02 Ocak 2016

Kültürsüzlük halimize bir çare…

Evet, zenginleşiyoruz ve bundan on beş yıl öncesine göre inanılmaz olumlu değişimler yaşadı ülkemiz.

Lakin hayatı sadeliğin ve doğallığın biçimlendirdiği huzurla yaşamayı yeğleyen ben neredeyse zenginleşme ile kültür arasında ters bir ilişki olduğuna inanmaya başladım.

Bana sorarsanız durum o derece vahim. Çünkü ekonomik açıdan güçlendikçe daha hoyrat bir kültürsüzlük halini yaşamaya başladık. Her vakit var olsa da daha belirginleşen kontrolsüz bir sahip olma çılgınlığı sardı herkesi. Ait olunan sosyal statüsü de fark etmiyor. Her kesimden insan şatafatlı, üstenci, kompleksli ve de bedavacı yaşamın bir telaşına kapılmış gidiyor.

Ekonomik olarak güçlenen insanların daha oturmuş, daha eli yüzü düzgün bir ahlaksal duruş geliştireceğine olan inanç, görünenlerle allak bullak olmuş durumda.

Hayatın en sıradan ahlaksal kurallarından da olumlu kültürel davranışlardan da hızla uzaklaşıyoruz. Batı ülkelerinde görülmeyecek maaşları alan üstlerin şımarıklığı asta pervasız bir kibir olarak yansırken, astın üst karşısında sığınabildiği tek çare ezikliğin beslediği yalan maalesef. Anlayacağınız her kademenin üstüyle, her alacaklının vereceklisiyle olan ilişkisi bini bir para edecek düzeyde yalan ile belirleniyor artık.

Saygılı, sevgili, ilkeli bir yaşamın huzuru adına konulmuş ortak yaşam kurallarına uymak değil, uymamak hatta çiğnemek daha mubah sayılıyor.

İşyerlerinde, kamu dairelerinde, hastanelerde, okullarda, apartmanlarda, evlerde başını alıp giden ipini koparmışlık hali doğal olarak sokakta da, trafikte de, kahvehanede de, piknik yerinde de, sinemada da, parklarda da her kafadan bir sesin çıktığı, herkesin her durumda kendisini haklı çıkarmaya çalıştığı bir başıboşluğa yöneltiyor insanları.

Her çatlak ve kural tanımaz ses, bu kadim toprakların yıllar içinde ortaya çıkardığı değerleri, güzellikleri, iyilikleri eksiltiyor, bozuyor, yerle bir ediyor…

Tanımadıklarını bırakın tanıdıkları insanlara karşı dahi saygı duymanın ya da sevgi beslemenin gereksizliğine inanmalar normalleşiyor. Güzel olan bütün huylarımız, davranışlarımız, inceliklerimiz yitip giderken, çirkin olan, yabancı olan ne varsa hayatımızda sıradanlaşıp, normalleşiyor.

Parkı, bahçesi, havuzu, alışveriş merkezleri, güzellik salonu, spor kompleksleri, güvenliği paket halinde emre amade yapılan görkemli binaların, akıllı dairelerin içine kıstırılmış hayatlardan sokaklara yayılanlar da maalesef hep bizi eksilten tavırlar, davranışlar. Mesele kültürsüzlük olduğunda küçümsedikleri, hakir gördükleri alt tabaka insanlardan farkları yok oysa.

Doğal ki şatafatlı, kibirli, kompleksli yaşamların büyüsüne kapılmış büyüklerin dünyasında yetişen çocuklar da aynı hoyratlıkla dalıyorlar hayata. Yaşadıkları albenili hayatların beslediği karmaşık duygular bir yandan yalnızlığı artırırken, öte yandan başkalarına karşı duyarsız ve hoyrat yapıyor onları. Hayata ilgisizlikleri sahip olduklarının şekillendirdiği yalnızlıklarının acısını hafifletmek için sanki.

Yaşanan ahlak erozyonunu çoğaltan kültürsüzlük hali yozlaşmanın tellalı televizyonlardan, gazetelerden,  kablolu-kablosuz ağlardan, elektronik oyunlardan, sosyal medya paylaşımlarından hızla yayılıyor hayatımıza.

Sanat, edebiyat, bilim, fikir üretimi adabı muaşeret kurallarını öğretmekten çok, eğlencelik metalara dönüşüyor… Binlerce yıl harcanarak elde edilmiş her değerin anlamını yitirmesine aldırış edenimiz yok, piyasa mantığı ‘hiçbirine ihtiyacınız yok' diye fısıldıyor kulaklarımıza.

Bu kültürsüzlük ve eğitimli eğitimsizliğe Cumhurbaşkanı Erdoğan da değindi geçenlerde yaptığı bir konuşmada. Eğitim ve kültür alanında çalışmaların yetersiz olduğunu ve hayal edilen ilerlemeyi kaydedemediklerini söylediler.

Kuşkusuz kültürsüzlüğü hayatın her anında görüp de onu şekillendiren okullu okulsuz eğitimsizliğin acısını devletin en üst makamının duyması umut verici. Büyükler için fırsatın kaçtığı noktada sevgi, saygı dolu, değer, hak hukuk bilen, vicdan ve adalet duygusuna önemseyen bir nesli yetiştirmenin önemini de gösteriyor Cumhurbaşkanının çıkışı.

Evet, zenginleşiyoruz… Lakin seven, sayan, değer bilen, üreten bir kültürün büyüttüğü bir nesil ile o zenginlik ‘sürdürülebilir' olabilir. Aksi halde kültürden bihaber bir nesil zengin ailelerin mirasyedi çocukları misali bütün zenginliği kısa zamanda tüketebilir.