15 Ağustos 2016

Küresel muhalif

Tarihi şartlar aynıyla değilse de içerdikleri muhteva benzeyişleri ile tekerrüre tabidir. Aynı metafizik ilke ve benzer süreçlerin ve amaçların aktörleri değişik zaman ve zeminlerde ortaya çıktıklarında benzer etki ve tepkilerin baskısını yaşayarak tarihe mal olurlar. İslam'ın ortaya çıkışındaki şartlar ve teşbihte hata olmazsa küresel düzen, Selçuklunun zuhurundaki durumlar ve düzen, nihayet Osmanlının inşa devresinin şartları hep bu tabirle küresel bir muhalif olmayı dayatıyordu. Kendi tasavvurlarının milli mücadelesini vererek istikbal ve istiklal peşinde olmak medeniyetimizin adeta kader hali gibidir. Bugün de benzer bir süreç içindeyiz.

Ülkemizde Cumhuriyet kurulduktan sonraki gelişmeler, inişler-çıkışlar ve dalgalanmalar dizgesi gibidir. Siyaset, kültür ve hayat savrulmalar mecmuası bir gelişmeleri temsil eder. Darbeler bu mukadderat içinde bir hançer gibi devlet ve millet hayatına etki etmiştir. Türkler bu cümleden olarak modern zamanlarda yeni ile eski arasındaki çelişkinin gelgitlerinin oluşturduğu siyasi ve sosyal zeminde var olmaya çalıştılar.

Bu zorlu şartlarda 1980 sonrası yaşanan gelişmeler ülkenin gidişatında yeni bir devreyi açtı. Darbe sonrası, 27 Şubat arası ve 2000lerde AK Parti ile başlayan yeni bir süreç hayatımızın özetindeki önemli köşe taşları oldular. Bu süreçte darbeler yanında önemli bir olgu olarak terör gündemimizde belirleyici bir rol oynadı. Bu noktada küresel dönemde terör küresel karaktere bürünerek karşımıza etnik, dini ve benzeri görünümlerle ortaya çıktı. Hem bölgesel hem de ülke içi hesapların görülmesinde terör özellikle son dönemde ortaya çıkan hibrit savaş yöntemleriyle daha da işler bir malzeme halini aldı. 15 Temmuz'da yaşanan Fetö olayı da bu bağlamda cereyan eden olaylar cümlesinden değerlendirilmelidir.

Peki! Türkiye'de ne oldu da bu çıkışları yaşadık. Türkiye son 15 yıldır yaşadığı süreçte hangi yola girdi ki 15 Temmuz'da bir saldırıya uğradı. Burada yazının başında ifade edilen sürece benzer bir gelişmeye giren ülkenin küresel bir muhalefeti temsil etmeye başlaması ile alakalı durumlar pek çok saikle birlikte göz ardı edilmemelidir. Bu muhalefet inanç, adalet, vicdan ve mazlumiyet karşıtlığı bir muhtevayla okunabilir. Mazlumların sesi olduğunu ifade eden bir vicdan siyaseti seküler dünyaya one minute diyerek dünya beşten büyüktür!ü söyleme cesaretini gösterdi. Türkiye kendi öz metafizik ilkeleri ve tasavvurlarının milli mücadelesini vermeye başladı. Her şey çok yolunda ve idealdi demek mümkün olmasa da gidişat bu noktada bir tezahürü gösterdi. Malazgirt ve Çanakkale'ye tarihi sürecini dayayan Recep Tayyip Erdoğan söylemi bu topraklarda yeniden Selçuklu sürecinin mümessili olma niyetini izhar etti. Bu durum ve tutum modern gidişata muhalif bir söylemin kavramsal çekirdeğini teşkil ediyordu. Bu yüzden de o devirde onların yaşadıklarının muhtevaca benzeri sıkıntılar yaşanıyor. Bunun ötesinde bölgemizde Orta Doğu'ya yönelik siyasi, ekonomik ve kültürel derinleşme, TİKA ve Yunus Emre gibi kurumlarla birlikte devam eden siyaset yine küresel dileklerin pek de içeriğinde olmayan kavramları söz konusu ediyordu. Mısır'da yaşanan darbeye Rabia Vicdanı ile karşı çıkan Esma Biltaci'yi gözyaşları ile tazim eden bir yürek, küresel bir muhalif olarak ortaya çıkıyordu. Değerli bir yalnızlığı da gerektiğinde kabullenen, ama şartların izinde yeniden dostları çoğaltma sürecine dönen makuliyet bu noktada not edilmelidir. Ülkenin içindeki sosyal gidişat, halk desteği ve siyasi rota küresel güçlere yükselen küresel muhalefetin gür sesi bir takım iç ve dış odaklı hedef haline gelişleri doğal hale getiriyor. Medeniyet hayali kuran, bu yolda bir siyaset izleyen ve gayesini bu eksene koyan tasavvurların milli mücadelecisi ve siyasi olarak bunun mümessili olan parti gelecek adına istiklal ve istikbal adına mücadelesine küresel muhalif ve rabia vicdanının sahibi zatın liderliğinde devam ediyor. Küresel ikiyüzlülüğe küresel muhalif olarak yüzlerine ayna tutan liderin rahatsızlık oluşturmasından, otoriter görülmesinden ve operasyona maruz kalmasından tabii bir şey olamaz. Bir iri, diri ve kardeş Türkiye tarihi tecrübesi ile gelecekte halihazırdaki düzen açısından sorun oluşturacaktır. Türkiye ve Türkler bu yolda kendi kaderine yürümektedir.

Eyne (nerede)'yi ayn (göz) ile arayan gözler hakikatin mezmum ve muğlak kalan gölgesinde ondan mahrum kalırlar. Türkler ihlas-ı vahdaniyet ve sadakat-ı ubudiyet noktasında ber devamlar. Mazlum ve masum kalplerin perdesiz yakarışı Hakk katında baykuş seslerinden her daim makbul olacaktır.

Vesselam.