Kronikler (2)
Müslüman Türkler açısından Kroniklerin önemi nedir? İşte konu. Bu topik, tarih kürsülerinin Kroniklerin iddiası demesi veya işlerine geldiğinde Kroniklerde de geçer atfında bulunması kadar kolay mı? Bu konu, her misaliyle hem var hem de yok farz edilecek bir mesele mi, onlar için? Evet öyle. Daha da ötesi, eğer bugün bilim üzerinden bir tarih anlatımı veya dünya tesisi söz konusu ise buna, Kronik altyapı nasıl bir başlangıç temeli attı? Hurafe ve Bilim. Uğraşıp dur artık. Uğraşır Almanca ve uğraştırır Alman felsefesi, dilini Heidegger üzerinde gezdirerek. Sıfatlaşmalar ve çoğulcu Almanca. Aslında mesele ne imiş? Ey Heidegger okuyamayanlar, okuyup da anlamayanlar. Okudum ama. Ne denir? Ve dahi kendini bu okuma ile adam oldum sananlar. İyi mi? Anladık mı? Hepsi bu mu? Değil.
Üniversitenin
üniversiteleşme kurumu olarak Batı sisteminin bilgi kimliğine dahil olmasına
dair icraatlar veya bunun ehemmiyeti veya ehemmiyetsizliği alanında
konuşmalar,-mümkün mü? Hem evet hem değil. Konuşulmama veya konuşmama
meselesine girebilir miyiz? Hayır giremeyiz. Sırası değil. Bilgi nedir
muhteremler? Bilgi felsefesi. Bilgilenme hatta. Veya epistemoloji, Sümer halk
söylenceleri, Yunanlılar da esas olan Kronikler, felsefe (dir-,) midir? Esas
konu. Felsefe, Kroniklerin dağarcığı mıdır? Bak şimdi (??) Vahyi de buraya
yazabilir miyiz izniniz olursa? Hayır olmaz. Olmaz. Esas Kronikler, İbrani’dir
lafı doğru mudur? Hep böyle bize soru sorup meselenin zorluğuna dikkat
çekeceğinize anlat hele mi diyorsunuz? Cidden mi? (…)
Hattuşilerin tabletlerinde Akad anıtlarında Babil kimliklenmesinde ve hatta –bizim- üzerinden (Batı Edebiyatının
gayri resmi tarihi/Paramiliter Edebiyat) bir medeniyet tanımlanası yaptığımız
Fenike dilinde, yani Fenikece
de, -Kronik
arzlar- nasıl, niçin ve kime karşı yapılır? Bu arzlar, antik Mısırca, İbranice, Aramice veya Yunanca-Latince olabilir mi? Ugaritçe okuyucuları hangi ülkede bugün
veya Berberilerin antik dilinin adını anımsayan kaldı mı? Yazılı bir kaynak
olarak neler kaleme almıştı Yunan filozofları Pönce dilinde? Niye Fenike’de bütün bunlar? Bunların vaaz
kürsülerinden ziyade üniversite kürsülerinde ifadelendirilmesi gerekmiyor mu? Vaazı küçük mü gördük? Hayır, ama
ah keşke de demedik. Var mı bu anlamda -Hocalar?-
Kronikler, bir anlatımdır ve kesinlikle antikitenin sırlı
ağzını temsil eder.
Türkiye anlamsalı bu
meseleye nasıl bakmalı? Uzak durmak mı gerekli? Yoksa kısmi bir yakınlık mı
veya topyekun konuya dahil olmak mı gerekiyor? Türkiye’nin, antik kökenleri
konuya bigâne kalınmasına izin vermez. Evet vermez. Süryani yazmaları hatta
Aramice’nin merkezîleşme meselesi bu toprakların anlamsalıdır. Peki, konunun bu
haliyle kalmasına pek razı olmayanlar ne yapar? İbranice’nin hem Ortadoğu hem
de Ladino veçhesine dikkatle
bakmaktan başka ne yapar? Gerekir değil mi dahil olmamız? Tarih, kapatılmış
raflara ve kilitlenmiş antikite imzalı el yazmalarına ve dahi yazılmadan
okunanlara (??) uzanır hem bütün bunlar
dünyayı anlamaya-düzenlemeye açık hale getirir, yaşayan başat siyasi
kültürleri. Bunu prensip addeden otoritelerin ağırlıkta olduğu bir dünyaya
kapalı değiliz. Hepsi de öyledir. Cizvit alt yapılı bir anlama kültürü. Öyle.
Bu anlamıyla bizim Ladinolar
üzerinden öğrendiklerimiz çoğunlukla imparatorluk Selanik’i okumaları-yazmaları
veya edebiyatçı Selanik’te çıkan mecmular üzerinden sürülün izle
aydınlatılabilir. Ey eskimez Asyalı Türk. İnandık mı? L.Cahun ne dedi, Antik Türk’e. Bizi de al yanına dedi mi? Konunun bu
veçhesine bakabilenler olabilir mi? Üniversitenin bu standardının buna kucak
açması imkânsız gözükmektedir. Kitabîlik
ile huraf-e-ilik arasından bir türlü realiteye ve kendi coğrafi hakikatine
geçmeye cüret edemeyen,-etmesi de maalesef beklenmeyen- akademik kadroların bu
anlamıyla konumuzla bir ilgilisi olamaz. Ama onlarsız yazı yazamıyorsunuz mu
diyorsunuz? Öyle evet. Öyledir. Sarsma.
Literatür peşindeki kadroların eline tutuşturulan birçok kitabın, Kronikler üzerinden yazıldığını kabul
etmeleri bile mümkün değildir, –bazılarının-.
Öyle ise akademiya ile bu anlamda,
Kronik çözümüne girmek tek kelime ile imkânsız,-dır. Peki, Kroniklerin
hangi –cephelenmesi- bizim şuan konumuzdur? Elbette Marks ve Marksizm. Bunun ötesine taşmak için epey –gündemlenme- yapmak icap eder. Bahsi
diğer.
Meraklısına: Kronikler bir tarih okuması değildir. Tarih çözümüdür.
Tarihi çözmek bazı sıfatlaşmalar ve ön kabullerin aşılarak doğrudan insanlığın
ilk haline ruhen tabi olmakla mümkün olur. Buna akademik bağımsızlık mı
denirdi, eskiden? Akademi her şeyi çözer mi? Öyle. 20.yy’ın sahte tabularının,
sahte insanları, Kroniklerden bir şey bulup Türk Milleti’nin ezeli-ebedi
yürüyüşünün önüne bir şey koyabilir mi? Koyacakları yoktur; bu onlardan
beklenemez. Kronik çizgi bir kolonlaşma
(öncel olarak şunları kabul etmezsen dinlemem seni, dinleme mirim.) üzerine
oturmaz; bir tür, -ahlakî-vicdanî-Oğuzca- itirazlar ve onlara cevaplar üzerine
oturur. Bunu sen olan bizler oturturuz. İnşallahû. Unutma. Antikite sadece bizim malımız değil, var olanın
hakkıdır. Ayrıca hiç kimse kendi ikonunun
bu Kroniklerde onaylanıp onaylanmadığına dair bir emare bulma derdine
düşmemeli, -düşemez. Nafile olur. Kronikler birilerini onaylasa -siyaseten
töre- kalır mı?