VF kat sol
VF kat sağ

09 Aralık 2019

Kudüs'ün 102. Hüzün Yılı

Tarihte Müslüman Kudüs iki önemli işgal yaşadı. Her ikisi de Haçlılar tarafından gerçekleştirilen bu işgallerin birincisi 15 Temmuz 1099'da, ikincisi 9 Aralık 1917'de vuku buldu. 1948 Yahudi işgali, aslında Haçlıların Siyonistlere yaptıkları bir devir teslimden ibaretti. 1967 işgali ise, başta Mısır ve Ürdün olmak üzere Arap devletlerinin gaflet ve ihanetinden kaynaklanmış bir oyundu.

Haçlılar "Sokaklarından yağ ve bal akıyor" dedikleri Kudüs'e bin bir zorlukla ulaşıp, aynen bu günkü gibi paramparça olmuş İslam dünyası yüzünden 1099'da mukaddes beldemizi kolayca işgal etmişlerdi. Yaşanan büyük katliamda sadece Müslümanlar değil, Museviler de Haçlıların kurbanı olmuştu.

Büyük ve derin bir üzüntüye kapılan Müslümanlar, bu işgale ancak 88 yıl dayanabilmişti. Kudüs'ü kurtarmanın şifrelerini çözen Selahaddin Eyyubi, önce İslam birliğini sağlamak için gayret gösterdi. Daha sonra askerinden, kumandanına, öğrencisinden hocasına, esnafından köylüsüne kadar yaşlı genç, kadın erkek bütün Müslümanlara Kudüs şuurunu verdi. İnsanlar, artık Kudüs fethiyle yatar, kalkar oldular. Halepli bir marangoz, Kudüs'ün fethedileceğine o kadar yürekten inanmıştı ki, Mescidi Aksa'nın tahrip edilen minberi yerine yenisini yapmayı üstüne vazife edindi. Gerçi kendisine fethi görmek nasip olmadı ama bu musanna, el emeği göz nuru ahşap minber Selahaddin Eyyubi tarafından yerine yerleştirildi.

İşte bu fiili ve kavli dualarla, Kudüs işgalden 88 sene sonra yeniden Müslümanlara kavuştu. Mescidi Aksa, hasret kaldığı ezan sesi ile buluştu. Resulullah'ın (a.s.m.) ayak bastığı Mi'racın basamağına inananlar yüz sürdü. Selahaddin Eyyubi'nin ilk defa yüzü güldü. Çünkü o, "Kudüs fethedilmedikçe gülmek bana haram olsun" demiş, az yemiş, az uyumuş, hiç gülmemişti.

***

Şimdi bir de kendimize bakalım. Ne oldu bu Müslümanlara? Kudüs işgalinin üzerinden 102 sene geçti. Kimsenin kılı kıpırdamıyor. Tıka basa yiyip içiyor, kahkahalarla gülüyor, dertsiz insanlar gibi mışıl mışıl uyuyoruz. Hani Kudüs şuuru? Hani ümmet bilinci? Nerede İslam kardeşliği? Acaba bu derin uykudan uyanmak için neyi bekliyoruz? Allah muhafaza etsin, uyanmak için Mekke'nin, Medine'nin veya İstanbul'un da mı işgal edilmesi gerekiyor? İslam Âleminin en önemli merkezleri olan Bağdat'ı, Şam'ı, Halep'i, Musul'u harap eden emperyalistler, Kahire'yi de kontrolleri altına aldılar. Cenabı Allah Müslümanlara intibah versin.

***

Gelelim Birinci Dünya Savaşı sırasındaki Kudüs işgaline. İslam'ın ezeli düşmanı İngiltere, Avrupa'da Almanlara karşı yaptığı savaşı zayıflatmak bedeline, Filistin ve Irak cephesine ağırlık vermişti. 1917 Mart ve Nisan aylarında yapılan iki Gazze Muharebesinde Osmanlı ordusuna mağlup olan İngilizlerin başındaki General Murray görevden alınmıştı. Yerine Avrupa cephelerinin başarılı Generali Allenby  Haziran'da törenle Mısır'a gönderiliyordu. İngiliz Başbakanı Lloyd George, Allenby ile tokalaşıp vedalaşırken ona şöyle demişti:

"General, Filistin cephesinden müjdeli haberlerinizi bekliyorum. Bilhassa yılbaşından önce Kudüs'ü alıp, bütün Hıristiyan dünyasına Noel armağanı olarak sunmanızı rica ediyorum."

Allenby, Kahire'ye gelip makamına oturunca kulaklarında Başbakan Lloyd George'nin bu sözleri çınlıyordu. Yedi asırdan fazla zamandır Müslümanların elinde olan, 400 senedir de Osmanlı idaresinde bulunan Kudüs'ü ele geçirmek öyle kolay mıydı? General Murray'ın yaptığı hatalara düşmek istemeyen Allenby, hemen Londra'ya bir mesaj çekti:

"Sayın Başbakanım. Bu cephe Avrupa'ya hiç benzemiyor. Karşımızda Alman askeri değil, maneviyatı çok yüksek Osmanlı ordusu var. Bir Osmanlı askerine karşı dört İngiliz askeri olmadıkça taarruza geçmeyeceğim. Bu yüzden acilen takviye kuvvete, silah ve cephaneye ihtiyacım var."

