21 Ocak 2022

​KÜLTÜR SANAT UFKA AÇILAN KANAT

Cumartesi günü Anadolu Gençlik Derneği’nin düzenlediği Kültür Sanat konuşmalarına katılmak üzere Ümraniye’de idik. O günkü yoğun programımdan dolayı bu güzel etkinliğin  ancak son oturumlarına yetişebildim. Sevgili dostum Muzaffer Aktürk ile salona vasıl olduğumuzda Abdulhamit  Güler kürsüde kısa filmler üzerine konuşuyordu.

Abdulhamit beyin kısa filmler üzerine gerçekleştirdiği kısa konuşma, üzerinde uzun uzun durup düşünmeyi hak ediyor.

Daha sonra kürsüye Fehmi Demirbağ geldi. Hayli hararetli ve muhabbetli konuştu.

Dertlinin söylediğini deli söylemez sözüne ‘’eyvallah’’ dedirtti.

Onun konuşmasından bir kere daha anladık ki çocuklarla uğraşmak büyük işmiş, büyüklerin işiymiş.

Salonu inleten bir ses tonuyla şöyle dedi:

“Arkadaşlar bütün tartışmaları bırakın. On iki yaş altında yirmi beş milyon çocuğumuz var. Onlarla ilgilenmeye bakın’’

Fehmi Demirbağ’ın şu cümlesi de hayli sarsıcı ve çarpıcı: “Kilisede iman etmiş bir kardeşinizim. Maalesef iki ilahiyatçının önlerindeki bir ayeti yorumlarken adeta birbirine girmesinden hicap duyuyorum.’’

Fehmi Demirbağ’dan sonra Yedi İklim Dergisi genel yayın yönetmeni edebiyat dünyasının duayen ismi Ali Haydar Haksal da konuşmasında öyle cümleler kurdu ki hakikatten besin değeri çok yüksek. Mesela rahmetle andığı ve sık sık atıfta bulunduğu Sezai Karakoç’un şu tavsiyesine bakın. Üç şeyden uzak durun.

1-Osmanlı karşıtlarından

2-Tasavvuf karşıtlarından

3-Irkçılık yapanlardan

Ali Haydar Haksal’ın Osmanlı’da şiire dair verdiği şu bilgi de epey kıymetli. Osmanlı’da divan sahibi  altı bin şair bulunmaktadır.

Bazı romanların Müslüman milletimizi küçük düşürdüğü gerçeğinden yola çıkan Haksal bu noktada gördüğü manzarayı şöyle özetliyor:

“Milletimizi küçük düşürmeye matuf romanlar, yabancı oryantalistlerin yapamadıklarını yapmaya çalışan  yerli oryantalist zihniyetin eserleridir.’’

Ali Haydar Haksal milletimize Peygamber sevgisini aşılayan şiirdir, diyor ve bu cümlenin içini şu hatırayla dolduruyor:

“Benim Cumhuriyetten başka gazete okumayan sosyal demokrat bir dayım vardı. On yedi yaşında bir imam hatip öğrencisiyken ona mevlidin bid’at olduğunu söyledim. Tabi dayım bana çok kızdı. Söylediğime de pişman etti ve bana kızarak dedi ki: “Ali Haydar bu millet o zor günlerde neyle ayakta kaldı sanıyorsun? Bu milleti mevlid ayakta tuttu evladım mevlid.”

Yine dayıma Hz. Ömer (r.a) ile ilgili kitabımı göndermiştim. Dayım kitabı okumuş, incelemiş ve gönderdiği mektupta da bakın ne demiş:

“Ali Haydar işte ben böyle bir devlet adamı istiyorum.’’

Efendim, yine anlamlı bir kültür sanat etkinliğini karınca kararınca takip edip dinlediklerimizden anladıklarımızı tarihe köşemizden notlar bağlamında arz etmiş olduk.

Okuyanlar müstefit ola ,dünyanız ilim ve hikmetle dola.