Kitabın tarihçesi ve kitaba medhiye
Kitap ve kütüphâne tarihimizi
kılcal damarlarına kadar araştırıp yazan Prof. Dr. İsmail E. Erünsal’ın bu
sahadaki birkaç kitabından biri olan “Orta Çağ İslâm Dünyasında Kitap ve
Kütüphâne” kitabı, kitabın doğuşunu, emekleyip yürüyüşünü ve insan eliyle
medeniyete dâhil oluşunu anlatan tek kitaptır. Bu muhteşem eserden istifade
ederek, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olan, gönül ve dimağımızı
aydınlatan, hâfızamızı kaydeden, ilim ve irfanımızı nesilden nesile aktaran
kitaplara, haddim değil ama, karınca kararınca bir medhiyedir bu yazı.
Sevenlerini, müptelâlarını
asırlardır peşinden koşturan, uğruna her fedakârlığın göze alındığı kitap
nedir? Hâl tercümesinde neler var? D. Mehmet Doğan’ın “Büyük Türkçe Sözlük” nde
(s.1041) kitabın kısa târifi şöyle: “Allah’ın insanlara peygamberleri
vasıtasıyla gönderdiği emirleri ihtiva eden vahiy eseri. Kitabullah. Kur’an-ı
Kerîm. Yazılmış ve basılmış sayfaların bir araya getirilmesiyle oluşan toplam.
Yazılı emir, mektup.”
Diyanet İslâm
Ansiklopedisi’ne göre kitap, “İki deri veya kumaş parçasını birbirine eklemek,
inci tanelerini dizmek, su kırbasının ağzını sıkıca bağlamak gibi mânalara
gelen ketb kökünden masdar olup hem harfleri yazıyla birbirine ekleyip dizmeyi,
hem de masdar-isim olarak bu şekilde oluşturulan yazılı metni ifade etmek üzere
kullanılmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de kitab kelimesiyle aynı kökten bazı fiiller
‘yazma’ mânası yanında ‘farz kılma, hükmetme, takdir etme’ mânalarında da
geçmektedir.” (Cilt: 26, s. 121)
KİTABIN TEKÂMÜLÜ
Kitapların atası hayvan
derisinden yapılan parşömene ve papirüs bitkisinden elde edilen kağıtlara
yazılı ilk metinlerdir. Müslüman milletlerde kitabın ilk hâli imlânın çoğulu
“emâlî” şeklindedir. Âlimlerin, talebelerinin ortasına oturup ilmini anlattığı
ve talebelerinin de yazması mânasına gelir. Bu usulle yazdırılan metinler
cüzler hâlinde bir araya getirilip kitap formuna sokulmuş. Kitabın bildiğimiz
şeklini alması, kağıdın dokuzuncu asırda İslâm milletlerinde imal edilmesi
başlar. Kitabın ciltle tanışması İslâm dünyasında dokuzuncu asrın ortasındadır.
Bu asrın sonlarında Bağdat ve Şam’da kitapların ciltlere bürünmesi hızlanır.
Daha sonra kitap tezhip ve hat sanatıyla bezenmiş bir mazrufa girer. (Erünsal, a.g.e., s.87-88)
Kitap üç maddeden meydana
gelir: Kağıt, kalem ve mürekkep. Müellif, yâni yazıcı kitabı inşa edendir. Eski
kitapların giriş kısmına mutlaka besmeleyle başlanırdı. Bölümlerin başında ise
“hamdele” ve “salvele” yazarak devam edilirdi. Kitapların sonunda kitabı
“istinsah”, yâni çoğaltanın adı sanı, çoğaltma tarihi gibi kayıtlar ve yazanın şeceresi,
doğum ve ölüm tarihi gibi bilgiler yer alırdı. Eski kitaplar, konusuyla
birlikte yazarının adını taşırdı. “Es-Sicistanî’nin Kitâbu’l Mesâhif’i”, “İbni
Mücâhid’in Kitâbu’l-Kırâ’ati’il-Kebîr’i”, “Tezkire-i Şu’arâli-Âşık Çelebi”
gibi… (Erünsal, a.g.e., s. 169)
KİTABIN KORUYUCUSU: YÂ KEBİKEÇ
Eski kitapların korunması
için sırtına “Yâ Hâfız”, “Yâ Kebikeç” ifadeleri yazılırdı. Allah’ın (c.c.)
