22 Ağustos 2021

​Kronikler (2)

Müslüman Türkler açısından Kroniklerin önemi nedir? İşte konu. Bu topik, tarih kürsülerinin Kroniklerin iddiası demesi veya işlerine geldiğinde Kroniklerde de geçer atfında bulunması kadar kolay mı? Bu konu, her misaliyle hem var hem de yok farz edilecek bir mesele mi, onlar için? Evet öyle. Daha da ötesi, eğer bugün bilim üzerinden bir tarih anlatımı veya dünya tesisi söz konusu ise buna, Kronik altyapı nasıl bir başlangıç temeli attı? Hurafe ve Bilim. Uğraşıp dur artık. Uğraşır Almanca ve uğraştırır Alman felsefesi, dilini Heidegger üzerinde gezdirerek. Sıfatlaşmalar ve çoğulcu Almanca. Aslında mesele ne imiş? Ey Heidegger okuyamayanlar, okuyup da anlamayanlar. Okudum ama. Ne denir? Ve dahi kendini bu okuma ile adam oldum sananlar. İyi mi? Anladık mı? Hepsi bu mu? Değil.

Üniversitenin üniversiteleşme kurumu olarak Batı sisteminin bilgi kimliğine dahil olmasına dair icraatlar veya bunun ehemmiyeti veya ehemmiyetsizliği alanında konuşmalar,-mümkün mü? Hem evet hem değil. Konuşulmama veya konuşmama meselesine girebilir miyiz? Hayır giremeyiz. Sırası değil. Bilgi nedir muhteremler? Bilgi felsefesi. Bilgilenme hatta. Veya epistemoloji, Sümer halk söylenceleri, Yunanlılar da esas olan Kronikler, felsefe (dir-,) midir? Esas konu. Felsefe, Kroniklerin dağarcığı mıdır? Bak şimdi (??) Vahyi de buraya yazabilir miyiz izniniz olursa? Hayır olmaz. Olmaz. Esas Kronikler, İbrani’dir lafı doğru mudur? Hep böyle bize soru sorup meselenin zorluğuna dikkat çekeceğinize anlat hele mi diyorsunuz? Cidden mi? (…)

Hattuşilerin tabletlerinde Akad anıtlarında Babil kimliklenmesinde ve hatta –bizim- üzerinden (Batı Edebiyatının gayri resmi tarihi/Paramiliter Edebiyat) bir medeniyet tanımlanası yaptığımız Fenike dilinde, yani Fenikece de,  -Kronik arzlar- nasıl, niçin ve kime karşı yapılır? Bu arzlar, antik MısırcaİbraniceAramice veya Yunanca-Latince olabilir mi?  Ugaritçe okuyucuları hangi ülkede bugün veya Berberilerin antik dilinin adını anımsayan kaldı mı? Yazılı bir kaynak olarak neler kaleme almıştı Yunan filozofları Pönce dilinde? Niye Fenike’de bütün bunlar? Bunların vaaz kürsülerinden ziyade üniversite kürsülerinde ifadelendirilmesi gerekmiyor mu? Vaazı küçük mü gördük? Hayır, ama ah keşke de demedik. Var mı bu anlamda -Hocalar?- Kronikler,  bir anlatımdır ve kesinlikle antikitenin sırlı ağzını temsil eder.

Türkiye anlamsalı bu meseleye nasıl bakmalı? Uzak durmak mı gerekli? Yoksa kısmi bir yakınlık mı veya topyekun konuya dahil olmak mı gerekiyor? Türkiye’nin, antik kökenleri konuya bigâne kalınmasına izin vermez. Evet vermez. Süryani yazmaları hatta Aramice’nin merkezîleşme meselesi bu toprakların anlamsalıdır. Peki, konunun bu haliyle kalmasına pek razı olmayanlar ne yapar? İbranice’nin hem Ortadoğu hem de Ladino veçhesine dikkatle bakmaktan başka ne yapar? Gerekir değil mi dahil olmamız? Tarih, kapatılmış raflara ve kilitlenmiş antikite imzalı el yazmalarına ve dahi yazılmadan okunanlara (??) uzanır hem  bütün bunlar dünyayı anlamaya-düzenlemeye açık hale getirir, yaşayan başat siyasi kültürleri. Bunu prensip addeden otoritelerin ağırlıkta olduğu bir dünyaya kapalı değiliz. Hepsi de öyledir. Cizvit alt yapılı bir anlama kültürü. Öyle. Bu anlamıyla bizim Ladinolar üzerinden öğrendiklerimiz çoğunlukla imparatorluk Selanik’i okumaları-yazmaları veya edebiyatçı Selanik’te çıkan mecmular üzerinden sürülün izle aydınlatılabilir. Ey eskimez Asyalı Türk. İnandık mı? L.Cahun ne dedi, Antik Türk’e. Bizi de al yanına dedi mi? Konunun bu veçhesine bakabilenler olabilir mi? Üniversitenin bu standardının buna kucak açması imkânsız gözükmektedir. Kitabîlik ile huraf-e-ilik arasından bir türlü realiteye ve kendi coğrafi hakikatine geçmeye cüret edemeyen,-etmesi de maalesef beklenmeyen- akademik kadroların bu anlamıyla konumuzla bir ilgilisi olamaz. Ama onlarsız yazı yazamıyorsunuz mu diyorsunuz? Öyle evet. Öyledir. Sarsma. Literatür peşindeki kadroların eline tutuşturulan birçok kitabın, Kronikler üzerinden yazıldığını kabul etmeleri bile mümkün değildir, –bazılarının-. Öyle ise akademiya ile bu anlamda, Kronik çözümüne girmek tek kelime ile imkânsız,-dır. Peki, Kroniklerin hangi –cephelenmesi- bizim şuan konumuzdur? Elbette Marks ve Marksizm. Bunun ötesine taşmak için epey –gündemlenme- yapmak icap eder. Bahsi diğer.

Meraklısına: Kronikler bir tarih okuması değildir. Tarih çözümüdür. Tarihi çözmek bazı sıfatlaşmalar ve ön kabullerin aşılarak doğrudan insanlığın ilk haline ruhen tabi olmakla mümkün olur. Buna akademik bağımsızlık mı denirdi, eskiden? Akademi her şeyi çözer mi? Öyle. 20.yy’ın sahte tabularının, sahte insanları, Kroniklerden bir şey bulup Türk Milleti’nin ezeli-ebedi yürüyüşünün önüne bir şey koyabilir mi? Koyacakları yoktur; bu onlardan beklenemez. Kronik çizgi bir kolonlaşma (öncel olarak şunları kabul etmezsen dinlemem seni, dinleme mirim.) üzerine oturmaz; bir tür, -ahlakî-vicdanî-Oğuzca- itirazlar ve onlara cevaplar üzerine oturur. Bunu sen olan bizler oturturuz. İnşalla. Unutma. Antikite sadece bizim malımız değil, var olanın hakkıdır. Ayrıca hiç kimse kendi ikonunun bu Kroniklerde onaylanıp onaylanmadığına dair bir emare bulma derdine düşmemeli, -düşemez. Nafile olur. Kronikler birilerini onaylasa -siyaseten töre- kalır mı?