan atılma oranı beyazlara göre 60 kat fazla. Cezaevlerinde üniversitede okuyanlardan daha fazla siyah genç var. Siyah erkekler beyazlardan ortalama altı yıl daha az yaşıyor” demişti.

Toparlarsak eğer, temelleri kan ile oluşturulan Amerika, bir şekilde bugün de o kan deryasının üstünde yükselmeye devam ediyor. 400 yıl önceki köleler ile bugünün siyahi ezilen sınıfları bazı gelişmelere rağmen yine toplumun en alt tabakasını oluşturuyorlar. ABD’nin Afrika kökenli siyah tenli insanlara ve Kızılderililere yönelik ırkçı yaklaşımı her geçen gün daha fazla tartışılmaya devam ediyor ve bu ötekileştirme, kaynakların adil paylaşılmaması ve kötü algı nedeniyle tartışılmaya da devam edeceği ortada. 

Mustafa Uzun

Araştırmacı – Yazar

mmustafauzun@gmail.com

***

90’LARIN EZGİLİ GÜNLERİNE BİR KAÇIŞ ALANI

 

“Dağlar kucak açmış beni bekliyor

Vakit bu vakittir duramam artık

Gözü yaşlı Kudüs beni bekliyor”

Mısraları günümüz reel politiğinde Türkiyeli Müslümanları pek sarmasa da muhteşem müzikleri, yürekleri ayağa kaldıran sesi ve hiç bitmeyen o 90’ların heyecanını bugüne taşıyor Ammar.

“Kurşun gibi, kurşun gibi yar

Vurgun gibi yar, yüküm ağır yar

Dağlar gibi yar, dağlar gibi yar”

90’ların o samimi, heyecanlı, sade mücadelesinin özlemini çekenler Ammar’da soluklanabilirler. Son dönemde çıkarttığı kaliteli albümlerle bu boşluğu dolduran Ammar Acarlıoğlu, bir kaçış alanı gibi, acil çıkış modunda hizmet vermeye devam ediyor.

“Nice masum yolları gözlüyor

Milyonlarca mümin yürek sızlıyor

Baştan sona dünya seni özlüyor

Uyan ey İslam’ın aslanı uyan”

Genç kalmak, dünyamızda, çevremizde gelişen olayları değerlendirirken o eski heyecanları unutmamak ve konformizmin kollarında ruhen can vermemek için bu müzikler ilaç görevi yapıyor. Kim İbrahim gibi teslim olmak istemez ki?

“Yollarım çıkar belki bir düze

Yürürüm artık ben de gündüze

Nemrut ateşi getirir dize

Teslim olmalıyım İbrahim gibi”