 Mesaj yerini bulmuştu. İngiltere Başbakanı Kudüs'ün alınmasına o kadar önem veriyordu ki, her türlü desteği kısa zamanda göndermişti. Böylece Almanların istediği olmuş, Müttefik devletlerin Avrupa'daki kuvvetleri zayıflamıştı. General Allenby, Ekim ayının sonuna kadar büyük hazırlıklar yaparak sabırla bekledi. Taarruza geçeceği bölgeyi gizlemesi ve ani bir hücum yapması gerektiğine karar vermişti.

Meynertzhagen adlı bir İngiliz binbaşısı, keşif sırasında Osmanlı kuvvetlerinden  kendi aracıyla kaçarken çantasını düşürdü. Askerlerimiz çantayı bulup 8. Ordu kumandanı Alman General Von Kress'e teslim ettiler. O da Yıldırım Orduları kumandanı Alman Mareşal Von Falkenhayn'a heber verdi. Çantada çok gizli bilgi ve belgeler vardı. İngilizlerin yakında Gazze'ye taarruz edecekleri yazılıydı. İki general uzun tartışmalardan sonra bu belgelere inanarak Gazze cephesine takviye yapıp, doğudaki Bi'rüssebi cephesini zayıflattılar.

İşte İngilizlerin bu basit savaş hilesine kanan Alman Generaller, Gazze'den taarruz beklerken, aniden Bi'rüssebi cephesi hücuma uğradı. Yeni Zelanda Atlı Çöl Kolordusuna bağlı birlikler, 31 Ekim 1917 tarihinde saldırdığı bu çok önemli savunma hatlarını bir günde yarıp Bi'rüssebi'yi ele geçirdi. 3. Kolordu kumandanı Miralay İsmet (İnönü) karargahını kuşatan İngiliz askerlerinden kaçarak canını zor kurtardı.

Bi'rüssebi hezimeti Kudüs işgaline giden yolun başlangıcı oldu. Bir hafta sonra da Gazze işgal edildi. Alman Generaller bu mağlubiyetin sorumluluğunu birbirinin üzerine attılar. İngilizlerin savaş hilesine inandıkları halde, hatalarını kabul etmediler. Von Kres ile Miralay İsmet Bi'rüssebi bozgunu için birbirini suçlayan savunmalar yaptılar. Ama hiçbiri Kudüs işgalini önleyecek tedbirler konusunda kafa yorup düşünmediler.

8 Aralık gününe kadar 40 gün boyunca, çok kötü bir sevk ve idare ile geri çekilmeye çalışan Osmanlı Ordusu, adeta bu vurdumduymaz Haçlı zihniyetli Alman generallerin oyuncağı olmuştu. Üstelik İngiliz Generali Allenby, dört aylık bekleme süresince Yahudi NİLİ örgütünden çok önemli istihbarat desteği almıştı. Osmanlının piyade ve süvari birlikleri, cepheleri, silah ve mühimmatı, kara ve demiryolları hakkında bütün gizli bilgilere ulaşmıştı. Hatta Kudüs'e giden yol güzergahındaki kuyular, nehirler gibi su kaynakları ve miktarları bile elindeki haritalara işlenmişti.

8 Aralık'ı 9 Aralık'a bağlayan gece Mareşal Von Falkenhayn, Kudüs çevresini savunan 7. Ordu kumandanı Fevzi Çakmak Paşa'yla yaptığı telefon konuşmasından sonra ordumuz mevzilerini boşalttı. Ertesi gün çok çetin bir savunma ve direniş bekleyen İngilizler, siperlerin boş olduğunu görünce hem şaşırmış hem de sevinmişlerdi. İşte 102 yıl önceki Kudüs işgalinin hazin hikayesi. (*)

Bundan daha hazin ve ibretlik olan hadise ise şuydu:

Kudüs'ün işgali Müttefik kuvvetlerin başkentlerinde büyük coşkuyla kutlanırken, bizimle birlikte savaşan, kendi asker ve subayları ölen ve güya dostlarımız olan Almanya ve Avusturya ne yapmıştı acaba? Kudüs işgaline üzülecekleri yerde, kutsal şehir hilalden kurtulup haça kavuştu diye sevinç çığlıkları atmışlardı. Berlin ve Viyana da, Roma, Paris, Londra gibi Kudüs işgalini çanlar çalarak kutlamışlardı. İşte Haçlı zihniyetinin çok açık bir tezahürü.

(*) Bu konuda daha detaylı bilgi için:

Yüzyıllık Hasret KUDÜS 1917, Nurettin Taşkesen, Mihrabad Yay. İstanbul.