26 Şubat 2017

Kör eden öfke: ''Suriyeliler gitsin!''

Bu birkaç sene içinde, iş ve ev arasındaki yollarda akıllı telefonuyla oyun oynayıp, biraz boşluk bulduğunda küfür ederek birikmiş öfkelerinden kurtulmak (!) için “muhalif “ yazarları okuyan garip bir kitle gelişti.

3 milyon, lira değil, göldeki balık değil, çiftliklerde tavuk değil, etiyle kemiğiyle, nefesiyle senin gibi bir insan! Sahile vuran çocuk cesetleri bir fotoğraf ödülü, bir haber, bir facebook paylaşımı değil! Aradaki farkı anlayamayan duygusal zekâsı zedelenmiş, tedaviye muhtaç bir yığın insan oluştu.

Ailesinden veya memleketinden şehit haberleri duyduğunda, yüreğinin acısıyla kızacak birilerini arayan, günlük tepkiler veren vatandaşımıza değil sözüm. Onları anlayışla karşılıyor, iki gün sonra yine ekmeklerinin yarısını Suriyeli veya değil, ihtiyacı olan herkesle seve seve paylaşacak güzel gönüllü insanlar olduklarını biliyorum.

Ancak, bir yandan “Suriyeliler gitsin, savaşsın!” derken, ülkesinde kalıp savaşan yiğitleri de terörist olarak suçlayan fitneci yazarçizer güruhunun gazına çok kolay gelen lafazan tayfaya ne demeli?!

Kahraman ordumuzun desteklediği, ÖSO kimlerden oluşuyor sanıyorsunuz? Suriye'nin vatansever evlatlarından. Ordumuzla birlikte, ortak düşmanımız Pkk/Pyd ve Deaş'e ağır kayıplar verdiriyorlar. Şehitler verilmiyor mu? Evet, yüreğimiz sızlıyor. Operasyonun başından bu yana ordumuzun 69, ÖSO'nun 477 şehidi var. Gönül ister ki hiç kaybımız olmasın. Ancak bizim ve Suriyeli kardeşlerimizin şehitleri,  “Size ne oluyor da, ‘Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından yardımcı ver.' diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğruna, Allah yolunda savaşa çıkmıyorsunuz?” (Nisa 75) ayetiyle amel edip şehit düşmüşlerdir.

Onların sayesinde Cerablus'un özgürleşmesiyle birlikte, birkaç ay içinde 7 bin 741 kişi dönüş yaptı. Burada insanlara yemek dağıtmak gibi bir şeyden bahsetmiyoruz. Evine, yuvasına, sevdiklerine kavuşan insanlardan bahsediyoruz. Onların bu büyük mutluluklarına sebep olan şehitlerimizden ve gazilerimizden Allah razı olsun. (Amin)  Ve yine on binlerce Suriyeli kardeşimiz, El Bab'ın alınasıyla, evlerine dönüp hayatlarını yeniden kurmanın sabırsızlığını yaşamaya başladılar çok şükür.

Hey konforlu hayatının içinde, çevresindeki yüzlerce, binlerce Suriyeli kardeşini görüp, konuşup, dertleşmek yerine, karaktersiz köşe yazarlarının safsataları üzerinden ahkâm kesen vatandaş!

Savaş şartlarında, bulunduğunuz yere 20 km kadar yaklaşmış tanklı toplu cani örgütlere karşı silahınız yoksa, varsa bile sivil halinizle 3-5 saatte organize olup karşı koyabilmek, o kadarda kolay değildir. Savaş bilgi, tecrübe, malzeme ve liderlik isteyen zorlu bir beceridir.

Eli silah tutan Suriyeli erkekleri sınır dışı ederek, ailelerini korumasız bırakır; önce “beyaz kadın ticareti” yapan çeteleri sevindirirsin.

Sonra, asker ihtiyacı için garibanları zorla silahaltına alan rejim ordusunu ve Deaş gibi, Pkk/Pyd gibi, Haşdi Şabi'nin türevleri gibi Şii terör örgütlerini sevindirirsin.

Eğer kibrini besleyen facebook sayfaları ve öcü gazeteleri okumak yerine, çevrendeki Suriyelilerle iletişim kurmayı tercih etseydin:

 “Suriyeliler devletten para alıyor.” yalanına inanmazdın. “Madem devletten para alıyorlar, neden çalışsınlar ki?!” diye düşünürdün.

 “Suriyeliler ucuz iş gücü olarak çalışıyor, işsizlik artıyor.” diye, günde 12 saate kadar çalışmaktan başka hayatında hiçbir şey bırakılmayan ve en fazla bin lira eline tutuşturulan zavallıları suçlamaz, bu alçaklığı yapan işverenlerin olduğunu aklına getirirdin.

Ülkemizde lokanta, market, ticarethane açan kardeşlerine haset etmez; onlar için sevinir, “Allah daha iyi etsin.” diye dua ederdin.

Bu zamana kadar, 5 yılda harcanan 20 milyar dolar için öfkelenip “Hakkım haram olsun!” demez, 2016 yılı bütçesi 540 milyar lira olan bir devlet için, 2011 yılından bu zamana kadar harcanan bu miktarın normal düzeyde bir harcama olduğunu düşünüp, “Benim hakkım sadakam olsun, Allah sadakaları eksiltmez, arttırır.” derdin.

Balatta ve gözden uzak mahallelerde elektriksiz, susuz, harabe binalarda, tıkış tıkış yaşam mücadelesi veren on binlerce aileyi, soğuktan donarak ölen bebekleri, uyuz olduğu için kaşınmaktan nazik bedenleri yara bere içinde kalmış çocukları, organ ve fuhuş mafyasınca takibe alınan, kaçırılan genç insanlar olduğunu öğrenir, vicdanını öldürtmezdin.

Unutma! Öfke ile taş tutmaya başlayan gönüller sevgi ile bakan gözleri kör eder.

Ülkemizde emeği sömürülen, canından, malından, evladından, namusundan olan Suriyeli kardeşlerimizi düşündüğümde, sanki gereğini yeterince yapamadığımızı, çok konuda da eksik kaldığımızı anlıyorum.

Allah kardeşliğimizi arttırsın ve kusurlarımızı affetsin. Âmin.