21 Ağustos 2021

​Kronikler-1

Kronikler konusunda yazılacak şeyler nedir? Aslında hiçbir şeydir. /Ama her şeydir de. Hiçbir şey olması modernite’nin kendi kaynağını gizleme refleksidir (ama bunu doğrudan inkâr eder). Meselemizle ilgili söylenecek şeyler, şey olma değeri ile nispet edilemeyecek kadar kapalı,-dır.-Bu bir. Konunun önemine binaen söylenecek söz şudur: Kronikler birçok açıdan dünya siyasetini anlamak veya politik olanın davranış kimliğini çözmek açısından önemlidir.-Bu da iki. Önemlidir adlaşmış sıfat-yüklemi, konunun behemehâl aldığı evrensel kimliği ifadeden azadedir. Tarih öncesi olanlar veya tarihin yazım kimliğinden itibaren kaleme alınanlar meselesi, (çoğu kalemle yazılma konusu bile değildir.) insanlığın birçok zamandır içinde yaşadığı medeniyet iklimleşmesinin de aslında temel dayanağıdır, bu anlamda. Doğu/Batı sorunsalının temelleri veya –varlığın- başlangıç iklimi dahası, an-öte-geçmiş meselelerinde oynatılan bütün kalemlerin aktığı (sadece içine sindiği) alan -sadece- Kronikler de anlatılmış olandır; anlatılır. Nokta. Ama şimdi durun. Buraya kadar yazdıklarımızı dikkate almayabilir veya bir kalemde üstünü çizebilirsiniz. Lakin buradan sonrası bizim içinde kolay değildir. Nedir? Kronikler konusu bu olmayabilir? Peki, ne olabilir? Kronikler, Aramca, Süryanice, İbranice, Macarca, Mağripçe, Kıptice, Maruni Aramicesi,  Yunanca ve dahi Gotik semboller üzerinden kilise –değer/anlam sistemine dönüştürülerek yazılması imkân dâhilin de olan ama bu dillerin ortaklaşma tarihi veya ayrılma gerekçeleri üzerine bina edilen koskoca-karmakarışık bir hermenotik (veya kesinlikle değil) ağdır. Çözüp ne mi yapacağız, ağı? Medeniyettir bu. Aramca’nın hatırlandığı vakit, Tevrat’ın asli dili veya Yunan klasiklerine İncil’in etkisi üzerinden Jesus’un tanrı kelamını ifade ettiği dilin kültürel serüvenini,-anlamanız- zorunludur zaten. -Batı klasiği budur. Konunun insanlık tarihi yüzü de bir anlamda budur. Bir de elbette dinler tarihi açısından meselenin kimliklenmesi konusu var. Bunu burada bırakıp dinler tarihi açısından yok farz edilen putperestleşmenin insanlık hafızasındaki yeri nedir sorusunu konumuza dahil edelim mi? Putperestleşme yokmuş. O kadar mı? Hayır, elbette değil. İnsanlık neden kendi atalarının kuru kafalarını yaşayan-yaşatılan öz anlamsalına –maske-leşme- olarak düşündü? Maskeler ve maskeli balolar. Törenler. Paganik eğlentiler. Kadın ve herotizm. Meselenin epistemolojisini buradan başlatalım mı? İtiraz gelir mi? Daha da öte gidelim. Neden –kadın-erkek birliği meselesi- (evet çiftleşme) Lenin anlamsalında anlaşıldığı gibi -toplum içindir konu- formuna irca ol-un-du. Naturalizm’in alt bağlamı (hatta doğum bağlamı) ile insanın çıplak doğumu arasında 20. yy sinemasına konunun dahil olma veçhesinde hatta, kaç anlama ve kavrama değişikliği-belki birleşme söz konusu oldu.  Bu oldu mu? Hayır olmadı. /-Bence oldu. Meselemiz anlaşıldı mı? Devam edelim mi? Peki, tamam konu anlaşılmadı ise izaha devam edelim; dinler tarihi uzman-ları-nın, insanlık aslında tek yekûn değil binlerce yekûndan biriydi ama bu dinlerin kurucu iradesi tarafından (ne demekse?) tekleştirildi açıklamasının teolojik varyasyonunu da ekleyeyim mi alt satıra? Yani, bu dinler tarihi uzmanı-ları (ilahiyat doçenti adam) diyor ki, tanrı insanlarla oyun oynadı, kendi anlamsalını insanlığa kabul ettirmek için ilk önce böldü sonra bunu tevhit haline getirdi? Deli saçması. Devam edeyim mi? Bütün bunlar kafanızın iyice bulanması içindir ama bunu düzeltebiliriz de. Kroniklerin bu konuda ki, kendi dağarcığına katkısını bile anlamayan bir sürü akademi mensubu, konuyu bilimsellikle anlata dursun biz yine Kronik tanımlamalarımıza devam edelim mi? Peki öyleyse.

Şimdi durun: Hanyû ve Mançuca’nın Göktürk harflerine etkisinin nedenselliği veya Mısır hiyografisinin Sina kimliklenmesi üzerine insanlığın Nuh’a kadar giden tarih anlatımlarını dinlediğinizde mesele binlerce nüshanın bir tek ele veya bir tek elin yönettiği onlarca -el altı özel kütüphaneye- kendi nispetiyle dahil olur. Mançuca. Veya aynı şey, oralardan bu tarafa aktarılabilenleri anlamanıza bir çare olarak Kronikler meselesi adıyla konumuzu medeniyet tarihselciliğine getirip işin içinden çıkar mı?  Ama yine mesele bu veçhesiyle kolay,-dır, zorluk daha sonraki halkaların günümüzün diline aktarılma kudretinde yatar. Konunun –dahası- şudur: içeriğin çözümünde oluşacak heyet ve bu heyetlerin (niyetlerin) insanlığın hizmetinde olması veya olmaması konusunda bizim eklememiz var olacak mı? Evet, hem öyle bir ekleme ki bize kendimiz adına bir –çareleşme- bırak-acak, -tır. Bismillah.-Çare nedir?- Şimdi anlattıklarımızı bir o kadar da gizemcileştirme /-mystification- niyetinde değiliz, hiç değiliz hatta. Lakin Kronikler konusu tarih anlatımı olduğu gibi bizim başlangıçtan beri ifade etmeye çalıştığımız tarafı ile, tarihi –anlatmama- üzerine de odaklı bir konudur. Bu nasıl olur? Hegemoni ve tarihin buluştuğu yer burasıdır, çünkü. İktidar ve ÜstünKimlik. Batı kendi elinde soy cetveli -tutar.- Batı kendi elinde -iz cetveli- çıkarır. İyi de neden Batı? Yazmaz ama tutar, çıkarır ama faş etmez. Bu meseleye ehemmiyet verdiği içindir. Yoksa aynı –gündemleşme- Doğuda da olabilir, üniversiteler her aşamasıyla bilgi felsefesinin arka planını kurcalarsa tabi. Devlette kendine gelirse bizim açımızdan; -Devlet ve kendine gelmek-. Orada/burada ise, hem tarih var hem de tarihin deformasyonu. Bilinse mi?

 

 

-Maigrice: -mağripçe- bir dilden ziyade bir kültür dilidir. Batı’nın Kronik teşhisinde en önemli ayak Endülüs Arapçasının kullandığı bütün antik dillerdir. Nereden nere.