Kızıl ihanet
Günlerdir cayır cayır ciğerlerimiz yanıyor. Yangın afeti gülistanımızı
külistana çevirmeye kastetmiş gözüküyor. Yanıp kavrulan sadece ormanlarımız, evlerimiz,
bağlarımız, bahçelerimiz değil elbette.
En az onlar kadar yüreklerimizde yanıyor, kavruluyor. Gördüğümüz
o feci manzaralar karşısında gözlerimize inanmak istemiyoruz. Göğe yükselen
alevler yeryüzündeki o büyük felaketten esaslı haberler veriyor. Bu yaz
hakikaten hayli sıcak geçiyor. Belki de son birkaç asrın en sıcak yazını
yaşıyoruz. Gündemimizin birinci sırasına yerleşen ateş, yerinden hayli memnun
gözüküyor. O yerinden ne kadar memnunsa biz ondan o kadar şikayetçiyiz. Haberler,
yorumlar ve tartışmalar hayli alevli. Analizlerin ateşi epey yüksek. Yangınlardan
etrafa yayılan kara dumanlar kara günlerden haber veren haber spikeri gibi. Geceyi aydınlatan alevler sadece gündüzü
değil, içimizi de karartıyor. Börtü böcek, ağaç yaprak, taş toprak demeden her şeyi
yakıp kül eden ateş herhalde kendisini tutuşturan elleri de bir gün yakacaktır.
Ziyadesiyle endişeliyiz, lakin fevkalade ümitliyiz. Ümidimiz endişemizden çok
çok fazla. Öyle bilir ve inanırız ki erinde gecinde su ateşi söndürecektir. Bugün
ateşe karşı hepimiz seferberiz.
Birinci düşmanımız ateş. Aslında bütün kötülükler ve onların
sonu ateştir. Ateşten yaratılan şeytan insanlığı ateşe çağırmaktadır. Coğrafyamızdaki
yangın sönmeden içimizde yeni bir yangının fitilini ateşlemeye çalışanlar
yangına körükle gidenlerden başkası değildir. Malum yangına körükle değil, yürekle gidilir. Yeşile
ve maviye savaş açan kızıl alevler kızıl bir ihanetten kuvvetli şüpheler taşımakta.
Dünyamızın ve yurdumuzun dört bir yanında eş zamanlı olarak
yükselen alevler, insana, hayata, toprağa, yaprağa, yeşile ve maviye kasetmiş
alçalmış zihinlerin kirli ellerini ve emellerini işaret ediyor. Bugüne kadar
kazdığı kuyuya kendileri düşenlerin mutlak akıbetleri bugün Dünya’yı ateşe
veren o kirli eller içinde aynıdır. Yakanlar, yanacaktır. Yer küreyi böyle
hunharca yakanların başlarına gök kubbe yıkılsa sezadır.