16 Eylül 2021

​KOMŞUNUN ÇOCUĞU

Başımıza ne geldiyse, senin yüzünden geldi. Ebeveynlerimizle dargınlıklarımızın da kavgalarımızın da sebebi sendin. Keşke sende biraz bize benzeseydin, keşke daha sıradan bir insan olsaydın ve bu kadar mükemmel olasaydın. Sende bazı şeyleri başaramamış olsaydın ve her insan gibi senin de hataların olsaydı. Ama sen hep mükemmeldin, hatasızdın, başarılıydın, güzel ahlaklıydın.

Kaç çocuk vardır ki hayatının herhangi bir döneminde mükemmel komşu çocuğuyla kıyaslanmamış olsun. Bu yüzden eleştirilmemiş, etiketlenmemiş, kalbi kırılmamış olsun. Belki de o komşu çocuğu hiç yoktu, belki de sadece bir ütopyaydı. Fakat kalbi kırılan, okuldan kaçan, anne babasıyla ilişkileri bozulan çocuklar gerçekti.

Asla ulaşılamayan bir ütopyaydı “komşu çocuğu”. Bir erdemler abidesi, tüm ideal kişilik özelliklerine sahip, belki apartmanımızda, belki mahallemizde, belki de köyümüzde yaşayan komşu çocuğu. Anne babaların çocuklarının başarılarını, kişiliklerini, duygularını ve alışkanlıklarını kıyaslarken kendilerine referans noktası aldıkları dünyanın en mükemmel çocuğu.

Her anne baba adayının ve anne babaların zihinlerinde sahip olmak istedikleri ideal bir çocuk profili vardır. Her şeyden önce başarılı, erdemli, güzel ahlaklı, söz dinleyen…. Ve daha pek çok ilave özelliği olan bir ideal çocuk. Bir de anne babaların kendi öz çocukları vardır. Kendi kanından, kendi canından, kendi alışkanlıklarından var edilmiş dünyanın en masum varlığı.

Merakla, sevinçle, sabırla ve mutlulukla başlayan ebeveynlik sürecinde çocukların büyümesiyle krizler, bunalımlar ve çatışmalar yaşanır. Söz dinleyen, kuralları ihlal etmeyen, masumane beklentileri ve istekleri olan o insan yavrusu gitmiş yerine bambaşka bir çocuk gelmiştir. İşte bu noktada bazen çocukları motive etmek için bilerek bazen de bilmeyerek ve incitici bir şekilde komşunun çocuğu ile kıyaslar anne babalar. Ve kendi çocukları hep birkaç adım geridedir komşu çocuğundan.

Halbuki çocuklarını olduğu gibi kabul etseydi anne babalar, daha etkin dinleseydiler, başarısızlıklarından ziyade başardıklarına odaklansaydılar ve onu başka bir çocukla kıyaslamasaydılar sorunlar daha kolay çözülebilir, ev/okul ortamında daha az problem davranışla karşılaşılabilirdi.

Yargılamak, eleştirmek, tehdit etmek ve kıyaslamak ebeveyn çocuk ilişkisini bozan ve en sık yapılan hatalardır. Elbette çocuklarda eleştirilebilir ama bunu yaparken çocukların kişiliklerine ve benlik algılarına zarar vermeden yapmak gerekir. Aksi takdirde bu tür yanlış ebeveyn tutumları duygu ve davranış problemlerine yol açar. Kaldı ki ebeveyn tutumları çocukların duygu ve davranış problemlerinin en güçlü yordayıcılarından biridir. 

Dolayısıyla çocuklarımıza dair beklentilerimizi daha gerçekçi, onların gelişim özelliklerine, ilgi ve yeteneklerine uygun şekilde oluşturmak, yanlış veya eksik yaptıklarında yeniden yapmaları için cesaretlendirmek ve onlar için iyi bir model olmaya gayret etmek anne babaların temel görevlerindendir.

Sürekli eleştirilen, yargılanan, başkalarıyla kıyaslanan ve takdir edilmeyen çocuklarda zamanla, kendini yetersiz görme, bir işe yaramadığını düşünme, içine kapanma, sosyal etkileşim ve sözel iletişimden kaçınma gibi duygu ve davranış problemleri görülebilir. Bu yüzden anne babalar komşunun çocuğunun insanüstü meziyetlerini sayıp dökmek yerine kendi çocuklarına odaklansınlar, onları cesaretlendirsinler ve onlara güvensinler.

Bir toplumda çocuklar mutsuz, yalnız ve öfkeli büyüyorsa o toplumun geleceğinde de mutsuzluk, yalnızlık, öfke ve şiddetin olması kaçınılmaz bir sondur. Ebeveynlik sadece çocukların karnını doyurmak ve onlara konforlu bir hayat sunmak değildir. Ebeveynlik aynı zamanda çocukların güzel ahlaklı, mutlu, özgüvenli, topluma ve tüm insanlığa faydalı bireyler olması için onlara rehberlik etmek, yolunu aydınlatmaktır. Ne mutlu bunu başarabilenlere…

Vesselam…