Kur'an'ın hatırı
Kur’an’a değer vermek, onu yakından tanımak, onu incelemek; içinde ne var ne yok yoklamak ve yaşamımızı ona göre şekillendirmek demektir. İnananlar olarak biz bunu yapmıyoruz da eski zamanlardaki gibi işin kolayına kaçarak yetkin olduğunu ve yanılma paylarının olmadığına inandığımız belli kişilerden İslam’ı öğrenme yoluna başvuruyoruz. Bu yanlış geleneğimiz günümüzde de devam etmektedir. İslam’ı öğrenmenin kaynağı elimizdeyken biz kişilere başvuruyor, hazıra konmayı tercih ediyoruz. Bir kişinin insafına kendimizi, geleceğimizi, inancımızı, hayat felsefemizi terk ediyoruz. Söz konusu kişi, yanlış biliyor, yanlış anlıyor; yanlış yorumluyor veya kötü niyetli, çıkarcı olabiliyor.
Anlayamıyorsak anlamak için çaba harcayalım...
Hazıra konmayalım! Allah’ın Resulü bize şunu sıkı uyarımda bulundu:
“Düşmeyesiniz,
benden sonra birbirinize!”
“Yapışın, sapıtmazsınız, bıraktım iki şey
size:
“Allah’ın
kitabı Kur’an’dır, biri,
Örnek
alınacak yaşayışımdır diğeri!”
“Yapışın,
kurtulun boğulmaktan!
Allah’ın tek kurtuluş ipidir Kur’an!”
Haristani
”Yaratan
Rabb’inin adı ile oku!” (Alak:1)
“Bu ayetteki emir vahyin ilk buyruğunu oluşturduğu için, henüz herhangi
bir metnin olmadığı bir ortamda buradaki kıraat emrini bilinen anlamda “okumak”
değil de daha çok “anlamak, düşünmek, idrak etmek, yaratılana bakarak Yaratan’ı
bulma çabası” anlamında entelektüel bir faaliyet olarak yorumlamak
gerekmektedir.” (Mehmet Okuyan-Okuyan Kur’an)
Allah
bize okuyun diye buyruk veriyor; bizler okumadık/okumuyoruz, sadece
baktık/bakıyoruz.
Allah
bize; “Kalemle (yazmayı) öğreten O’dur.” (Alak: 4)
diye buyurarak bize şunu emrediyor: “Siz de yazın ve kalemle yazmayı öğretin!”
Biz ise bu emir bize yönelik değilmiş gibi yazmıyor ve okumuyoruz. Acı olan,
yüz yıllardır okuma yazmamız olmadığı halde İslam’ı yaşamaya çalıştık/çalışıyoruz.
Allah’ın Resulü; “İlim öğrenmek her müslümana farzdır!”
(İbn Mace, Mukaddime, 17-Sorularla İslamiyet). dediği halde; bizler bu emri
görmezden geldik ve “Hocalarımız var ya! Onlar bizim yerimize hem okurlar, hem
yazarlar hem de bizim yerimize öğrenirler!” dedik/diyoruz! Biz
kalemi elimize almayla yılanı elimize almayı eş saydık/sayıyoruz!
“Hayır! Şüphesiz ki insan, kendini
zengin (ihtiyaçsız) gördüğü için azar.” (Alak:6-7) “Burada
kendini yeterli, ihtiyaçsız ve sorumsuz görenlerin elbette azgınlaşacağı
uyarısına değinilmektedir.” (Mehmet
Okuyan-Okuyan Kur’an)
“İlk vahyin “oku” emriyle
başlaması ve bu emrin iki defa tekrar edilmesi, okumanın ve bilmenin dinde ve
insan hayatında ne kadar önemli olduğunu gösterdiği şeklinde yorumlanır.
Kur’an’ın, canlılar arasında insanın farklı ve üstün yerini onun öğrenme
özelliği ile tanımlaması son derece anlamlıdır (ayrıca bk. Bakara 2/31). Âyette
Hz.
Peygamber’e emredilen okumanın konusu belirtilmemiştir; çünkü başta
kendisine indirilen vahiy ve kozmik evrendeki âyetler olmak üzere, okunması
yani üzerinde inceleme yapıp zihin yorarak hakkında bilgi edinilmesi, ders ve
ibret alınması, iyi ve faydalı sonuçlar üretilmesi gereken her şeyi tanıması,
hakikatini anlayıp kavraması istenmektedir.
“........Allah’ın keremi sonsuzdur; O,
insanı “alak”tan
yaratıp mükemmel bir varlık haline getiren ve peygamberlik gibi yüce bir makama
kadar erdiren kudretiyle, dilediği kullarına normal yollardan, yani kalemi ve
diğer bilgi malzemesini kullanarak bir hocadan bilgi almasını sağlayarak
okumayı öğretir, ama O, kullarından dilediğine, bir öğretici ve öğrenim
aracılığı olmadan bilgi öğretmeye de kadirdir.”
“4 ve 5. âyetlerde kalemin önemi
vurgulanmıştır; çünkü “kalem” kelimesiyle anılan yazma araçlarında sayılamayacak
kadar çok ve büyük faydalar vardır. Kalem vasıtasıyla ilimler tedvin edilmiş,
hikmetler kaydedilmiş, öncekilerle ilgili haberler, bilgiler zapt edilmiş;
kalem sayesinde insanlar bilgilerini yazıya, kitaba dönüştürüp başkalarına
aktarmış, kalıcı hale getirebilmiş; Allah tarafından indirilmiş olan kutsal
kitaplar yine bu araçla yazılmıştır. Kısaca uygarlıklar kalem sayesinde
süreklilik kazanmış, kuşaktan kuşağa aktarılmış; Allah kalem vasıtasıyla insana
bilmediklerini öğreterek onu cehalet karanlığından kurtarmış, ilmin aydınlığına
kavuşturmuştur. Burada “kalem” kelimesinin, –işlevi ve amacı dikkate alındığında–
bilinen kalemden bilgisayara kadar bütün okuma, yazma ve bilgi alıp verme
araçlarını kapsadığını da belirtmek gerekir.” (Kur’an Tefsiri-Diyanet işleri Bşk.)
Biz Müslümanların okuması, yazması,
öğrenmesi, öğretmesi ve öğrendiğini yaşamasıyla ancak İslam ülkelerinin bugün
karşı karşıya bulundukları sıkıntılardan kurtulması mümkün olur.