10 Ekim 2021

​Küresel İklim değişikliği mi yoksa, Müslümansız ve inançsız bir dünya mı?

Son yazımızın sonunu bu şekilde bir soruyla bitirmiştik.  Bugünün popüler söylemi :“Dünyanın ısınmasından dolayı kaynaklanan Küresel Isınma! Yani iklim değişikliği. Bu değişikliğin kaynağı da, petrol, doğal gaz gibi  karbon enerji  kaynakları ve hammaddeye dayanan  üretim-tüketim teknolojisi; Besiye alınan milyarlarca Sığır saldığı karbondioksit ve  pek tabii ki, dünyadaki nüfus artışı.

Ama bütün bunlardan önce hafızamızı biraz yoklayalım. 1980’lerin sonundan, 2000’lerin başına kadar bize sürekli bir algı enjekte ediliyordu, neydi? Bingo: Bugünkünü tam karşıtı olan “Küresel Soğuma ve yeniden  Buzul Çağına giriş! Tam 15 yıl boyunca ABD merkezli  geleneksel medya bizi sürekli neyle tehdit etti?  Böyle giderse, dünyamız 2000’li yıllarda buzul çağına girecek. Ama nedense, buzul çağı söylemleri bir türlü doğrulanmadı, yani dünyamız buzul çağına girmedi. Nasıl olduysa, dünyamız bir türlü soğumadı ve buzul çağını pas geçiverdik. Peki arkadaşlar boş mu duracaklardı? Bu defa da projeyi, daha sofistike ve sinsi olan İngiliz aklı ve küreselci AB zihniyeti ele aldı. Küresel soğuma ve Buzul Çağı gelmiyorsa , size “küresel ısınma” verelim.  

Evet, tam da bugünleri yaşıyoruz. Peki bizden ne istiyorlar?

 Karbon enerji kaynaklarından vazgeçelim, yeşil enerjiye dönelim. Et yemekten, süt içmekten vazgeçelim, yapay et ve süt içelim. Bütün sığırları ve sonra da küçük baş hayvanları yok edelim. Böcek yiyelim. Nüfusu azaltalım, çocuksuz aileler daha iyidir. Daha sonra? Her şeyin yapay zekayla yönetileceği(!) robot insan-insan-robot.

Yani, çoğuna kendilerinin sebep oldukları bu krizlerin çözümünü yine başka bir zihin  ve algı operasyonları, propaganda dayatmalarıyla, manipülasyonuyla oluşturdukları, doğallığa, fıtrata müdahaleden çözüm(!) yolları(!) na uymamızı istiyorlar. Bu defa ki, bugünkü sorunların esas kaynağı olan ve kendilerinin merkez payı aldıkları, sırasıyla  modernist, post modernist, sınırsız üretim ve tüketime dayalı eski dünya düzenindeki müdahaleden çok daha vahim bir sonuçlar doğurmak üzere. Çünkü niyetleri zaten, bütün insanlığın doğal hayatını kökten değiştirmek. Buna en başta gıdalar ve ibadetler dahil. Meselâ, en basitinden kurban meselesini ele alalım. Yapay et dayatması kabul edildiğinde, kurban ibadetimiz ve dolayısıyla Hacc ibadetimiz de ortadan kaldırılmış olacak. Sonra, bünyemiz, fıtratında doğal ete uygun olduğu için, yapay et ve böceklerin nasıl bir zarar vereceğini kimse bilmiyor. Sosyal mesafe dayatmasıyla zaten Cemaat halinde namazlarımıza müdahale ediyorlar. Yakında, bireysel ibadetlerimize de  müdahale etmeyeceklerini kimse söyleyemez. Oruç ibadetimize, şimdiden “aç bırakıyor, çalışırken verimliliği düşürüyor “ diye zaten algıya başladılar bile. Dijital kontrolle, dijital bir diktatörlük sistemi oluşturup, dijital bir 28 Şubat, dijital bir kölelik sistemini getirmeyeceklerinin garantisi yok. Daha 5 gün önce, Whatsapp, Facebook  ve İnstagram’ın saatlerce çekmesiyle birlikte, bir çok devletin, şirketlerin ve milyarlarca insanın iletişimi durdu nerdeyse. Gördük ki, bu teknoloji şirketlerine esiriz. Sanmayın ki bu tehlike sadece Müslümanlar için! Bu tehlike, hrıstiyanından, yahudisine ve  Budistine kadar inanç sahibi her insan ve her toplum için geçerli.

Ezoterik-okültist  Tekno-finans çetesinin niyeti ve amacı “Allah’a meydan okumak. Mükemmel insan-makine 2.0 ile insana makineyi yaratmak. İnsan bilincini makineye uyarlamak.

Şu iktibasla yazımıza son verelim:

Gerçekte insanların ne yaşadığı değil, bunu tanımlayanların onları nasıl gördüğü, ekranlarda nasıl takdim ettiği belirliyor her şeyi.

Olmakta olanı görmemizi engelleyen ve ibret kanalını kapatan bir semboller kirliliği ile de karşı karşıyayız.

Nazife Şişman- Fatma Barbarosoğlu. Evi e –hâli, s.30

Ümit Zeynep Kayabaş :

“Size, tanrısı siz olacağınız bir dünya teklif edileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Özgürce yıkıp, yapmanın anahtarını avuçlarınıza verileceğini mi sanıyorsunuz? Yanılıyorsunuz! Dijital platformun efendileri, itaatkâr zihinler istiyor.

Beğen tuşlarımızı saniye saniye takip ederek; zevklerimizi, nefretlerimizi, sevinçlerimizi öğrenerek bizi keşfetme peşindeler. Dertleri sen, ben, biz değil! Dertleri senin, benim oluşturduğum ortak davranış modellerini kodlamak.

Tepkilerimizi tahmin ederek, zaaflarımızı öğrenerek bizden sanal bir beden oluşturup, zihin haritamızı kodluyorlar. https://www.dirilispostasi.com/makale/7831480/umit-zeynep-kayabas/yeni-dunya-duzeninin-paradoksu