koruyucu sıfatı olan “Yâ Hâfız” ifadesini kitabın alnına yazmak Müslümanlarda
bir gelenektir. Kitap kültürümüzün zaafa uğradığı modern zamanlarda pek
kullanılmayan “Kebikeç” in kitaplara dadanan kurtların kıralı bir cin olduğu
söylenir. Kebikeç otu kitabın arasına konulduğunda kurtların kitaba
yaklaşamayacağı düşünülmüş. Dahası, mürekkebin içine zehirli ot da denilen kebikeç
otunun özünden katılarak yazılan bu kelime kitabın sırtına üç kez yazılırdı.
Bâzı kitaplarda “kebikeç” ifadesinden sonra Ashâb-ı Kehf’in köpeği Kıtmir’in
adı da dâhil edilirdi. (Erünsal, a.g.e.,
s.160-161)
Kitabın insan içine çıkışı ve
hayatımıza dâhil oluşu hülâsanın hülâsası olarak böyle. Kıymeti ulvî emirlerle
ve insan sözüyle tasdiklenmiş kitaplara ta’zimde bulunmak ve sevgi göstermek
her kitapseverin boynuna borçtur. Bu vazife yerine getirildikçe kitaplar daha
çok insanın başucu dostu olacak. Bu mânada kitaba medhiye yazan bir eski zaman
şairinin kitap gazelini paylaşarak, kitap dostluğuna dair âcizâne vazifemi
yerine getirmek istiyorum.
“KİTAP YÜZ YAPRAKLI BİR GÜLDÜR”
Kanunî devri dîvan
şairlerinden ve “Tezkiretü’ş-Şuarâ” nın yazarı Latîfî (1491-1582)
kütüphânesindeki her bir kitap için “Bütün dertleri defeden hakiki ve müşfik
dost” mısraını yazan “mecânin-i kütüb” yâni kitap mecnunluğuyla meşhurdur.
Kitaplara dair yazdığı gazellerden sadece “kitap ilkbaharda açmış yüz yapraklı
eşsiz bir gül” mısraı onun ne yaman bir kitap sevdalısı olduğunu anlatmaya
yetiyor. Bu mısraını sadeleştirip yazı başlığı yapan Dursun Ali Tökel’in
“Latîfî Der ki: Kitap Yüz Yapraklı Bir Güldür” yazısı kitap dostluğumuza
ziyadesiyle şevk verdi.” (Türk Dili Dil
ve Edebiyat Dergisi’nin Nisan 2004, 748. sayısından iktibas eden Akademik
Dergipark.org.tr.’nın 26 Aralık 2019 tarihli sayfası)
“Her dem ehl-i dillerün
yanında yârıdur kitâb / Mûnis-i evkâtı yâr-ı gam-küsârıdur kitâb / Nitekim
eglencesidür mâl ü câhı câhilün / Ehl-i irfânun da mâl-i bî-şumârıdur kitâb /
Yeg durur bin kân-ı zerden ehl-i fazla bir varak / Câhil almaz bir pula n’etsün
ne kârıdur kitâb / Kenz-i lâ-yefnâya irer pâdişâh-ı vakt olur / Her kimün
gencine vü gencine-dârıdur kitâb/ Gel berü ey zulmet içre âb-ı hayvân isteyen /
Bu sevâd içre o aynun çeşme-sârıdur kitâb / Gonca-veş dil-teng olanun gönlin
açar gül gibi / San gül-i sad -berg-i fasl-ı nevbahârıdur kitâb / Ol kişi
buldı cihân içinde yâr-ı bî-halel / Ey Lâtîfî her kimün yanında
yârıdur kitâb / Hikmet anda ma’rifet anda hakîkat andadır / Hâsılı sermâye-i
dünyâ vü dinimdir kitâb.”
