13 Kasım 2017

Krediye iman, Allah’a imanı geçti mi?

Şimdi gelin kendimize söyle bir soru soralım; Allah'a mı çok güveniyoruz bankalara mı? Bu sorunun cevabını vermeden bazılarımız ''Canım banka'ya güvenmekle   Allah'a güvenme ile ne ilgisi var'' diyebilir.   Eğer  kavramların taşıdığı anlam ilişkilerini bir bütünlük içerisinde  işlevselliği ile birlikte okumazsanız, kurulan kavramsal anlam ilişkilerini göremeyebilirsiniz. Buna rağmen sonuçlara baktığınızda dahi, iyi bir sorgulamayla bu ilişkiyi göreceksiniz.

O halde Banka dendiğinde akla Kredi, Allah dendiğinde akla  iman geliyorsa bu iki kavram arasındaki ilişki nedir ?

Kredi: Kredi kelimesi Latinceden dilimize geçmiştir. ‘Credere' olarak adlandırılan kelime, güvenmek ve inanmak anlamına gelir. Bu anlamda bankaların varlık nedenini  insanların güveni ile oluşur. Zaten bankalar, bankacılık sektöründe temel esas müşterinin bankaya güvenidir derler. Bu güven, insanların paralarını en güvenli biçimde bankada koruyabileceği düşüncesi ile başlar.

Tabi bu sözlük anlamı bankanın eylemsel  anlamı olarak Kredi= borç ilişkisine döner. Banka size  kredi/borç verirken, diğer müşterilerinden aldığı güvenleri satarken  teminatını alır, ama siz bankaya  kredi/borç para, güven yatırırken,  sadece bir ‘'paran bende, bana güven ‘' göstergeli bir hesap cüzdanı alırsınız. Banka her türlü  mal teminatı alırken size ise sadece bir kağıt  parçası verir. Sizin bütün güveniniz işte bu kağıt parçasınadır. Neden bankalar parasını bankaya yatıran insanlara teminat vermiyor? Devlet niye 100 bin TL tutarına bankalar adına garanti versin? Bu çok önemli bir noktanın altını çiziyor ve geçiyorum.

Oysa bankalardan; şu anda bütün hesap sahipleri parasını istese, bankalar, bütün müşterilerin  % 5 mevduatının   parasını veremez. Peki böyle bir risk varken ben hala bankaya nasıl güvenirim ?( Bu ayrı bir konu  olup detayları daha önceki yazılarımızda ve Mirat Haber de okuyucularımız ispatlı olarak okuyabilir.)

 İman: Sözlük anlamı olarak bir şeyi tasdik etmek , gönül huzuru ile kabul ederek güvenmek demektir.  Onun için Allah'ın isimlerinden biri El mümin dir. En çok güvenilendir. Mümin ise güvenen demektir. İmanın temel esası Allah'a tam güvenmek olmalı ki Allah kendisine güvenenlere birinci aşama sözlü olarak Müslüman( teslim olan ) olduktan sonra, ikinci aşama amelle bütünleşecek eylemlerden sonra mümin ismini veriyor.

‘' İnsanlar sadece''iman ettik'' diyerek bırakılacaklarını mı sanıyorlar? ‘'(Ankebut 2)

Yani siz bir  iddiada bulunuyorsunuz, Allah'a güvendiğinizi söylüyorsunuz.   Allah'da  bunu bir sınama ile eylemlerle göstermemizi istiyor. Sözle eylem birleşince  iman oluşuyor. O halde imanınızı belirleyen eylemleriniz oluyor.

Şimdi halkın % 99 Müslüman olan bir  ülkede, Allah faizi kendisine  açılmış bir savaş hali olarak  bakara 278-279 ayetlerinde tanımladığına göre; dünyada en yüksek faizler Türkiye'de nasıl uygulanıyor ?

Türk milleti burada kime daha çok güveniyor?  Allah'a mı bankalara mı? Bu sorunun cevabının vicdanların  ortak bir cevabı olduğunu duyar gibiyiz. Sonra vicdanın üzerine  bir  şal atıldığını ‘'Canım sistem bu, biz ne yapabiliriz ki? ‘' öğretilmiş çaresizlik gerekçeleri ile vicdan pansumanına girdiklerini görüyoruz. Oysa Allah bizden, büyük bir zulüm olan; milli gelir dağılımındaki  sistemleşmiş adaletsizliğin başı olan faizi kaldırmamızı istiyor.

Elbette siyasetçiler burada birinci sorumlu kişilerdir. Faizin oluşturduğu zulümde siyasetçilerin hepsinin payı var. Yoksa  onlar faizci elit güçlerden savaşmaktan korkarak Allah ile savaşmayı mı tercih ediyor? Siyasiler bir araya geldi de, yeni bir faizsiz  iktisat  modeli oluşturdu da halk mı buna itiraz etti? Elbette hayır. Suçu burada bütünü ile siyasetçilere atmak ne kadar doğrudur bilmiyorum. Burada halkın da büyük sorumluluğu yok mu? Sivil Toplum Örgütlerinin sorumluluğu, Diyanetin, ilahiyat fakültelerin sorumluluğu yok mu?

Mazlumun, yetimin, fakirin, işçinin memurun hakkını Allah faizden korumamızı istiyor ve bunu kaldırın diyor. Biz ise çözüm olarak; faizciliği sistemsel olarak  sürdürmeyi, bunun oluşturduğu enflasyon oranında memura zam yapmayı terci ediyoruz. Ya toplumun hiç geliri olmayan, dolaylı vergilerle % 80 yakın vergi aldığınız diğer kesimler ne olacak?

Bankalara halk iman ettirilmiştir. Bankaların bu güveni halktan alması, faizci sistemi uygulayan siyasilerin narkozlu iktisat anlayışındandır. Sistem gereği siyasilerin her aldığı ekonomik karar bankaların lehine çalışır.

Şimdi vicdanlara sesleniyorum;  Sayın Başbakanın bankalara haklı olarak  ‘' Tefecilik yapmayın'' demesinden sonra, yaklaşık 455  milyar faizli Tüketici kredilerini, 490 milyar kobi faizli kredilerini nereye koyacağız ?

 Bankalar sürdürdüğü faizci sistemsel yapı ile halkın bilmediği, ama halkın aleyhinde çok büyük zararlar verecek işlemleri bu güven/iman perdesinin arkasında gerçekleştirdiklerini biliyoruz. Halkımız bankaların yaptığı haksızlıkları anlasa, kavrasa ve bankalara karşı hukuk sürecini başlatarak  bütün borçların silineceğini keşke bilseydi...

Selam ve dua ile....