KÜLTÜR SANAT UFKA AÇILAN KANAT
Cumartesi günü Anadolu Gençlik Derneği’nin düzenlediği Kültür Sanat konuşmalarına katılmak üzere Ümraniye’de idik. O günkü yoğun programımdan dolayı bu güzel etkinliğin ancak son oturumlarına yetişebildim. Sevgili dostum Muzaffer Aktürk ile salona vasıl olduğumuzda Abdulhamit Güler kürsüde kısa filmler üzerine konuşuyordu.
Abdulhamit beyin
kısa filmler üzerine gerçekleştirdiği kısa konuşma, üzerinde uzun uzun durup
düşünmeyi hak ediyor.
Daha sonra
kürsüye Fehmi Demirbağ geldi. Hayli hararetli ve muhabbetli konuştu.
Dertlinin
söylediğini deli söylemez sözüne ‘’eyvallah’’ dedirtti.
Onun
konuşmasından bir kere daha anladık ki çocuklarla uğraşmak büyük işmiş, büyüklerin
işiymiş.
Salonu inleten
bir ses tonuyla şöyle dedi:
“Arkadaşlar bütün
tartışmaları bırakın. On iki yaş altında yirmi beş milyon çocuğumuz var. Onlarla
ilgilenmeye bakın’’
Fehmi Demirbağ’ın
şu cümlesi de hayli sarsıcı ve çarpıcı: “Kilisede iman etmiş bir kardeşinizim. Maalesef
iki ilahiyatçının önlerindeki bir ayeti yorumlarken adeta birbirine girmesinden
hicap duyuyorum.’’
Fehmi
Demirbağ’dan sonra Yedi İklim Dergisi genel yayın yönetmeni edebiyat dünyasının
duayen ismi Ali Haydar Haksal da konuşmasında öyle cümleler kurdu ki hakikatten
besin değeri çok yüksek. Mesela rahmetle andığı ve sık sık atıfta bulunduğu
Sezai Karakoç’un şu tavsiyesine bakın. Üç şeyden uzak durun.
1-Osmanlı
karşıtlarından
2-Tasavvuf
karşıtlarından
3-Irkçılık
yapanlardan
Ali Haydar Haksal’ın
Osmanlı’da şiire dair verdiği şu bilgi de epey kıymetli. Osmanlı’da divan
sahibi altı bin şair bulunmaktadır.
Bazı romanların
Müslüman milletimizi küçük düşürdüğü gerçeğinden yola çıkan Haksal bu noktada
gördüğü manzarayı şöyle özetliyor:
“Milletimizi
küçük düşürmeye matuf romanlar, yabancı oryantalistlerin yapamadıklarını yapmaya
çalışan yerli oryantalist zihniyetin
eserleridir.’’
Ali Haydar Haksal
milletimize Peygamber sevgisini aşılayan şiirdir, diyor ve bu cümlenin içini şu
hatırayla dolduruyor:
“Benim
Cumhuriyetten başka gazete okumayan sosyal demokrat bir dayım vardı. On yedi
yaşında bir imam hatip öğrencisiyken ona mevlidin bid’at olduğunu söyledim. Tabi
dayım bana çok kızdı. Söylediğime de pişman etti ve bana kızarak dedi ki: “Ali
Haydar bu millet o zor günlerde neyle ayakta kaldı sanıyorsun? Bu milleti
mevlid ayakta tuttu evladım mevlid.”
Yine dayıma Hz. Ömer
(r.a) ile ilgili kitabımı göndermiştim. Dayım kitabı okumuş, incelemiş ve
gönderdiği mektupta da bakın ne demiş:
“Ali Haydar işte
ben böyle bir devlet adamı istiyorum.’’
Efendim, yine
anlamlı bir kültür sanat etkinliğini karınca kararınca takip edip
dinlediklerimizden anladıklarımızı tarihe köşemizden notlar bağlamında arz
etmiş olduk.
Okuyanlar
müstefit ola ,dünyanız ilim ve hikmetle dola.