KİTAP DÂVASININ TELLÂLIYIZ
Bu mısraları şerh etmek
haddim değil. Latîfî’nin kitaba güzelleme yaptığı bu mısraların bugünkü
Türkçeyle şerhi de yapılmış. Biz kitap dâvasının tellâlıyız. Kitap aşkının
cezbesiyle duyurmayı, nakletmeyi seviyoruz. Kitap yârânı aşk ile okusun:
“Kitap her zaman gönül ehli
insanların dostudur, kitap bu insanların her anının en yakın arkadaşı ve
sıkıntılarını alıp götürenidir. Makamlar, mevkiler, mal ve mülkler cahillerin
eğlencesidir; irfan ehli insanların kitapları ise onların yegâne malı mülkü ve
hazinesidir. Fazilet sahibi insanlar için bir kitap yaprağı binlerce altın
madeninden daha değerlidir. Ama bu hazineyi câhile versen, câhil işte anlamaz,
bir kuruş bile vermez. Kitap denen o hazineye kim sahipse o kişi, bitimsiz bir
hazineye konmuş ve vaktin padişahı olmuş demektir. Ey ‘ölümsüzlük suyu karanlık
mağaralardaymış’ deyip de abıhayatı aramaya çıkan zavallı, o hazineyi yanlış
yerde arıyorsun, asıl abıhayat bir kitabın siyah mürekkeple dizili satırlarında
akmaktadır. Kitap, bir gonca gibi sıkışıp kalmış gönülleri açan, bir ilkbahar
mevsiminin âdeta yüz yapraklı gülü gibidir. Ey Latîfî, kimin yanında arkadaş
olarak bir kitap varsa o bu cihan içinde ebedî bir dost bulmuş demektir.” (Tökel’in adı geçen yazısı)
“KİTAP AY YÜZLÜ BİR YÂR GİBİDİR”
Latîfî için kitap âşık olunan
bir mâşuk gibidir. Öylesine içten sever ve tasvir eder ki kitabı, şu cümleler
bir sevgiliye yazılmış sanki: “Benim nazarımda her kitap ve defter gencecik bir
sevgili ve ay yüzlü bir yâr gibi idi. O sayfalardaki harfler ve noktalar sanki
sevgilinin yüzündeki benler ve gençliği anlatan yüzlerdeki tüyler idi. Ve
kitaplardaki her bir satır sanki sevgilinin misk dolu, kıvrım kıvrım, anber
kokulu saçları gibi görünürdü.” (Tökel’in
adı geçen yazısı)
Dâvamız kitap olunca, “Elimde
olsaydı her karış toprağa, buğday eker gibi kitap ekerdim” diyen ecnebî
filozofun sözü dahi kitap aşkımıza şevk veriyor. Âmâ üstad Cemil
Meriç’in “Seçiş hürriyetimizin sınırsız olduğu tek dünya, kitaplar
dünyası” cümlesini dimağına yazmamış bir kitap tiryakisi var mıdır?
“KANUNLAR ÖLÜR, KİTAPLAR ÖLMEZ”
Asıl adı Mustafa bin Abdullah
olan, devletin “Mukabele Kalemi”ndeki üstün vazifesinden dolayı “Hacı Kalfa” ve
“Kâtip Çelebi” (1609-1657) adıyla bilinen büyük âlimin günümüz Türkçesiyle
sadeleştirilmiş “Kitaptan daha iyi bir arkadaş yoktur, zaman zaman insana dert
ortaklığı eder, insanın gönlünü açar, yüreğine su serper. Gönlünün her muradına
onunla erişirsin, böylesine güzel bir dost görülmemiştir; ne incitir; ne
incinir” sözünü dinlemeye ne kadar ihtiyacı var dijital uyuşturucu komasına
girmiş üniversite ve orta mektep gençliğinin. (Kâtip Çelebi’nin düşünce dünyası, Akademik Dergipark.org.tr./ 20
Haziran 2019) Durum vahim. Bütün kitapseverlerin ölçüyü kaçırmadan
mensup olduğu milletin irfanına yaslanarak “Kanunlar ölür, kitaplar ölmez” diyerek
tebliğe çıkmalarının zamanıdır.(ilbeyali@hotmail.com)