15 Şubat 2016

Küresel oyunu bozmak için kürt çeteleri imha etmeliyiz!

Son dönem Suriye merkezli yürüyen Küresel oyuna direkt müdahil olan Suudi Arabistan'ın Dışişleri Bakanı Adil el-Cübeyr, Esed'in Suriye'deki geleceği için “işi bitti” şeklinde değerlendirmede bulunmuş.

Aynı dakikalarda ABD'nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford da, Münih toplantısından çıkan şiddetin durdurulması ve kuşatmaların sonlandırılmasını içeren anlaşmanın uygulanabilirliğinin “çok zor” olduğunu, beklenen sonucu veremeyebileceğini söylemiş.

Bu açıklamalardan hemen önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Katar Emiri Şeyh Temim Bin Hamed Al Sani ile bir araya geldiğini de hatırlatalım.

MİT müsteşarı Hakan Fidan'ın da yer aldığı görüşmede Suriye'deki gelişmeler ve Askeri Ortaklık konusunun ele alındığı biliniyor. Aynı görüşmede Arabistan'ın öncü göründüğü  İslam Ordusu'yla ilgili de son revizyonların yapıldığı belirtiliyor.

Bunlar Ortadoğu için sıradan gelişmeler değil elbette.

Türkiye'nin bugüne kadarki Esedsiz Çözüm tezlerinin bölgenin en güçlü aktörlerinden Suudi Arabistan tarafından ikrarı, ABD eski Şam Büyükelçisi'nin –ki ABD bölge için sıradan diplomatları asla tercih etmez- Esed'li çözüm anlamına gelen Münih toplantısının sonuç vermeyeceği uyarısı ve bunlarla birlikte Türkiye ile Katar arasında Askeri Ortaklık yönünde sağlam temeller oluşturma çabası…

Hepsini bir arada okuduğumuzda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın diplomatik hamlelerinin meyvelerini vermeye başladığını söylemek mümkün.

Tabi bunlara bölgedeki Küresel Oyunun ana öznesine dönüştürülen Kürt Çetelerin (PYD/YPG), Azez'e yakınlaşması üzerine Türkiye'nin müdahalesini eklemek kaçınılmaz.

Oyunun ana öznesinin Türkiye tarafından vurulması ve bunlarla birlikte Türkiye ile Katar arasında Askeri Ortaklık yönünde sağlam temeller oluşturma girişimleri sonrasında Rusya ve ABD'de oluşan panik, ABD'nin PYD'yi kastederek, “Bölgedeki karışıklıktan yararlanıp toprak kazanmaya çalışmasını doğru bulmuyoruz” minvalindeki açıklaması, Türkiye için felaket senaryosu yazanları da kendine getirmiştir.

PYD'nin vurulmasıyla birlikte Rusya ve ABD'den önce yerel muhalefetin bilhassa CHP'nin tepki vermesi, elbette değerlendirilmesi gereken bir ayrıntı.

Bu partinin Türkiye karşısındaki blokla birlikte hareket ettiğini, Türkiye'nin egemenliğini tehdit eden her türlü planın yerel taşeronu olduğunu dikkate aldığımızda, PYD'nin vurulması sonrası gösterdiği tepkinin düşünce altyapısını anlamak zor değil.

İçimizdeki ihanet merkezinin at başı olan CHP ile birlikte HDP ve Fetullahçı Terör Örgütü de Türkiye'nin egemenliğini korumaya yönelik hamlesini benimsemedi, tepki verdi.

Bunlar da tarihin sayfalarına yazılacak ihanet odakları.

Ama ben burada sütunlarımı bu odaklarla daha fazla kirletmeden, Küresel Sistemin kirli planının nasıl bozulabildiği üzerinde durmayı daha doğru buluyorum.

Kriz başladığından bu yana Ömer Turan gibi birkaç kalem, Türkiye'nin Başı Bozuk Kürt Çetelerden oluşan unsurları vurması, gerekirse kara harekatı düzenlemesi gerektiğini savunduk.

Arkalarındaki devasa güçlere rağmen iktidara yakın medya kalemleri dahil herkes bu yönde temkini elden bırakmadı. Oysa o bir temkin değil; ürkeklik ve teslimiyetti.

Bugün PYD/YPG unsurlarının vurulması sonrasında Küresel Oyunun ana aktörlerinde beliren panik Türkiye'nin bu oyunu bozacak pozisyonunun hiç de hafife alınmayacağını ortaya koydu.

Bu bağlamda Türkiye bundan sonra da Küresel oyunu bozmak istiyorsa oyunun ana öznesi Kürt Çeteleri her fırsatta vurmalı ve imha etmelidir.

Bu Türkiye'nin egemenliğini koruma ve bölgeye getirilmek istenen yeni kaosu önleme hamlesi olarak tarihe geçer.

Bu tarihi yazacak cesaret de Başkomutan ve Devletin Başkanı Erdoğan'da fazlasıyla var mı?

Hiç tereddütsüz var…

zihnicakir@gmail.com

@zihnicakir