25 Ağustos 2017

Kurban konusunda mühim birkaç bahis ve ilahiyatçılar

Kurban bayramı yaklaştı. Bu haftaki vaazlar kurban kesmenin ehemmiyeti ve kurbanın özellikleri üzerine olacak.

Vaizler diyecek ki, “Kurban edilecek hayvanın, sağlıklı, azaları tam ve besili olması, hem ibadet açısından, hem de sağlık bakımından önemli.

Bu nedenle, kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, bir veya iki gözü kör, boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırık, dili, kuyruğu, kulakları ve memesi kesik, dişlerinin tamamı veya çoğu dökük hayvanlardan kurban olmaz.” (Diyanet sitesi)

 
 

Bu bilgilere bir itirazımız olabilir mi? Hâşâ kimin haddine. Zira bunlar doğru! Lakin günümüzün sıkıntılarını çözmediği için nailaç, yani eksik.

Meşhur sosyal medya uygulamalarından birinde yüzden fazla üyesi olan bir ilahiyatçı grubu var. Bunların yüz kadarı kamuoyunun yakından tanıdığı ilahiyat hocaları ve profesörler… Gördüğüm kadarıyla farklı meşrepten ve/veya cemaatlerden insanlar…

CEVAPSIZ KALAN SORULAR

Burada şunları yazıp, görüşlerini rica ettim.

İslam dini, eti yenecek ve/veya kurban edilecek hayvanın nasıl beslendiği ve nasıl bir hayat sürdüğü ile ilgilenir mi?

Mesela;

- Büyükbaş veya küçükbaş bir hayvanın cinsel birleşimi engellenip, hiçbir zaruret olmaksızın çeşitli tekniklerle yumurtaları alınıp, spermleri sağılıp, laboratuvar ortamında döllenip, rahme enjekte edilerek gebe bırakılmaları…

- Hayvanlar tabii ortamlardan mahrum bırakılarak, hareket etmelerine bile imkân tanınmadan veya tanınarak toprak, güneş ve nebatattan mahrum bir mahkûmiyetle, yaratılışa müdahale sayılan şeytani fiilin ürünü genetiği değiştirilmiş bitkilerden (GDO'lu) mürekkep yemleri de içeren; cıvadan arseniğe, formaldehitten bilmem ne sentetik maddesine yüzlerce çeşit kimyevî maddeden oluşan bir terkiple beslenmeleri…

- Hayvanların tabii/fıtri hakları gasp edilerek istemedikleri ve itiraz edemedikleri bir hayatı mecbur ederek; daha hızlı büyüme, daha fazla et, daha fazla süt, daha bilmem ne adına ağrı kesici, antibiyotik verilmesi…

- Süt ve et verimi adı altında kanser ve kısır yapan IGF-1 ve RBGH süt ve büyüme hormonları verilerek şişirilmeleri…

Bu hayvandan kurban olur mu?

Bunlara maruz kalmış bir hayvanın eti yenir mi?

Ya da; dişi, kuyruğu, kulağı boynuzu sağlam olsun gerisi mühim değil mi?

Bu uygulamalar zulüm sayılır mı?

Zulümse bu hayvanlar susanlardan davacı olur mu?

Hayvanların maruz kaldığı bu hayata, dini bilgilere haiz insanların, ilahiyatçıların, toplum öncülerinin itiraz etmesi gerekir mi?

Bu hususta toplumdan yükselen benzer sorulara ne cevap verilmeli?

Beraberinde ise mahkûm edilmiş hayvanların serbest bırakıldığında neler yaptığını gösteren vicdan sahiplerinin gözlerini yaşartan videoyu da ekledim. (Video sitemizdeki yazımızın içinde mevcut)

Ayrıca Türk Gastroenteroloji Derneği Bursa Şubesi Başkanı Prof. Dr. Faruk Memik'e ait AA'a yer almış şu haberi de ekledik:

Gelişen teknolojiyle artık ineklerin eskisi gibi otlaklarda beslenmediğini, ahırlarda tutularak değişik yemlerle beslendiklerine işaret eden Memik şunları söyledi: Asya ülkelerinde gebe ineklerin sağılmamasına karşın, bilhassa Kuzey Avrupa ülkeleri ve İsviçre'de inekler yılda 300 gün kadar sağılmaktadır. Asya'da meme kanseri az görülmektedir. Hayvanların gebelik veya gebelik sonrası sütlerinde yüksek derecede östrojen hormonu bulunmakta ve bu sütlerin devamlı ve aşırı içilmesi ile "hormona bağlı" denilen meme, yumurtalık, rahim, prostat, testis, kanserlerine yol açılabilmektedir. Bu, araştırmalarla da gösterilmiştir. Özellikle hayvanın gebeliğinin son aylarında sütünde östrojen (estron sulfat) yüzde 33 daha fazla bulunmaktadır. Türkiye'de ineklerin ne kadar süre sağıldığına ilişkin kesin bir bilgiye ulaşılamamıştır.

Ayrıca, çok süt verimi elde etmek için ineklere ''recombinant bovine growth hormone''(rBGH) adlı bir hormon verildiğine dikkati çeken Memik, şunları kaydetti: Bu hormon sütte, meme ve prostat kanser riskini artıracak 'insulin like growth hormon (IGF-1)' miktarını önemli derecede yükseltmektedir. ABD ve Kanada'da kullanılmakta olan bu hormon, 1999'dan beri Avrupa ve Türkiye'de yasaklanmıştır. ABD'de gittikçe artan prostat ve meme kanserinde herhalde bu tip sütlerin içilmesinin de katkısı vardır. İngiltere'de yapılan bir çalışma, 42 ülke arasında en çok Danimarka ve İsviçre gibi aşırı süt ürünleri (süt, tereyağı, peynir) tüketenlerde, 20-39 yaş grubunda testis kanserinin yüksek olduğunu göstermiştir. Az süt tüketen Cezayir gibi ülkelerde ise bu kanser çok düşüktür.” (Yasaklar olmadığı anlamına gelmez tabi)

 

Hiçbir hocadan tek bir kelimelik bile hayret ifadesi içeren bir tepki dahi gelmedi. Hâlâ bekliyoruz. Gelirse yazılarımıza konu ederiz İnşaallah!

Oysa geçtiğimiz hafta bir gazetede çıkan İlahiyat fakülteleri eleştirilerine, grupta bulunan bazı İlahiyat hocaları, eski ve yeni İlahiyat dekanları öyle sert tepki verdiler ki, sanırsınız mukaddes bir mekân veya ilahi bir nizamı koruyorlar.

Ama modern dönem endüstrisi, bilimi ve ticaretinin ortaya çıkardığı şeytanlık hakkında tek kelime bile etmemek, edememek ya da etmek istememek muazzam bir birikime sahip hocaların bu kadar basit meseleleri uğraşmaya değmez bulmuş olmalarından olabilir mi, bilmiyoruz.

Sonuçta çoğu koskoca profesör ya da ilim adamı... Her şeyin daha iyisini bizden iyi bilirler…

Hariçten gazel okumak ise bizim ayıbımız olsa gerek!