14 Nisan 2020

KORKULUĞU 'BEN' OLAN ZİHİN TARLAM

Freni patlamış bir kamyonun hızla yokuş aşağı gittiği gibi geçiyor ömür çizelgemizdeki her bir çeltiğin atıldığı günlerimiz. Çok hızlı yaşıyoruz hayatı. Bedenini doyuracak olanı sanki bir daha hiç acıkmayacakmış gibi yer insanoğlu.

Her an zihninin ve buna bağlı olarak meydana gelen davranışlarının otokontrolünü elden bırakmaya meyilli olan biz insanların asıl problemi, ruhumuzu aç bırakmak değil de nedir? Bütün bu kavgaların, bağırtıların, öfke krizlerinin, görmezlikten gelmelerin ve merhametsizlik selinin sebebi; karnımızı tıka basa doyurup zihni çerçöple "sağlıklı beslediğimizi" zannedip aslında aç bırakmak değil de nedir?

İnsan zihnine öğütüp onu davranışa aktarabileceği sağlıklı bilgiyi vermediği takdirde zihni gerçek işlevini yerine getiremeyecektir. İşe yaramaz boş bilgilerle zihnini "doyurduğunu" zanneden zavallı insanın yaşam ağındaki seyir alışını, içler acısı bir manzarayı izler gibi izleriz. Elbette bu sergilemiş oldukları davranışlarının  altında yatan gerçek; zavallı zihnin çerçöpü öğütmesinin sonucudur.  Bu bağlamda, "Ne ekersen onu biçersin" atasözünün kulaklarımızda çınlamasına izin vermek yerinde ve kararlı olacaktır.

İnsan, davranışlarını evrensel değerlere göre eğitmek zorundadır. Bunun için de zihnini tam anlamıyla doyurmak için çaba sarf etmelidir. Bu çabanın nasıl olacağı kısmını ise Cemil Meriç çok kısa ve net bir şekilde şöyle ifade eder:

 

"Zekânın tavırlarını efendileştirmek için okumak zorundayız."

Zihin tarlamıza oldukça verimli tohumlar ekmek için "okumak" zorunda  olduğumuzu Cemil Meriç'in hayatını ve bu sözünü göz önünde bulundurarak bir kez daha hatırda tutmakta fayda görüyorum. İnsan, zihin tarlasının korkuluğu olup onu her daim koruyup kollamalı. Unutulmamalıdır ki; bu tarladan hasat zamanı eli boş (zihni aç) dönecek olan insan, ziyandadır.